Zehirler -Üçüncü Kısım

34 10 10
                                    

58.bölüm.

Yu Hanım arkasına baktı. JinZhu ve YinZhu anlamıştı. İkiside uzun kılıçlarını çekip salonda dolaşmaya başladı. Hızlı ve merhametsiz saldırılarla Wen Sektinin tüm efsuncularını saniyeler içinde öldürülmüştü. Wang LingJiao sırasının kısa bir süre içinde kendisine geleceğini anladı. Son kalan gücüyle tehdit etti, “Sen... Sen beni susturabileceğini mi sanıyorsun? Genç Efendi Wen bugün burada olduğumu bilmiyor mu sanıyorsun? Olanları duyduktan sonra seni sağ bırakacağını mı sanıyorsun?!”YinZhu alayla güldü, “Bizi şimdiden sağ bırakmış gibi konuşuyorsun.”Wang LingJiao, “Genç Efendi Wen’e yakınım, ona en yakın olan kişiyim! Bana bir şey yapmaya cüret ederseniz, o...”Yu Hanım bir tokat daha attı. Dalga geçerek, “Ne yapacak? Ellerimizi mi bacaklarımızı mı kesecek? Yoksa evimizi mi yakacak? Yoksa binlerce kişiyle Nilüfer Rıhtıma mı yürüyecek? Teftiş evi mi kuracak?”JinZhu elinde kılıcıyla yaklaştı. Wang LingJiao’nun gözleri korkuyla doluydu. Bacaklarıyla tekmeler savurarak çığlık çığlığa geriye kaçtı, “Yarım edin! Kimse yok mu?! Wen ZhuLiu! Yardım et!”Yu Hanımın ifadesi sertleşti. Bir ayağı Wang LingJiao’nun karnında, kılıcını çekti. Kılıç tam hedefine ulaşmak üzereyken birden sekti ve uzaklaştı.Wei WuXian ve Jiang Cheng kapıya döndüler.

Salonun kapısı parçalanıp açılmıştı ve uzun boylu bir adam içeri giriyordu. Simsiyah kıyafetleri ve vakur bir ifadesi vardı. Wen Chao’nun kişisel koruması, oldukça güçlü bir efsuncu olan Wen ZhuLiu gelmişti.Kılıcı havada süzülürken Yu Hanım Zidian’ı önünde tutuyordu, “Öz Eriten El?”Wen ZhuLiu’nun sesi soğuktu, “Eflatun Örümcek?”Wang LingJiao’nun ellerinden birisi hala Yu Hanımın ayağının altındaydı. O kadar acı çekiyordu ki yüz ifadesi çarpılmış durumdaydı, gözlerinden yaşlar akarken, “Wen ZhuLiu! Wen ZhuLiu! Yardım et, hemen yardım et!”Yu Hanım küçümseyerek, “Wen ZhuLiu mi? Öz Eriten El, senin adın Zhao ZhuLiu değil mi? Soyadın kesinlikle Wen değildi, başka bir soyadı almak için bu kadar çaresiz miydi? Herkes çil yavrusu gibi dağılıyor. Wen itlerinin soyadı senin için bu kadar mı değerli? Kendi atalarına sırtını dönecek kadar mı –gülünç!”Wen ZhuLiu etkilenmemiş görünüyordu, hala umursamazdı, “İkimizde kendi efendilerimize hizmet ediyoruz.”İkisi arasında daha birkaç kelime geçmişti ki Wang LingJiao tekrar çığlık atmaya başladı, dayanamıyordu, “Wen ZhuLiu! Halimi görmüyor musun? Onu öldüreceğine neden hala konuşuyorsun?! Genç Efendi Wen sana beni böyle mi korumanı söyledi?! Dikkat et yoksa itibarını yerle bir ederim!!”Yu Hanım ayağını onun koluna yerleştirdi. Wang LingJiao inlemeye başladı. Wen ZhuLiu ise kaşlarını çatmıştı. Wen RuoHan’ın emriyle Wen Chao’yu koruyordu. Wen Chao’dan en başından beri hoşlanmamıştı. Ancak beterin beteri olmuştu. Wen Chao ona Wang LingJiao’yu korumasını emretmişti. Kadın sığ ve kendini beğenmiş olmakla kalmayıp aynı zamanda acımasızdı, ondan hiç hoşlanmıyordu. Ancak onu ne kadar sevmese de Wen RuoHan ve Wen Chao’nun emirlerine karşı

gelip onu öldüremezdi. Neyse ki Wang LingJiao da ondan nefret ediyordu. Gıcık olmamak için onu uzaktan takip etmesini, gözüne gözükmemesini emretmişti. Ama şu anda kadın açıkça hayatını kaybetmek üzereydi. Eğer müdahale etmezse Wen Chao kesinlikle deliye döner ve bu olayın peşini bırakmazdı. Ve eğer Wen Chao bırakmazsa Wen RuoHan da bırakmazdı.Wen ZhuLiu, “İzninizle.”Zidian fırladı. Yu Hanım bağırarak, “Gösterişçi!”Wen ZhuLiu’nun geniş eli havaya kalktı ve Zidian’ı hiç umursamadan yakaladı!Zidian kırbaç formuna geçtiğinde içinden ruh enerjisi akardı. Kullanan kişiye bağlı olarak enerjinin gücü de değişirdi, zayıf veya güçlü, ölümcül veya önemsiz bir olabilirdi. Yu Hanımsa Zidian’ı uzun zamandır öldürme isteğiyle dolu bir şekilde tutuyordu. Bu yüzden de Wen ZhuLiu onu yakaladığında olabilecek en uç noktadaydı.Yıllardır Zidian kullanılıyordu ve hiç böyle bir rakiple karşılaşmamıştı. Kırbacı yakalanan Yu Hanım bir an için durdu. Wang LingJiao bu fırsatı kullanarak kenara kaçtı. Elbisesinden silindir şeklindeki yardım fişeğini çıkartarak birkaç kez yere vurdu. Fişek ateş aldı. Keskin bir ıslık sesiyle ahşap penceren çıktı ve dışarıda, gökyüzünde parladı. Ardından ikincisini fırlattı ve üçüncüsünü. Saçı başı dağılmış bir halde mırıldanıyordu, “Gelin... Gelin... Buraya gelin... Hepiniz buraya gelin!”Acısına rağmen Wei WuXian Jiang Cheng’i itti, “Daha fazla işaret göndermesine izin verme!”Jiang Cheng, Wei WuXian’ı bırakıp Wang LingJiao’ya doğru atıldı. Ancak aynı zamanda Wen ZhuLiu, Yu Hanıma yaklaşmaktaydı. Onu yere sermek üzere gibi görünüyordu. Jiang Cheng panikle, “Anne!”Anında Wang LingJiao’yu unutup kendini onun üzerine attı. Wen ZhuLiu saldırırken kafasını bile çevirmemişti, “Heh!”

Mø Daø Zų Shī Novel (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin