Tabelaları takip ederek koğuşu buldu. Valizlerinin etrafında iki kız vardı. Çantalarını açmaya çalışıyorlardı. Elfida, “Eğer bir daha benim eşyalarıma veya bana dokunursanız o parmakları kırarım!” dedi bağırarak. İki kız çantaların yanından ayrılarak Elfida’ya doğru yürümeye başladılar.
Elfida, gelin bakalım, dedi içinden. İlk günden soğuk oda gözüktü bize.
BÖLÜM 7
Kızlardan esmer olan, Elfida’nın uzun, siyah saçlarına baktı. “Şimdi saçlarından tutup seni kapıyla tanıştıracağım.” diyerek Elfida’nın saçlarından tutup, kapıya doğru hızlıca itti. Elfida ayaklarını kapıya dayayarak, kapıdan destek alıp kendini arkaya savurdu. Arkasındaki esmer kızla beraber yere düştüler. Kıvırcık saçlı, gözlüklü kız, yere eğilerek Elfida’nın boğazını sıkmak istedi. Elfida üzerine doğru eğilen kızın yakasından tuttu. Karnına sert bir tekme vurarak, takla attırıp arkaya fırlattı. Atletik bir hareketle ayağa kalkarak yerdeki esmer kızın kalçasına ve sırtına tekme attı.
İki kızı yan yana getirmiş, sağlı sollu dövüyordu. Tüm okula kendi reklamını yapmak için kızları baş aşağı camdan sarkıtarak, ayaklarını kemerle tutturup korkuluğa bağladı. Kızlar, avaz avaz bağırıyorlardı. Bahçede oturan gençler, heyecanla çığlıkların geldiği yöne bakıyorlardı. Müdür ve öğretmenler, merakla sesin geldiği yere doğru yöneldiler.
Fit vücudu, spor kıyafetleriyle hızlıca koşarak odaya giren yakın dövüş uzmanı ve aynı zamanda beden dersi hocası Çınar; Elfida’yı yatakta, kulaklıkları takmış, başıyla müziğe eşlik ederken gördü. Hemen cama koşarak kızların ikisini de yukarı çekti. Kızlar korkudan tir tir titriyorlardı. “Hatice, Özge, iyi misiniz?” diye sordu.
Hatice ve Özge’den ses çıkmıyordu. Çınar Hoca ikisine de birer tokat atarak, “Lavaboya gidin, yüzünüzü yıkayın.” dedi ve kızları gönderdi. Elfida’nın kulaklığını kulağından çıkararak elini uzattı. “Hoş geldin, ben Çınar. Dövüş ve beden eğitimi öğretmenin. Seni tebrik ederim, benim yetiştirdiğim iki öğrenciyi tek başına dövüp askıya astın. Bravo!”
Elfida uzandığı yataktan doğrularak yatağın köşesine oturdu. “Memnun oldum, ben de Elfida. Kusura bakmayın, bana dokunulmasından hoşlanmam. Bu sebeple tokalaşamayacağım. Ayrıca bu kızlar hiç eğitilmemişler. İsterseniz size birkaç hareket öğretebilirim. Siz de öğrencilere gösterirsiniz.” diyerek gözlerini devirdi. Tekrar kulaklığı takacakken Çınar Hoca Elfida’nın kolundan tutarak ayağa kaldırdı. “Düş bakalım önüme. Önce Müdür Bey ile bir görüşelim. Sonra bana spor salonunda birkaç hareket gösterirsin. Tabii ısınırsan.”
Elfida sesini çıkarmadan müdür odasına doğru yürümeye başladı. Çınar Hoca arkada, Elfida önde yürüyorlardı. Herkes onlara bakıyordu. Elfida ilk günden popülaritesini artırmaya başlamıştı. Elfida rahat tavırlarla yürürken Çelik endişeli gözlerle ona bakıyordu.
Çınar Hoca müdür odasının kapısını tıklatarak içeri girdi, peşinden de Elfida. Müdür Bey, “Çok sevilen bir müdür olduğumu biliyorum ama ilk günden bu kadar çabuk özleyip yanıma geleceğini düşünmüyordum.” dedi gülerek. Elfida zoraki bir gülüşle, “Ya, çok özledim sizi.” dedi.
Müdür Bey, “Hocam, Elfida’yı soğuk odayla tanıştırır mısınız, lütfen?” diyerek cezasını uygulaması için Çınar Hoca’yı görevlendirdi. Çınar Hoca, “Büyük bir keyifle, hocam.” diyerek Elfida’ya kapıyı gösterdi.
Elfida arkada, Çınar Hoca önde yürümeye başladılar. Çınar Hoca, “İçeride hızlı nefes almamaya çalış. Bir de sana tavsiyem, neden bu okulda olduğunu düşün.” dedi. Elfida umursamaz tavrı ile yürümeye devam ediyordu.
Soğuk odanın kapısının önüne gelince Çınar Hoca elini uzatarak, “Telefon, müzik çalar ve benzeri ne varsa çıkar, bana ver.” dedi. Elfida için cezanın büyüğü buydu. İnternetten ayrı kalmak, müzik dinleyememek. Elfida saçlarını gözünün önünden çekip, kafasını olumsuz bir şekilde sallayarak, “Hayır.” dedi. Çınar Hoca, “Rica etmiyorum.” dedi sert bir şekilde. Elfida, “Hayır, vermem!” diye bağırdı. Çınar Hoca kaslı kollarıyla Elfida’yı sıkıca tutup üzerindeki bütün teknolojik aletleri aldı. Elfida dokunmaması için bağırıyordu ama Çınar Hoca kontrolün kimde olduğunu göstermek istiyordu. Kapıyı açıp Elfida’yı içeri ittikten sonra kapıyı üzerine kilitledi. Elfida kapıyı yumruklayarak bağırıyordu ama Çınar Hoca çoktan gitmişti.
Arkasını dönüp odayı kontrol etmeye başladı. Büyükbaş hayvanlar kancalara asılı duruyordu. Cezasını çekeceği oda, soğuk hava deposuydu. Bağırmayı bırakıp dizlerinin üzerine çökerek kapıya yaslandı. Hafif hafif içine işleyen soğuğu hissetmeye başlayınca ellerini göğsüne bağlayarak vücut ısısını dengede tutmaya çalıştı.
Bir saat geçmiş ve iyice üşümeye başlamıştı, tatlı bir uyku bastırıyordu. Nedensizce aklına Fatih ve Hazal geldi. Hazal’ın muzip halleri, magazinsel haberleri, dedikodu yapmadaki hevesi hayallerinde canlanıyordu. Hazal’a haksızlık yaptığını düşündü. Onun muhabbetlerine katılmıyor, getirdiği haberlere ve dedikodulara tersleyerek karşılık veriyordu. Keşke yanımda olsa, diye geçirdi aklından. Fatih’in son sözleri kulağında çınlıyordu. “Senden beni sevmeni beklemiyorum, benim sevgim bana yetiyor.” demişti. Fatih’i sevmeyi defalarca denemişti. Beceremiyordu, hayatına hiçbir erkeğin girmesine tahammülü yoktu. Onun için tek erkek, hiç görmediği babasıydı. İçinde çok şiddetli bir şekilde baba özlemi vardı. Babasızlık, onun zayıf noktasıydı. Melankolik halleri, asosyal oluşu, babasına olan özleminden kaynaklanıyordu. Aynur dahil hiç kimseye bu zayıf noktasından bahsetmiyordu. Bu, onun en mahrem sırrıydı.
Annesi sadece öldüğünü söylüyordu. Babası hakkında konuşmayı sevmiyordu. Ne zaman babası hakkında soru sorsa annesi sinirleniyor, kendinden geçercesine öfkeli tavırlar gösteriyordu. Aynur’a da sormayı denemiş ama pek bilgi edinememişti. Saçma bir hayatı olduğunu düşünüyordu. Hakkında hiçbir şey bilmediği ölü bir babası ve doğru dürüst görüşemediği, karanlık işlerle uğraşan bir annesi vardı. Etrafında Aynur dışında onunla ilgilenen olmadığı gibi Fatih ve Hazal’dan başka arkadaşı da yoktu.
Soğuk odanın soğuk duvarları, Elfida’nın göz kapaklarına uyku çağıran tatlı bir melodi gibiydi. Parmak uçlarındaki sızlamalar, kalbindeki yalnızlığın ve baba özleminin yüreğine verdiği sızının yanında hiçbir şeydi. Düşünceleri bulanıklaşmaya başlamıştı, uykunun verdiği ağır baskıya dayanamıyordu.
İki saat geçmişti. Müdür Bey, Çınar Hoca’yı odasına çağırdı. “Çınar Hocam, şu yeni gelen kızımıza bir bak bakalım ne durumda. İlk gün için bu kadar ceza yeterli olur sanırım.” diyerek Elfida’yı soğuk odadan çıkarmasını istedi. Çınar Hoca, “Haklısınız, ilk günden hasta etmeyelim. Zamanla alışacaktır bu ortama. Müsaadenizle ben gideyim.” diyerek müdürün odasından çıktı.
Soğuk odanın kapısına vardığında Çelik’i beklerken gördü. “Hayırdır evladım, sen ne arıyorsun burada?” diye sordu. Çelik, “Soğuk odayı merak ettim. Kalacağım yer hakkında bilgi almayı severim.” diye karşılık verdi. Çınar Hoca gülerek, “Fazla hevesli olma, tavsiye etmem.” derken anahtarla kapıyı açmaya çalışıyordu. Kapıyı açıp içeri girdiğinde şaşkınlıkla Elfida’ya baktı. Çelik de kafasını uzatmış, kapıdan bakıyordu.
Elfida üzerindeki eşofmanı çıkarmış, dar spor atleti ve şortuyla donmuş etleri yumrukluyordu. Alnından ve vücudundan terler akıyordu. Yumruk atmaya devam ederek, “Çınar Hocam, kapıyı kapatın, lütfen. Terim soğumasın.” diyerek vurmaya devam etti.
Manzarayı gören Çelik kahkaha atarak, “Tavsiye etmediğiniz soğuk oda burası mı? Ben bir an spor salonu sandım. Baksanıza, kız ter içinde kalmış.” diyerek gülmeye devam etti. Hoca şaşkınlık içinde, “Cezan şimdilik bitti, kızım. Hadi, dışarı.” dedi.
Elfida, “Ceza mı? Ben de cezamı vermeye geldiniz sandım. Siz kapıyı kapatın, ben işim bitince çıkarım.” diyerek etlere vurmaya devam etti. Hoca, “Fesuphanallah.” diyerek odadan çıktı. Çelik bakmaya devam ediyordu. Elfida, “Kazık gibi dikilme de kapıyı kapat, cereyan yapıyor.” dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP RUHLAR LİSESİ
Mystery / Thriller#2 +18 şiddet içerir Karanlık hüküm sürer ruhunu kaybetmiş bedenlerde. Bakanlar onları güçlü sanırlar. Hasta bedenlerdir onlar. Ruhları kayıptır. Acı çekmeye alışmak kolay bir duygu mu sanılır? Acı ile yaşamak zevklimi geliyor sana? Yere düşünce...