Cesaret -İkinci Kısım

41 11 11
                                    

52.Bölüm.

Lan WangJi önüne bakmayı sürdürdü, "Hiç."

Wei WuXian, "Çoktandır birbirimizi tanıyoruz, bir samimiyetimiz var. Bana dönüp bakmıyorsun bile ne kadar ayıp. Bacağına sahiden bir şey olmadı mı?"

Lan WangJi, "Samimi değiliz."

Wei WuXian döndü ve yüzü ona bakarken ters bir şekilde yürümeye başladı, Lan WangJi'nin ona bakmasını sağlamaya kararlıydı, "Eğer bacağında bir sorun varsa kendini zorlama. İncindi mi yoksa kırıldı mı? Ne zaman oldu bu?"

Tam 'seni taşımamı ister misin' diyecekken burnuna parfüm kokuları karışmış bir esinti geldi. Wei WuXian dönerek rüzgarın estiği yöne baktı. Gözleri anında parlamaya başladı.O ani bir şekilde durunca Lan WangJi de onun bakışlarını takip etti ve altı tane kızın biraz ilerilerinde yürümekte olduğunu gördü. Grubun merkezinde olan kızın montunun üzerinde açık kırmızı renkte bir şifon vardı. Rüzgar estikçe şifon savruluyordu. Kız arkadan çok hoş görünüyordu.Wei WuXian'ın aradığı şeyde buydu işte.Kızlardan birisi güldü, "MianMian, parfüm kesen sahiden inanılmaz. Sürdükten sonra hiçbir böcek beni ısırmadı. Kokusu da çok güzel. Bunu sürdükten sonra kendimi çok ama çok dinç hissediyorum."

*Mian: Yumuşak demek, aynı zamanda 'durmayan', 'sonu gelmeyen'gibi anlamları da var.

Adı MianMian olan kız sahiden yumuşak ve tatlıydı, "Kesenin içi doğranmış bitkisel ilaçlarla dolu. Aynı zamanda tedavi amacıyla da kullanılabilir yani. Yanımda birkaç tane daha var. İster misin?"

Wei WuXian ani esen bir rüzgar gibi hemen oraya süzüldü, "MianMian bana da bir tane ayır."

Kız şaşırmıştı. Tanımadığı birisinin aniden konuşmalarına dahil olmasını hiç beklememişti. Sese doğru dönüp sorduğunda, şu anda somurtmakta olan güzel yüzü ortaya çıktı, "Sen kimsin? Neden sen de bana MianMian diyorsun?"Wei WuXian sırıttı, "Diğerlerinin MianMian değini duydum ve adının bu olduğunu sandım. Neden, yoksa adın başka bir şey mi?"

Lan WangJi olanları soğuk bakışlarla izliyordu. Jiang Cheng ise 'yine başladık' dercesine abartılı bir şekilde gözlerini devirdi.MianMian'ın yanakları kızardı, "Bana öyle seslenme!"

Wei WuXian, "Niye ki? O zaman şöyle yapalım: bana adını söyle, ben de sana bir daha MianMian demeyeyim. Anlaştık mı?"

MianMian, "Neden sana adımı söyleyeyim ki? Birisine adını sormadan önce kendi adını söylemen gerekmez mi?"

Wei WuXian,"Elbette eğer bilmek istiyorsan söyleyeyim. Unutma, benim adım YuanDao."MianMian birkaç kez sessizce 'YuanDao' ismini telaffuz etti. Herhangi bir sektten bu isimde bir genç efendi aklına gelmiyordu. Ama karşısındaki gencin havasına ve görünümüne bakılırsa onun sıradan birisi olduğunu da sanmıyordu. Wei WuXian'ın dudaklarının kenarındaki muzip gülümsemeye bakarken neler olduğunu anlamıyordu.

Birden Lan WangJi'nin sesi duyuldu, "Kelime oyunu."Kız anında ismin ünlü 'Sonsuz sınırlarının her bir adımına hasret' şiirinden alındığını ve kendisiyle dalga geçildiğini fark etti. Sinirle ayağını yere vurarak, "Kim sana hasret duyar? Hiç utanman yok musenin?!"

*Sonsuz sınırlar, MianMian. Yuandao ise oradaki uzak mesafeye gönderme. 'MianMian Yuandao'ya hasret' gibi bir anlam çıkıyor yani.

ÇN:Öğkkk lan zhan al karını(yingi) surdan lutfen

Diğer kızlarsa kahkahalardan kırılıyorlardı, bir yandan da, "Wei WuXian sahiden hiç utanman yok!"

"Senin kadar sinir bozucu birini hayatımda görmedim!"

Mø Daø Zų Shī Novel (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin