11.Bölüm
ARAF
Ateş'in ormana doğru gittiğini gören Melek, bir süre onu takip ettikten sonra Ateş'in uzaklaştığını fark edince aradığı fırsatı yakaladığını düşünüp hızlı adımlarla kamp alanına geri döndü. Kısa bir süre etrafa göz gezdirip Beton Uğur'u aradı.
Beton Uğur, valizlerin başında gençlere kesici silahlar dağıtan ekibin içindeydi. Asıl amacı ise kendi dostlarına en iyi silahları seçmekti.
Melek, kalabalığı yarıp valizlerin diğer tarafına geçerek "Uğur, seninle konuşmamız lazım." Dedi.
Beton Uğur'un pek konuşmaya niyeti yoktu. "Görmüyor musun şimdi işimiz var." Diye karşılık verip Melek'i başından savmak istedi.
Melek, Uğur ile konuşmakta ısrarcıydı çünkü eline başka bir fırsat geçmeyebilirdi. Önünde duran açık valizin içindeki bıçaklardan birini hızla kapıp Beton Uğur'un boğazına dayadı.
"Sıçarım işine. Konuşmamız lazım diyorsam konuşmamız lazım. Şimdi yürü."
Gençler şaşkın bir şekilde Melek ve Uğur'a bakmaya başladılar. Ayı Memo ve Afgan Sado, Melek'e doğru yürüyünce Beton onları durdurup "Sakin olun çocuklar. Telaş yapacak bir durum yok. Ben hemen geliyorum. Sen de elinden bir kaza çıkmadan çek şu bıçağı." Dedi.
Melek'in vazgeçmeye niyeti yoktu. Bıçağı biraz daha bastırıp "Sen bundan hoşlanıyorsun. Yürü, yürü." Diyerek Beton'u ağaçların arasına doğru götürdü.
Onları kimsenin görüp duyamayacakları kadar uzaklaştıklarında Melek Uğur'un sırtını geniş bir ağaca yasladı.
Keskin bıçak Uğur'un canını yakmaya başlamıştı. İstese tek hamlede bıçağı alabilirdi ama bunu iki nedenden ötürü yapmadı. Birincisi bıçağı almak isterken yanlış bir şey olurda Melek zarar görürse Ateş'le başı derde girebilirdi. İkincisi ise Melek'i böyle hırçın görmek hoşuna gidiyordu. Bu şekilde sinirli ve vahşi olunca gözüne daha çekici geliyordu.
"Kızım çek artık şu bıçağı. Öldürecek olsan zaten ölüdür..."
Cümlesi bitmemişti ki Melek bıçağı hızla çekti ve tüm bedenini Beton Uğur'a yaslayıp dudaklarına yapıştı.
Uğur bu davranış karşısında nasıl reaksiyon göstereceğini bilemedi. Melek'e karşılık vermeyi aşırı şekilde arzuluyordu ama Ateş'in sert uyarısını hatırlayınca vazgeçti. Melek'i kendinden biraz uzaklaştırıp "Yapma. Abin görecek." Dedi.
Melek, elini Beton'un pantolonuna atıp "Ateş uzaklara gitti. Korkma görmez." Diyerek yine öpmeye çalıştı.
Uğur karşılık vermemek için insan üstü bir gayret gösteriyordu. Bir an onu sıkıca kavrayıp ağaca yaslayarak sahip olmak istediyse de tam tersini yapıp Melek'i daha sert bir şekilde itekledi ve Melek'in kalçası üzeri yere düşmesine sebep oldu.
"Kızım, Ateş olsun ya da olmasın artık seni istemiyorum. Anla artık is-te-mi-yo-ruuum."
Aslında istiyordu ama bir kız için de başı belaya girecekse o aşık olduğu kız olmalıydı. Evet, geçmişinde Melek'le bir şeyler yaşamıştı lakin bu heves ve hoşlantıdan öteye gitmemişti. İki tarafta arzularını yerine getiriyor diye düşünüyordu. Mesele arzuları yerine getirmekse başının belaya girmeyeceği bir sürü kız vardı. Neden Melek'le riske gireyim diye düşünüyordu.
Ret edilme karşında gururu incinen Melek, oturup ağlayan kızlardan değildi. Onun tepkileri çok daha anormal olurdu. Yere düşen bıçağı alıp kendi kolunda derin bir kesik açtı. Ret edilmesinin verdiği acıyı azaltmak için başka bir acıyı hissetme düşüncesiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP RUHLAR LİSESİ
Mystery / Thriller#2 +18 şiddet içerir Karanlık hüküm sürer ruhunu kaybetmiş bedenlerde. Bakanlar onları güçlü sanırlar. Hasta bedenlerdir onlar. Ruhları kayıptır. Acı çekmeye alışmak kolay bir duygu mu sanılır? Acı ile yaşamak zevklimi geliyor sana? Yere düşünce...