Kibir-dördüncü kısım

109 19 4
                                    

Bundan sonra düzenli atıcam söz🤚🤚🤚🤚🤚🤚

09.Bölüm.
❤🤍

Diğer tarafta Lan SiZhui ve öğrenciler antik mezarlığın orada ipucu bulamayınca Tanrıçanın Tapınağını
araştırmaya gitmişlerdi.

Rinç dağında, Buda’nın Ayağı halkının atalarının mezarları dışında birde Tapınak vardı. İbadet ettikleri
ne Buda ne GuanYin’di; ‘Dans eden Tanrıçaya’ tapıyorlardı.

*Geleneksel Çin dinindeki en ünlü tanrıça. Merak edenler için: Google

Birkaç yüzyıl önce Buda’nın Ayağı kasabasından bir avcı dağda avlanırken içinde sıradışı bir taş olan
mağarayı bulmuştu. Yaklaşık üç metre yüksekliğinde, doğal olarak şekil almış bir taştı. Tuhaf bir şekilde dört kollu dans eden bir insan figürüne benziyordu. Daha da ilginci heykeldeki insanımsı yüzü;
gülümseyen bir kadına benziyordu.
Kasaba halkı afallamış, Göklerin ve Toprağın güçleriyle şekillenmiş büyülü bir taş olduğu hakkında efsaneler yaymıştı.

Bazıları bir ölümsüzün Dokuz Cennetin Tanrıçasına aşık olduğu ve aşkını
kanıtlamak için heykeli yaptığını söylemişti; Tanrıça heykeli gördüğünde öfkelenmiş bu yüzden heykel hiçbir zaman tamamlanmamıştı. Başkalarıysa Yeşim İmparatorun çok sevdiği kızının erken yaşta ölmesiyle ilgili hikayeler anlatmıştı. Sözde kızı heykele dönüşmüştü.

*Ölümsüz: Ölümsüz doğulabileceği gibi (cennet, melek vs) ölümsüz olunabilir.
Efsuncular kullandıkları yöntemlerle ölümsüz olmayı hedeflerler.

*Dokuz Cennetin Tanrıçası: Savaş, cinsellik ve uzun yaşamın tanrıçası. (Wikipedia)

*Yeşim İmparator: Hem Çin folklorunda hem Taoizm de tüm göklerin efendisi.
Yine de tüm bu mitlere kimse kanmamıştı. Sonuçta kasaba halkı kendi uydurdukları efsanelere inanmış, taş mağarayı bir tapınağa çevirip önüne bir sunak yapmışlardı. Heykelin adı ‘Dans Eden
Tanrıça’ydı ve her sene ona tapınanlar hediyeler sunardı.

Ortasında tanrıça heykeli bulunan mağara ferah ve oldukça büyüktü. İlk bakışta sahiden insan gibi görünüyordu – bir kadının esnek ve güzel vücuduna sahipti. Ama bir süre sonra daha sert görünmeye
başlıyordu. Yine de doğal şekilde oluşmuş bir heykel için her göreni şaşırtacak netlikteydi.Lan JingYi şeytani pusulasını kaldırıp indirdi, ibre kımıldamıyordu. Etraf ince bir toz tabakası ve
düzensiz yerleştirilmiş mumlarla kaplıydı. Sunaktaki meyve sepetlerinden gelen hastalıklı tatlı bir koku
mağarayı sarmıştı. GusuLan Sektinin üyelerinin neredeyse hepsinde az çok misofobi bulunurdu. Elleriyle burnunun önünü yelpazeleyerek, “Halk Tanrıçayı sık sık ziyaret ettiklerini söylemişti.
Geldiklerinde bir temizleselermiş bari, bu ne pislik!”

Lan SiZhui konuştu, “Şimdiden yedi kişi ruhunu kaybetti. Herkes yıldırımların antik mezarlardaki ölüleri rahatsız ettiğini biliyor. Böyle bir zamana kim dağa çıkmaya ve tapınağı temizlemeye cesaret
edebilir?”

Kibirli bir ses mağaranın arkasından duyuldu, “Aptal bir taş sadece, kim olduğunu bile bilmedikleri bir
tanrıça ismi verip yıllarca tapınmışlar bir de!”

Jin Ling ellerini arkasında çaprazlamış halde içeri girdi. Sessizlik efsununun süresi çok uzun
tutulmadığı için ağzı açılmıştı. Onun ağzından güzel bir söz ise asla çıkmazdı, tekrar heykele bakıp homurdandı, “Bu köylüler karşılarına bir zorluk çıktığında savaşmak yerine, bütün gün Buda ve diğer
tanrılara tapınıyorlar. Dünyada milyonlarca insan var, Buda ve tanrılar yapacak onca işleri varken neden o aptalları umursasın ki? O yüzden onlarda bu adı sanı duyulmamış güçsüz tanrıçayı seçmişler
herhalde. Eğer sahiden işe yarıyorsa, Rinç Dağındaki ruh emen yaratığın hemen şu anda önümde belirmesini istiyorum. Heykel bunu yapabilir mi?Arkasından başka hanelerde efsuncular geliyorlardı, söylediklerini duyunca hepsi gülmeye ve
onaylamaya başladı. Normalde sessiz olan tapınak artık gülen insanlar ve içeri girmeye çalışan pek çok kişiyle doluydu. Lan SiZhui sessizce başını sallayarak kalabalığa arkasını döndü. Öylesine etrafına bakarken bir anda gözleri heykele sabitlendi; heykelin merhametli gülümsemesi hala görülebiliyordu.
Ancak o gülümseme tuhaf bir şekilde tanıdık geliyordu, sanki daha önce görmüş gibiydi.Nerede görmüş olabilirdi ki?
Lan SiZhui bunun çok önemli olduğunu biliyordu, kendini heykele yaklaşmaktan alamadı. Tanrıçanın yüzünü daha dikkatli incelemek istiyordu. O anda birisi ona çarptı.

Mø Daø Zų Shī Novel (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin