Hile-Ikinci Kısım

63 17 11
                                    

ÇOK UZUNDU(4389 KELİME)

47.Bölüm

Dövüşün gidişatı anında değişti. Kısa bir süre sonra gençlerin ağlayan, oflayan sesleri tüm bahçeyi sardı. En sonunda Jin Chan burnundan soluyarak, “Jin Ling, seni!!!”Gençler yenilgiyle kaçarken lanetleyen sesleri de onlarla birlikte uzaklaştı. Diğer taraftan Jin Ling karnını tuta tuta gülüyordu. En sonunda kahkahalarını kontrol edebildiğinde Wei WuXian konuştu, “Bak nasıl da mutlu oldun. İlk defa mı kazanıyorsun?”Jin Ling hemen karşılık verdi, “Birebir de hep kazanırım. Ama Jin Chan’ın yanında hep bir sürü yardakçısı oluyor. Hiç utanması yok.”Wei WuXian tam ona, kendisinin de yardımcı birkaç kişi bulabileceğini söylemek üzereydi, kavgaların birebir yapılmasına gerek yoktu. Bazen ekibindeki insanlar her şeyin gidişatını değiştirebilirdi. Ancak konuşamadan Jin Ling’i hep yalnız gördüğü aklına geldi, etrafından sektinden onun yaşlarında kimse yoktu. Muhtemelen Jin Ling’in hiç arkadaşı olmadığı için kavga ederken yanına çağıracak kimsesi de yoktu.Jin Ling, “Hey, o hareketi nereden öğrendin?”Wei WuXian hiç utanmadan sorumluluğu Lan WangJi’ye yükledi, “HanGuang-Jun öğretti.”Jin Ling bir an şüphelenmeden kabullendi. Zaten Lan WangJi’nin alın şeridini Wei WuXian’ın ellerine bağlı bir şekilde görmüştü. Mırıldandı, “Sana böyle şeyler de mi öğretiyor?”Wei WuXian, “Tabiki öğretiyor. Ama bu sadece küçük bir numara. Daha ilk defa kullandın, ne yaptığını çözemediler o yüzden beklediğimiz sonucu aldık. Ancak eninde sonunda ne yaptığını anlarlar. Bir dahaki sefere bu kadar kolayca kazanamayacaksın. Hoşuna gitti mi? Sana birkaç hareket daha öğretmemi ister misin?”Jin Ling ona bakarken sözler o kontrol edemeden ağzından döküldü, “Sen neden böylesin? Amcam her zaman karşı çıkarken sen neden beni cesaretlendiriyorsun?”Wei WuXian, “Karşı mı çıkıyor? Neye? Kavga etme, insanlarla iyi geçin falan mı diyor?”Jin Ling, “Aşağı yukarı.”Wei WuXian, “Sen dinleme onu. Beni dinle –yaşın büyüdükçe dövmek istediğin insanların sayısı kat be kat artacak, ama kendini onlarla iyi geçinmek zorundan kalmış bir halde bulacaksın. Bu yüzden hala gençken git, dövmek istediğin herkesin ağzını burnunu kır. Bu yaşlarda birkaç adamakıllı kavgaya karışmazsan yaşamamışsın demektir.”Jin Ling’in yüzü özlemle doluydu ancak konuşurken küçümseyici bir ton takınmıştı, “Neden bahsediyorsun sen? Amcam benim iyiliğim için öyle diyor.”Konuştuktan sonra geçmişte Mo XuanYu’nun Jin GuangYao’dan her zaman bir tanrıymışçasına bahsettiğini hatırladı. Kesinlikle Jin GuangYao’nun söylediklerine hiçbir şekilde karşı çıkmazdı. Ama şimdi geçmiş karşısına ‘onu dinleme’ diyordu.O zaman artık sahiden Jin GuangYao’ya karşı uygunsuz şeyler hissetmiyor muydu?Yüz ifadesinin onun aklından neler geçirdiğini tahmin eden Wei WuXian bir an tereddüt etmeden konuştu, “Görünüşe göre senden saklamaya çalışmanın faydası yok. Haklısın. Başka birine aşığım artık.”Jin Ling, “...”

Wei WuXian’ın yüzü de sesi kadar hareketliydi, “Buradan ayrıldıktan sonra uzunca bir süre düşündüm. En sonunda LianFang-Zun’un benim tipim olmadığına ve bana hiç uymadığına karar verdim.”Jin Ling geri çekildi.Wei WuXian, “Geçmişte kendi hislerimi anlayamıyordum ama HanGuang-Jun’la tanıştıktan sonra her şey apaçık görünmeye başladı.” Derin bir nefes aldı, “Onun yanından bile ayrılamıyorum şimdiden. HanGuang-Jun’dan başka kimseyi istemiyorum... Bekle, nereye gidiyorsun? Dahabitirmedim! Jin Ling, Jin Ling!”Jin Ling arkasını döndü ve tam ters yöne koşmaya başladı. Wei WuXian arkasından birkaç kez bağırdıysa da dönüp bakmadı bile. Jin Ling’in artık onun Jin GuangYao’dan hoşlanıyor olabilme ihtimalini bile düşünmediğini bilirken kendisiyle gurur duyuyordu. Ancak arkasını döndüğünde, kar tenli birisinin, buzdan daha beyaz cübbesiyle ayışığı altından durduğunu gördü. Yaklaşık otuz adım ilerisindeki Lan WangJi her zamanki sakin ifadesiyle doğrudan ona bakıyordu.Wei WuXian, “...”Eğer henüz yeni dirildiği günlerde olsa, bunun on katı utanç verici şeyleri gözünü bile kırpmadan Lan WangJi’nin önünde söyleyebilirdi. Ama şimdi Lan WangJi ona bakarken, iki yaşamında da daha önce hissetmediği bir utanç duygusu, sinsice içinde yükseliyordu.Wei WuXian hemen utancı bastırdı. Ona doğru yürüyerek olabildiğince doğal bir şekilde konuşmaya çalıştı, “HanGuang-Jun sen de buradaymışsın! Biliyor musun Mo XuanYu Jinlin Kulesinden Jin GuangYao’yu taciz ettiği için atılmış. O yüzden bugün herkes bana tuhaf tuhaf bakıyormuş!”Lan WangJi hiçbir şey söylemedi. Dönerek onun yanında yürümeye başladı sadece. Wei WuXian konuşmayı sürdürdü, “Ne sen ne ZeWu-Jun bunu bilmiyordunuz. Sen Mo XuanYu’yu bile tanımıyordun. LanlingJin Sekti olanları fazlasıyla gizli tutuyor gibiydi. Şimdi anlaşılıyor. Sonuçta Mo XuanYu’nun damarlarında sekt liderinin kanı dolaşıyor. Eğer Jin GuangShan sahiden onu oğlu olarak görmeseydi onu asla buraya çağırmazdı. Sektinden birini taciz etmek kadar ufak bir mesele birkaç azarla çözülebilecek bir durum. Sektten atılmasına sebep olacak kadar büyük bir şey değil. Ama eğer taciz ettiğin kişi Jin GuangYao olursa işin rengi değişir. Üstelik LianFang-Zun aynı zamanda Mo XuanYu’nun üvey kardeşi. Sahiden...”Sahiden büyük bir skandaldı. Olayı kökünden temizlemeleri gerekmişti bu yüzden de. Tabi ki LianFang-Zun’a bir şey yapacak halleri yoktu, bu yüzden de Mo XuanYu’yu sürmüşlerdi.Wei WuXian, salonda karşılaştıklarında Jin GuangYao’nun nasıl hiçbir şey olmamış gibi davrandığını hatırladı. Onunla nazikçe konuşmuştu, sanki MoXuanYu’nun kim olduğunu bilmiyor gibiydi. Wei WuXian onun nezaket kurallarına bağlılığını takdir etmekten kendini alamadı. Öte yandan Jin Ling’in davranışları onun tam tersiydi. Mo XuanYu’dan nefret etmesinin tek nedeni onun dönme olması değildi, üstüne bir de amcasını taciz etmişti.Jin Ling aklına gelince Wei WuXian sessizce iç çekti. Lan WangJi, “Sorun ne?”Wei WuXian, “HanGuang-Jun, Jin Ling’in her zaman gece avlarına tek başına gittiği fark ettin mi sende? Jiang Cheng yanında deme sakın. Dayısı sayılmaz. Neredeyse on beş yaşında, ama yanında kendi yaşıtlarından bir kişi bile yok. Biz gençken...” Lan WangJi’nin kaşlarının hafifçe kalktığını görünce Wei WuXian hemen cümlesini değiştirdi, “Tamam. Ben. Sadece ben. Ben gençken hiç onun gibi değildim.”

Mø Daø Zų Shī Novel (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin