044.bölüm.Tavuk kanadı Lan JingYi’nin beş karış açık kalmış ağzından tabağa düşerken kıyafetlerine yemek sosu saçıldı.Wei WuXian’ın aklında tek bir düşünce vardı –Lan WangJi ayıldıktan sonra bir daha utançtan kimsenin yüzüne bakamayacaktı.Jin Ling de afallamıştı,
“...Ne yapıyor?”
Wei WuXian, “Size Lan Sektinin alın şeridinin özel bir kullanımını gösteriyor.”Lan SiZhui, “Özel bir...”Wei WuXian, “Eğer daha önce hiç bahsedildiğini duymadığınız türde tuhaf bir cesetle karşılaşırsanız, onu uygun şekilde yakalayıp incelemeniz gerekir, alın şeridinizi çıkartarak bu şekilde bağlayabilirsiniz.”Lan JingYi pat diye araya girdi, “Hayır yapamazsın! Bizim sektimizin alın şeridi...”Lan SiZhui tavuk kanadını ağzına geri tıktı, “Anladım! Bu şekilde kullanılabileceğini bilmiyordum!”İnsanların tuhaf bakışlarını görmezden gelerek Lan WangJi Wei WuXian’ı yukarı sürükledi.Odaya girdi, geri dönerek kapıyı örttü, mandalı taktı ve son olarak masayı kapıya yaslayarak hayali düşmanların içeri giremeyeceğinden emin oldu. Lan WangJi’nin koşuşturmasını izlerken Wei WuXian sordu, “Beni öldürecek misin?”
Odadaki ahşap panel, alanı ikiye bölüyordu. Bir tarafta masa ve sandalyelerle yemek yemek ve sohbet etmek için ayrılmıştı. Diğer tarafta ise dinlenmek için bir yatak bulunuyordu. Lan WangJi onu panelin diğer yanına sürükledikten sonra zorla yatağa itti.Wei WuXian yumuşak bir pat sesiyle yatağa düştü. Düşüncelerini belirtircesine ‘aah’ladı,
Beni yine uyutacak mı? Saat daha dokuz olmadı ama değil mi?Onun nidasını duyan Lan WangJi beyaz cübbesinin uçlarını kaldırarak zarif bir şekilde yatağa oturdu ve Wei WuXian’ın başını kontrol etmek için elini uzattı. Her ne kadar yüzü ifadesiz olsa da hareketleri inanılmaz nazikti, sanki ‘canının acıdı mı?’ diye sorar gibiydi.
Onun elini hisseden Wei WuXian’ın dudakları seğirdi, “Acıyor! Çok canım acıyor!”
Acılı haykırışları en sonunda Lan WangJi’nin yüzünde bir endişe ifadesi oluşmasını sağladı. Onu avutmak için omuzlarına okşayan elleri daha bile nazikti. Wei WuXian bileklerini görmesi için ellerini kaldırdı, “Neden beni bırakmıyorsun? HanGuang-Jun o kadar sıkı ki çok canım acıyor. Kanıyormuş gibi hissediyorum! Beni çöz ve gitmeme izin ver olur mu? Olur mu?”
Lan WangJi hemen ağzını kapattı.Wei WuXian, “Mmnnfmnnmnmmnnfff mmn mmffffnn mmmnnfff mmm?!”
Demek yapmak istemediğin şeyleri anlamazlıktan geliyorsun ve hepten zora geldiğinde
konuşmama bile izin vermiyorsun?!Ne kadar ayıp!İşi sen bu noktaya getirdin benden günah gitti.Lan WangJi bir eliyle sıkıca Wei WuXian’ın ağzını kapatmıştı. Wei WuXian dudaklarını ayırdı ve dilinin ucuyla Lan WangJi’nin avuç içine dokundu.Neredeyse değmemişti bile, ama Lan WangJi sanki eli yanmış gibi görünüyordu. Hemen elini çekti.Wei WuXian derin bir nefes aldı. Tekrar Lan WangJi’ye karşı üstünlüğü eline geçirdiğini hissetti. Lan WangJi ona arkasını dönmüştü. Dizlerine sarılmış, Wei WuXian’ın yaladığı elini göğsüne bastırmıştı, hiç hareket etmiyordu.Wei WuXian, “Bu ne şimdi? Ne yapıyorsun?”Sanki hayattan vazgeçmiş, bir sapık tarafından kirletilmiş gibi görünüyordu.
Odaya birisi girse sahiden Wei WuXian’ın ona bir şey yaptığını düşünürdü.Wei WuXian onun bozguna uğramış yüzüne yorum yaptı, “Hoşuna gitmedi mi? Suç bende değil valla. Konuşmama bile izin vermeyecek kadar beni zorlayan sensin. Yanıma neden gelmiyorsun, getir elini sileyim?”
Bağlanmış elleriyle omzuna uzandı, Lan WangJi hemen geri çekildi. Onun sessizce yatağın ucuna tünemiş halini görmek Wei WuXian’ın şeytanlarını tekrar harekete geçiriyordu.Yatakta dizleri üzerinde yürüyerek ona yaklaştı, başarabildiği en şeytani sesle konuşurken gülümsüyordu, “Korktun mu?”Lan WangJi hemen yataktan fırladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mø Daø Zų Shī Novel (Türkçe)
Tiểu thuyết Lịch sửŞeytan Tarikatı'nın kurucusu Üstad-ı Azam Wei Wuxian. Şeytani sanatlarda ustalaşması, onun kötücül güçlere hükmetmesini sağlar. Ne kadar kötücül güç emerse o kadar zihin bulanıklığı yaşar.Bu zihin bulanıklığı yüzünden kaotik olaylar yapmış milyonlar...