Duyarlılık -Beşinci Kısım

34 14 11
                                    


67.bölüm.

Kadın tekrar konuştu, “Dua edelimde ona kimlerin yanlış yaptığını biliyor olsun. Eğer intikam istiyorsa o efsunculardan intikam alsın. Bizim gibi normal insanları esirgesin.”

Kocası, “Bu işlerin garantisi olmaz. Qishan’da üç binden fazla insanı öldürdüğünde henüz çok gençti, ama yanlış hatırlamıyorsam o zamanları, sadece ölümsüz efsuncular değil, normal insanlar da ondan korkardı. Kalbi olmayan kana susamış bir şeytan...”

Wei WuXian’ın gülümsemesi en sonunda tamamen silinmişti.
Çift günlük hayatlarından bahsederken onları dinlemek çok hoşuna gitmişti. Ancak şimdi birdenbire bin kilo ağırlaşmış gibiydi. Lan WangJi’nin yüzündeki ifadeyi görmek için başını kaldırmaya cesaret edemiyordu bile. Çiftin sonrasında nelerden bahsettiğini duymadı.Birden çiftliğin dışından tüyler ürpertici bir kükreme duyuldu. Avludaki aile yemeklerini yerken sohbet ediyor ve kahkahalar atıyordu öncesinde. İnsanlık-dışı kükremeyi duyduklarında ise o kadar irkildiler ki yemek tabakları onlar paniklerken yere düştü. Çocuk ağlamaya başladı. Genç adam kenardaki çapayı kaptı, “Merak etme! Bişey yok!”

Sadece şaşırmakla kalmamış,Wei WuXian ve Lan WangJi de irkilmişti. Lan WangJi ayaklanmak üzereydi ki Wei WuXian’ın aklına bir şey geldi ve onu göğsünde yakalayıp durdurdu, “Kımıldama!”

Lan WangJi’nin gözleri hafifçe irileşti. Kükreme kesinlikle karanlık, acımasız bir yaratığa aitti. Eğer çiftlik sahibinin onunla tek başına yüzleşmesi gerekirse geri dönmeyeceği kesindi neredeyse. Buna rağmen Wei WuXian tekrarladı, “Kımıldama.”

Avludaki çığlık ve dışarıdaki insana ait olamayacak kükremeler gittikçe yaklaşıyordu. Gelen şey her neise çoktan kapıdan girmişti. Lan WangJi daha fazla dayanamadı. Bichen bir anda kınından sıyrılmıştı. Ancak aile çoktan çığlıklar atarak evlerini terk etmişti bile. Saman yığınları Bichen’le dağıtılmıştı. Üzerlerine yağan samanların arasından, avlunun ortasında duran simsiyah şekli gördüler.Darmadağın saçları ve parlayan dişleri vardı. Vücudundan fırlamış düzensiz çıkıntılarla, hemen korkunç hem komik görünüyordu. Lan WangJi hiç böyle bir canavar görmemiş. O şaşkınlıkla bir an dururken Wei WuXian söze girdi, “Wen Ning, uzun yıllardır o gırtlağı duyurmamıştın. Bağırışların gittikçe daha berbat bir hal alıyor gerçekten.”

Karanlık canavarınağzından insana ait bir ses duyuldu, “Genç Efendi... Ben de bir cesedim sonuçta. Her cesedin sesi böyle çıkar... bağırınca.”

Wei WuXian omzuna vurdu, “İşte ruh budur.”

Wen Ning, Lan WangJi’ye göz attı. Muhtemelen GusuLan Sektinin tertipli bir şekilde giyinmemiş insanlardan hoşlanmadığını hatırlamış olacaktı ki utangaç bir halde birkaç kez saçlarını düzeltmeye çalıştı. Wei WuXian onun saçlarına dolanmış dal ve yaprak parçalarını görünce ona yardım etmekten kendini alamadı, “Nerden çıktın böyle? Ve şu haline bak. Soyuldun mu? Yüzündeki şey ne senin?”Wen Ning, “Yerdeki toz ve kir... Sizin içeri girdiğinizi gördüm ve uzun bir süre dışarı çıkmayınca...”

Wei WuXian, “Bunca zaman bizi mi takip ediyordun?”Wen Ning başını salladı. Wei WuXian anlamıştı. Wen Ning ondan başka birisiyle karşılaşmaya cesaret edemiyordu. Ve bu yüzden de, onlar Bulut Kovuğundan ayrıldıktan sonra gizlice arkalarından takip etmişti. Uzun bir süreçiftlikten çıkmadıklarını görünce de dinlemek için yaklaşmış ve çiftin ondan

bahsettiğini duymuştu. Uygunsuz hissedip onları korkutup kaçırmak istemişti, böylece Wei WuXian ve Lan WangJi oradan uzaklaşabilecekti. Muhtemelen de görünüşünün yeterince korkunç olmadığını düşünmüştü, bu yüzden de yüzüne ve vücuduna bir sürü tuhaf şey sıkıştırmıştı.Wei WuXian gülmekten ölecekti. Wen Ning utanmış bir yüzle çamuru silmeye çalışırken, Wei WuXian onun ellerindeki kanı fark etti, “Ne oldu?”Wen Ning, “Ah, hiç...”Lan WangJi, “Kan kokuyor.”O söyleyince Wei WuXian da Wen Ning’den gelen kan kokusunu almıştısahiden. Kalbi bir an durdu. Wen Ning bunu görünce anında ellerini sallamaya başladı, “Kan değil! Yok, şey, kan ama, yaşayan insanların kanı değil.”Wei WuXian, “Yaşayan insanların değil mi? Bir şeylerle mi dövüştün?”Wen Ningonlara ormanlık bir alana gelene dek yol gösterdi. Ormanda yirmi, otuz kadar yeni mezar vardı, bir kenarda da yarım kazılmış bir çukur ve içinde de cesetyığını. Yığın demişti çünkü cesetler paramparçaydı. Wei WuXian incelemek için yaklaştı. Kopmuş kolların bir kısmında hala parmaklar titreşiyordu. Kafalardan bazılarının hala çeneleri açılıp kapanıyor, gıcırdayan dişler ürpertici bir ses yayıyordu. Cesetler çoktan dönüşmüştü.

Mø Daø Zų Shī Novel (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin