74.bölüm.
Dövüşün ardından, Wen Ning’in vahşi ve korkunç performansı nedeniyle ona talihsiz bir lakap takılmıştı. Ancak bu, bir başka günün hikayesi. Wei WuXian her ne kadar Jiang Cheng tarafından karnına bir kılıç saplanmış olsa da hiçte oralı olmamıştı. Bağırsaklarını içine sokup sanki hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu hatta kendisi birkaç büyük çuval patates satın alırken Wen Ning’i kötü ruhları avlamaya göndermişti.Mezar Tepe’ye geri döndüğünde Wen Qing onun yaralarını sardı ve olabilecek en sert şekilde azarladı, çünkü ona turp tohumları almasını söylemişti.Takip eden bir sürü günde herkes huzur içinde yaşamıştı. Mezar Tepe’de yanındaki elli kadar Wen Sekti efsuncusuyla, Wei WuXian bitkiler ekti, evler yaptı, cesetler eğitti ve yeni şeyler üretti. Boş olduğu her anda Wen Qing’in kuzeni küçük Wen Yuan ileoynuyordu.
Kah ağaçlardan sallanmasına izin veriyor kah onu yere gömüyor, eğer sulanır ve günışığıyla yıkanırsa daha hızlı büyüyeceğini öğütlüyordu. Ardından Wen Qing onu tekrar azarlıyordu.Aylar böylece gelip geçti. Dünyanın Wei WuXian hakkında yaptığı yorumlar kötüleşirken hiçbir gelişme yoktu.Wei WuXian dağdan nadiren iniyordu. Mezar Tepe’deki karanlık yaratıkları baskılayan kişi kendisi olduğu için bir süre ayrılmaya ya da uzaklara gitmeye cesaret edemiyordu. Ama yine de uzun süre aynı yerde kalamayacak kadar enerjik birisi olarak doğmuştu. Sık sık şehirlere inerken kullandığıbahanesi gerekli malzemeleri almak oluyordu. Wen Yuan uzun zamandır dağdaydı, Wei WuXian çocuğun sürekli çamurla oynayamayacağını bahane ederek bir gündağdan inerek alışverişe gitti, çocuğu da yanına almıştı.Wei WuXian pek çok kez geldiği için şehre oldukça aşinaydı. Sebze tüccarının olduğu yeri hemen buldu. Birden bir tanesi tutarak ürperdi, “Patateslerin filizlenmiş!”Satıcı müthiş bir düşmanla karşılaşmış gibiydi, “Ne istiyorsun?!”Wei WuXian, “İndirim yap.”Başlarda Wen Yuan hala bacaklarına tutunmaktaydı. Wei WuXian bir ileri bir geri giderek önündeki patatesleri inceleyip pazarlık ediyordu. Bir süre sonra Wen Yuan onun bacaklarına tutunmaktan yorgun düşmüştü. Kısa kolları yorulmuştu, bu yüzden dinlenmek için bıraktı. Ancak bir an sonra sokaktaki insan karmaşasıyla sağa sola sürüklenir olmuştu, yön duygusunu kaybetti. Çok küçüktü, bir oraya bir buraya gittiyse de Wei WuXian’ın uzun bacaklarını ve siyah çizmelerini göremiyordu. Önündeki herşeygrinin kirli rengine bürünmüşbirer pantolondu. Gittikçe daha çok korktu. Başı dönmüş bir halde dolanırken birden birisinin bacağına çarptı.Çaptığı kişi bembeyaz lekesiz çizmeler giyiyor ve yavaş adımlarla ilerliyordu.
Ona çarptığı anda durdu.Wen Yuan tedirgin bir şekilde yukarı baktı. İlk gördüğü şey karşısındakinin belinden sarkan yeşim bir andaçtı, ardından süzülen bulutlar işlenmiş bir kemer, tek kırışıklığı olmayan kol yenleri, en sonunda kışın tüm soğukluğunu taşıyanmozaik camlar kadar parlak bir çift göz.Ciddi bir yüzle yabancı ona baktı. Wen Yuan aniden çok korkmuştu.Diğer tarafta Wei WuXian ise uzun bir süre boyunca düşündükten sonra filizlenmiş patateslerden almamaya karar vermişti. Onları yerse zehirlenebilirdi ve satıcı durmadan somurtarak hala indirim yapmayı reddediyordu. Döndüğünde ise Wen Yuan’ın yanında olmadığını fark etmişti. Beti benzi
atmış her yerde küçük çocuğu arıyordu. Aniden bir çocuğun ağlamasını duyduğunda hemen sese yönelmişti. Onun hemen yakınında bir yerde geçen insanlar kümeleşmiş, bir şeyi işaret ederek kendi aralarında konuşuyorlardı. Kalabalığı ittiği anda gözleri aydınlandı.Lan WangJi bembeyaz giyinmiş,sırtında Bichen’le kalabalığın çevrelediği alanda donmuş bir şekilde duruyordu. Neredeyse çaresiz görünüyordu üstelik. Bir an sonra Wei WuXian o kadar çok gülmeye başladı ki neredeyse düşecekti. Küçük bir çocuk Lan WangJi’nin ayaklarının dibine düşmüş haykırırken gözleri dolu doluydu. Lan WangJi ise gitse mi kalsa mı bilemiyor, ne onauzanabiliyor ne konuşabiliyordu. Yüzünde ciddi bir ifadeyle sanki ne yapması gerektiğine karar vermeye çalışıyordu.Yoldan geçenlerden birisi kavun tohumları yerken konuştu, “Burda noluyo? Çocuğun baartılarından ödüm koptu.”Bir başkası yorum yaptı, “Babası kızmış galiba.”Kalabalığın arasında gizlenen Wei WuXian ‘babası’ sözünü duyunca neredeyse kahkaha atacaktı. Lan WangJi hemen konuşan kişiye dönüp karşı çıktı, “Değilim.”Wen Yuan insanların neden bahsettiğini bilmiyordu ve çocuklar korktuğunda hep en yakınlarındaki kişilere seslenirlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mø Daø Zų Shī Novel (Türkçe)
Ficción históricaŞeytan Tarikatı'nın kurucusu Üstad-ı Azam Wei Wuxian. Şeytani sanatlarda ustalaşması, onun kötücül güçlere hükmetmesini sağlar. Ne kadar kötücül güç emerse o kadar zihin bulanıklığı yaşar.Bu zihin bulanıklığı yüzünden kaotik olaylar yapmış milyonlar...