Nefret-dokuzuncu kısım

126 21 71
                                    

-18

~🐇

Lan XiChen, "Ne mektubu?"

Jin GuangYao, "Tehdit. Mektupta... yedi gün sonra olanlar herkese duyurulacak yazıyordu. Ya kendimi teslim edip özür dileyecektim ya da... öleceğim günü bekleyecektim."

Herkes anlamıştı. Elbette Jin GuangYao ölümün ona gelmesini bekleyemezdi. İsminin lekelenmesi ve sektinin tüm diğer sektlerin alay konusu olarak devrilmesi yerine, ilk saldıran olmayı tercih etmişti. Böylece eğer mektubu yazan kişi sahiden tüm dünyaya olanları duyursa bile, kuşatmanın ardından diğer sektlerin onunla uğraşacak gücü kalmayacaktı. Ne yazıkki tüm planları Wei WuXian ve Lan WangJi yüzünden mahvolmuştu.

Lan XiChen, "Yine de, bu gidip cinayet işleyebileceğin anlamına gelmez! Bunun gibi, sen..."

Lan XiChen'in onun lehinde konuşmasına izin verecek hiçbir şey söylememişti! Jin GuangYao, "Başka ne yapabilirdim? Her şeyin ortaya çıkmasını mı bekleseydim, tüm şehirlerin dedikodularla kırılmasını mı, yoksa daha diz çöküp özür dilemeden bile tüm dünyanın soytarısı olmamı mı, yüzümü bassınlar diye ayaklarının altına atıp affedilmek için özür dileyeceğim günü mü? Kardeşim! Üçüncü bir yol yoktu. Ya benim ya onların canıydı."

Lan XiChen'in yüzünde öfke belirmeye başladı. Ondan uzaklaştı, "Bunların suçlusu sen değil misin... mektupta yazan şeyleri sen yapmadın mı?! Eğer onları yapmasaydın, sana karşı ellerinde ne kanıtı olacaktı?"

Jin GuangYao, "Kardeşim, beni dinle. Yaptıklarımı inkar etmiyorum..."

Lan XiChen, "Nasıl inkar edebilirsin? Hem görgü tanıkları hem kanıtlar var!"Jin GuangYao, "Ve ben de inkar etmiyorum diyorum! Babamı, karımı, oğlumu, kardeşimi öldürdüm -eğer başka bir seçeneğim olsa bunları neden yapayım? Senin gözünde o kadar mı aklımı kaçırmışım?!"

Lan XiChen'in ifadesi nasılsa biraz sakinleşti, "Peki. Sana birkaç soru soracağım. Teker teker açıklayabilirsin."

Lan WangJi, "Ağabey!"Bichen'i kınından çekti. Onun anında Jin GuangYao'yu öldürmek niyetinde olduğunu görünce Lan XiChen aceleyle, "Merak etme. Yaralı ve silahlarına el koyuldu. Çok dezavantajlı bir durumda. Burada bu kadar kişi varken hiçbir şey yapmaya cesaret edemez."

Diğer tarafta Wei WuXian, Su She'yi tekmeleyerek onu gizlice hareket etme planından vazgeçirdi.

Lan XiChen, "Gidip diğer taraftakilerle ilgilen. Ben burada kalacağım."

Su She'nin kızgın kükreyişini duyunca Lan WangJi onlara yaklaştı. Wei WuXian Lan XiChen'in hala yeminli kardeşine karşı bazı hisleri olduğunu biliyordu. Ona karşı anlaşılması güç bir umudu vardı ve ona konuşması için bir şans vermek istiyordu. Benzer şekilde Wei WuXian da Jin GuangYao'nun ağzından çıkacakları duymak istiyordu,bu yüzden o da dinledi.

Lan XiChen, "İlk olarak, baban, Eski Jin Sekt Lideri, sahiden o şekilde mi..."JinGuangYao dikkatli bir şekilde konuştu, "Bu soruyu en son cevaplamak istiyorum"

Lan XiChen devam etmeden önce başını iki yana salladı, "İkincisi, senin... eşin..."

sanki o şekilde hitap edemeyecek gibiydi, hemen sözlerini değiştirdi, "Kız kardeşin, Qin Su, sahiden onunla olan kan bağını bilerek mi evlendin?"

Jin GuangYao ona boş bir ifadeyle baktı. Aniden gözlerinden yaşlar süzüldü. Acıyla cevap verdi, "...Evet."

Lan XiChen derin bir nefes aldı. Yüzü neredeyse kül rengiydi. Jin GuangYao fısıldadı, "Ama sahiden başka bir seçeneğim yoktu."

Mø Daø Zų Shī Novel (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin