Nefret-beşinci kısım

100 23 27
                                    

-18

~🐇

Her ne kadar göğsünden yaralansa da, Jiang Cheng hemen ölecek kadar zayıf birisi değildi.

Sadece hareket etmemesi ve ruh güçlerinikullanmaması gerekiyordu. Başkalarından yardım almayı seven birisi hiç olmamıştı, Jin Ling'e dönerek, "Siktir git."

Jin Ling dayısının ona etrafta koşturduğu için kızdığının farkındaydı. Suçluluk duyuyorduzaten,bu yüzden karşılık vermeye cesaret edemedi. Uzaktan duyulan köpek seslerine ani bir inlemeeklendi.

Jin Ling'in aklına Jin GuangYao'nun söyledikleri gelince bağırdı, "Peri kaç! Seni öldürecekler!"

Kısa bir süre sonra Su She fırtına gibi içeri girdi, öfkeliydi.

Jin GuangYao, "Öldürmedin mi?"

Su She'nin yüzü karardı, "Yapamadım. Köpeğin bu kadar korkak olacağı aklıma gelmezdi. Yakınlarında yardım edecek birileri varken ne kadar vahşiyse, dezavantajlı duruma düştüğünde de o kadar hızlı kaçıyor!"

Jin GuangYao başını iki yana salladı, "Başkalarını da buraya getirebilir. Buradaki işimizi hızla halletmeliyiz."

Su She, "İşe yaramaz adamlar! Ben gidip onları hızlandırırım."

Diğer tarafta Jin Ling rahat bir nefes aldı. Jiang Cheng'in hala karanlık bir yüzle yerde oturmakta olduğunu görünce, biraz tereddütlü de olsa Lan WangJi'ye döndü, "HanGuang-Jun başka minder var mı?"

Oturdukları dört minderi de Lan WangJi bulmuştu. Ancak tapınakta sadece dört tane vardı. Kısa bir sessizliğin ardından Lan WangJi ayağa kalktı ve kendi oturduğu minderi uzattı.

Jin Ling aceleyle, "Teşekkürler! Ama ben kendiminkini veririm..."

Lan WangJi, "Gerek yok."

Sözlerini bitirdiği gibi gidip Wei WuXian'ın yanına oturdu. Her ne kadar ikisi sahiden tek minderde oturuyor olsa da hiçte rahatsız görünmüyorlardı. Minderi de artık vermiş olduğuiçin, Jin Ling ellerini uzatarak Jiang Cheng'i sürükledi. Jiang Cheng ilk olarak göğsündekibir noktaya bastırarak kan akımını durdurdu. Oturduktan sonra ise başını kaldırarak Wei WuXian ve Lan WangJi'ye baktı. Bir an sonrabaşını tekrar eğdi. Ne düşündüğünedair hiçbir ipucu vermeyen yüzü kasvetliydi.Tam bu sırada sevinç dolu bir haykırış, sarayın arkasından onlara ulaştı, "Sekt Lideri! Bulduk! Köşesi çıktı!"

Jin GuangYao'nun ifadesi rahatladı. Hızla tekrar sarayın arka kısmına geçti, "Devam edin! Lütfen dikkatli olun. Fazla vaktimiz kalmadı."

Şimşeklerin ince çizgileri kıvrılarak gökyüzünü sarıyordu. Hemen arkalarındanisegökler kükrüyordu. Bir kenarda Wei WuXian ve Lan WangJi yanyana otururken diğer tarafta Jiang Cheng vardı. Jin Ling de kendi minderini onun yanına çekmişti. Bardaktan boşalırcasına yağan yağmurun altında, uzunbir ölüm sessizliği hakimdi, kimse konuşmuyordu.Ama nedense, Jin Ling sahiden birilerinin konuşmasını ister gibiydi. Bir süre etrafına baktıktan sonra aniden söz girdi, "Dayı, iyi ki o guqin telini durdurdun, yoksa çok kötü olabilirdi."

Jiang Cheng'in yüzü karardı, "Kapa çeneni"

Duygusal çalkantısı içinde Jin GuangYao'ya fırsat vermiş olmasaydı, gizli saldırıya hedef olmaz ve düşmanın elinedüşmezdi. Dahası, Wei WuXian ve Lan WangJi kendi başlarına pekala saldırıdan kaçınabilirlerdi. Her ne kadar şu anda Lan WangJi'nin güçleri olmasa ve Wei WuXian da en başından beri güçsüz olsa da, hala yetenekli kişilerdi. Saldıramazlardı ama saldırılardan kaçınabilirlerdi. Jin Ling beceriksiz birşekilde dayısı için konuşmak istemiş, ama işleri daha da kötü bir hale getirmişti.Jin Ling azarlandıktan sonra sustu, utanmıştı.

Mø Daø Zų Shī Novel (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin