Memnuniyet-ikinci kısım.

77 21 12
                                    


020.Bölüm
🌹

Önde gelen hanelerin efsuncuları gece avına çıktıklarında etraflarında kalabalık bir grup onlara eşlik ettiğinden,bir konvoy halinde ilerlerlerdi. Ama Lan WangJi her zaman yalnız olmayı tercih etmişti. Kol,çok güçlüydü ve eğer dikkatle yaklaşılmazsa çok sayıda insan zarar görebilirdi. Her ne kadar sektinden kimseyi yanına almadıysa da Wei WuXian’ı almıştı ve gözlerini bir an olsun ondan ayırmıyordu.Wei WuXian Bulut Kovuğundan çıktıkları gibi sıvışmayı planlamıştı aslında. Defalarca denese de her seferinde Lan WangJi onu ensesinden yakalayıp yanında sürüklemişti. Taktik değiştirip Lan WangJi’ye elinden geldiğince yapıştı o da. Özellikle geceleri onu tiksindirmek ve kılıcını kullanıp onu atması için ısrarla Lan WangJi’nin yatağına gidiyordu. Ne yaparsa yapsın Lan WangJi tepki vermiyordu. Ne zaman Wei WuXian battaniyesinin altına girse, ufak bir donuşla onu efsunluyor ve kaskatı bedenini başka battaniyelere düzgün bir şekilde sarıyordu. Gün ağarana dek efsun bozulmuyordu. Wei WuXian pek çok kez yenilmiş ve uyandığı gibi ağrıyan vücudu konusunda dert yanmıştı. Büyüdükçe daha bile sıkıcı olmuş. Eskiden ona sataştığımda utangaç davranırdı, hem de aşırı komik bir şekilde. Ama şimdi, etkilenmemekle kalmayıp bir de karşı saldırıya geçiyor. Bu nasıl olabilir?!Sol elin işaret ettiğikuzeybatı yönünde ilerliyorlardı. Her gün birlikte nefretini ve öldürme güdüsünü baskılamakiçin Uyku’yu çalıyorlardı.

Qinghe’e yaklaştıkları sırada en sonunda elin şekli değişti, işaret parmağı da kıvrılarak tam bir yumruk oluşturdu. İstediğiyere varmışlardı.Seyahat ederken konu üzerinde tartıştılar ve en sonunda Qinghe’deki küçük bir şehre vardılar. Gündüz vaktiydi. Sokaklar bir ileri bir geri giden insanlarla dolup taşıyordu.

Wei WuXian, Lan WangJi’nin arkasından koşuştururken birden burnuna makyaj malzemelerinin keskin kokusu geldi.Wei WuXian hemen Lan WangJi’nin alıştığı hafif sandal ağacı kokusuna yanaştı. “Böyle berbat kokan ne satıyorsun?”Koku,üzerinde efsuncu cübbesi bulunan dolandırıcı olduğu yüzünden okunan bir şarlatandan geliyordu. Geçenlere sandığından bir şeyler satıyordu. Soran kişiyi gördüğünde gürledi, “Ben her şeyi satarım! Allıklarımda pudralarım da hem kaliteli hem ucuz. Genç Beyim, bakmaz mısınız?”Wei WuXian, “Tabi, zevkle.”“Eşiniz için mi?”Wei WuXian sırttı, “Kendim için.”“...” şarlatanın gülümsemesi yüzünde dondu, benimle dalga mı geçiyor?diye düşünüyordu.Neredeyse sinirle bağıracakken bir başka genç adam yaklaştı. İfadesiz bir yüzle konuşuyordu, “Almayacaksan insanları uğraştırma.”Genç adam inanılmaz yakışıklıydı, cübbesi ve alın bandı kardan daha beyazdı. Gözleri açık renkliydi ve belinde bir kılıç asılıydı. Şarlatan her ne kadar bir efsuncu olmasa da, efsuncular hakkında birkaç şey bilirdi.

Lan Sektinin motifini gördüğünde sorun çıkartmaması gerektiğini anlamıştı, sandığını kaptığı gibi kaçtı. Wei WuXian arkasından bağırdı, “Nereye gidiyorsun? Gerçekten almak istiyordum!”Lan Zhan “Paran var mı?” diye sordu.

Wei WuXian cevap verdi, “Yoksa senden alabilirim.” Konuşurken ellerini Lan WangJi’nin üzerini aramak için uzattı. Aslında bir şeyler bulmayı beklememişti, kısa bir süre sonra yumuşak, parayla dolu ağır bir kese buldu.Lan WangJi’nin üzerinde taşıyacağı bir şeye hiç benzemiyordu.

Ama yine de geçtiğimiz birkaç günde onun, aklının ucundan geçmeyecek şeyler yaptığına tanık olmuştu. Wei WuXian artık olanları tuhaf bile görmüyordu, keseyi duraksamadan aldı.

Tahmin ettiği gibi Lan WangJi’yi kızdırmadan ondan ne isterse alabiliyordu. Eğer onun kişiliğinin bütünlüğü hakkında en ufak bir fikri olmasaydı ve HanGuang-Jun’un şöhretini bilmeseydi, neredeyse Lan WangJi ve Mo XuanYu’nun bir ilişkisi olduğundan şüphelenecek duruma gelmişti.Yoksa Lan WangJi onun tüm bu yaptıklarına neden katlanacaktı ki?!Bir süre yürüdükten sonra Wei WuXian istemsizce dönüp baktı. Lan WangJi arkasındaydı, hala aynı yerde durmuş ona doğru bakıyordu.Wei WuXian adımlarını yavaşlattı.Neden bilmiyordu ama bir şeyonabu kadar hızlı yürüyerekLan WangJi’yi böyle arkada bırakmasınagerek olmadığını söylüyordu.

Mø Daø Zų Shī Novel (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin