Çimenler- Sekizinci Kısım

36 16 11
                                    


040.Bölüm.



Ancak Xue Yang tekrar konuştu, “O zaman ben bir hikaye anlatsam?”A-Qing öncesinde hayal kırıklığına uğramıştı. Hemen kabul etti, “Evet, evet. Anlat!”Hiç acele etmeyen Xue Yang anlatmaya başladı, “Evvel zaman içinde bir çocuk varmış.“Çocuk tatlı şeyler yemeği çok severmiş. Ama anne babası ve parası olmadığı için neredeyse hiç yiyemezmiş. Her gün gibi bir gün, merdivenlerin tepesinde oturuyormuş. Merdivenin ucunda bir içki dükkanı varmış. İçeride bir adam oturuyormuş. Adam çocuğu görünce yaklaşmasını işaret etmiş.”Bu hikayede çok iyi başlamış olmasa da en azından Xiao XingChen’inki kadar klişe değildi. Eğer A-Qing’in tavşan gibi kulakları olsaydı, dimdik havada olurlardı. “Saf ve kafası karışık küçük çocuğun zaten yapacak işi yokmuş. Birisi ona el salladığı için koşarak yanına gitmiş. Adam tabaktaki pastaları işaret ederek sormuş, ‘Yemek ister misin?’“Tabi ki çocuk yemek istiyormuş. Hemenbaşını sallamış. Adam çocuğun eline bir kağıt tutuşturmuş, ‘Eğer istiyorsan, bunu şuradaki şu odaya götür. Geri döndüğünde vereceğim.’“Çocuk çok mutlu olmuş. Eğer bu küçük işi yaparsa koca bir tabak pasta kazanmış olacakmış.“Ama okuma yazma bilmiyormuş,hiç bakmadan aldığı kağıdı söylenen yere götürmüş. Kapıyı açtığında içeride kocaman bir adam görmüş. Adama kağıdı alıp bakmış ve çocuğa anında bir tokat atmış. Çocuğun burnu kanamaya başlamış. Adam çocuğun saçını çekerek sormuş, ‘Kim sana bunu kim verdi?’”Çocuk Xue Yang olmalıydı.Wei WuXian onun kadar kurnaz birinin çocukken bir yabancının ayak işini sorgulamada yapacak kadar saf olduğuna inanamıyordu. Kağıtta iyi bir şey yazıyor olamazdı. İçki dükkanındaki adam, kocaman adamla kavgalıydı muhtemelen. Yüzüne karşı bir şey söyleyemediği için bir sokak çocuğuyla aşağılayıcı bir mektup yollayabilmişti ancak. Xue Yang, “Çocuk korkarak dükkanı işaret etmiş. Adam çocuğu saçından sürükleyerek içki dükkanına gitmiş. Ancak kağıdı veren adam çoktan ortadan kaybolmuş. Masadaki pastalarda garsonlar tarafından toplanmış. Adam o kadar sinirlenmiş ki çıkmadan birkaç masayı devirmiş.“Çocuğun hakkı yenmiş. Birisinin ayak işini yapmış, karşılığında dayak yemiş ve saçından tutularak sürüklenmiş. Ve tabi ki pastasını da yiyememiş. Gözleri dolu dolu garsona sormuş, ‘Pastalarım nerede? Bana pasta vereceğini söylemişti?’”Xue Yang sırıtarak devam etti, “Ortalık darmaduman olmuş ve garson baya sinirliymiş. Çocuğa birkaç tokatta o atmış. O kadar sert vurmuş ki çocuğun kulakları çınlıyormuş. Ardından onu dışarı atmış. Bir süre sürünerek ilerleyen çocuk, ne olmuş tahmin et? Şans eseri ona mektubu veren adamla karşılaşmış.”Orada durdu. A-Qing kendini hikayeye kaptırmıştı, aceleyle, “Sonra ne olmuş?”Xue Yang, “Ne oldu sanıyorsun? Birkez daha dayak yemiş.”A-Qing, “O sensin dimi? Şekerleri seviyor dedin –kesinlikle sensin! Çocukken neden o kadar saftın? Ben olsam pü pü pü diye yemeğe tükürür, sonra suratına vururdum, sonra bi daha vururdum, sonra bi daha...”konuşurken abartılı hareketlerle yapacaklarını gösteriyordu, neredeyse Xiao XingChen’e vuracaktı.Xiao XingChen hızla konuştu, “Tamam, tamam. Hikayeler bitti. Artık yatma vakti.”

A-Qing tabutuna taşınırken bile hala şikayet ediyordu, “Aaah! Hikayeler beni deli etti! Biri çok sıkıcıydı diğeri aşırı sinir bozucuydu! Mektubu yazan adam beni gıcık etti! Nefret ettim ondan!”Xiao XingChen onu yatırdıktan sonra birkaç adım attı, ardından sordu, “Sonra ne oldu?”Xue Yang, “Tahmin et. Sonrası yok. Sen de hikayeni bitirmedin değil mi?”Xiao XingChen, “Sonrasında ne olursa olsun, şimdiki hayatın kafi. Geçmişe takılı kalmana gerek yok.”Xue Yang, “Geçmişe takıldığım yok. Sadece Küçük Kör çala çala şekerlerimi bitirdiği için şekerimin olmadığı günleri andım bir an için.”A-Qing tabutu tekmeleyipprotesto etti, “Daozhang ona inanma! O kadar yemedim!”Xiao XingChen güldü, “Hadi artık yatın.”O gece Xue Yang onunla gitmedi. Xiao XingChen tek başına çıktı. A-Qing hareket etmeden tabutta yatıyordu ancak uyuyamıyordu.Hava aydınlanmaya başlarken Xiao XingChen geri geldi, girerken hiç ses yapmamıştı.Tabutun yanından geçerken elini içeri uzattı. A-Qing, Xiao XingChen tekrar dışarı çıkana dek gözlerini yumdu ve uyuyormuş taklidi yaptı. Gözlerini açtığında yanında küçük bir parça şeker vardı.Kafasını kaldırıp yan odaya baktı. Xue Yang de uyumuyordu. Masaya oturmuş bir şey düşünüyor gibiydi.Masanın kenarında bir parça şeker duruyordu.O günden sonra Xiao XingChen ikisine de her gün şeker getirdi. Tabi ki A-Qing halinden memnundu. Xue Yang ise ne minnettarlığını göstermiş ne şekerleri reddetmişti, A-Qing nedense gıcık olmuştu.Üçünün yemeklerinden Xiao XingChen sorumluydu. Kör olduğu için nasıl sebze seçeceğini bilmiyor ve pazarlık etmeye utanıyordu. Satıcı iyi birisiyse problem yoktu ama bazen onun kör olmasını fırsat bilip kazıklamaya çalışan satıcılar da oluyordu. Getirdiği sebzeler bozulmaya yüz tutmuş tatsız şeyler oluyordu. Xiao XingChen bu olayı hiç umursamıyordu ancak A-Qing onun yerine kızıyordu. Olaya el atmak için Xiao XingChen’le birlikte alışverişe gitmeye başladı. Ne yazık ki görebildiği halde bir şey diyemiyordu. Xiao XingChen’in önünde sinir krizi geçirip tezgahı da deviremiyordu. Bu kez Xue Yang bir işe yaradı. Keskin gözleri ve sivri diline serseri tavırları da eklenince, onlarla dışarı alışverişe geldiğinde ne zaman bir şey almak istese, önce utanmadan uzunca bir pazarlık edip fiyatı yarıya düşürmeye çalışıyordu. Eğer satıcı kabul ederse pazarlığı sürdürüyordu; eğer satıcı kabul etmezse yüzündeki tehditkar ifade nedeniyle, satıcı bir lira verse haline şükredecek duruma geliyordu. En kısa zamanda onun tezgahtan uzaklaşması için üzerine para vermeye razıydılar neredeyse. Büyük olasılıkla Kuizhou ve Lanling de kendi başına dolaşırken para dahi ödemiyordu da. Artık A-Qing’in sinirleri yatıştığı için onu birkaç kez överek teşekkür bile etmişti. Ve her gün gelen şekerler sayesinde de, A-Qing ve Xue Yang arasında anlık olarak barış sağlanıyordu.Ancak yine de ona karşı savunmasını bir parça gevşetmemişti. Bu bir anlık barışlarda anında çok sayıda şüphe ve kuşkularla ortadan kalkıyordu.Bir gün, A-Qing yine sokakta oynuyordu. Kendini bildi bileli bu oyunu oynuyordu ve hiç sıkılmamıştı. Bambu bastonunu yere vurarak ilerlerken arkasından aniden bir ses duydu, “Genç Kız, eğer körseniz bu kadar hızlı yürümemeniz en iyisi olacaktır.”

Mø Daø Zų Shī Novel (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin