Adamlardan biri, “Bacım, seninle işimiz yok, kenara çekil.” diyerek göğsünden iterken Aynur adamın kolundan tutup yüzüne tekme attı. Diğer adamlar Elfida’yı bırakıp Aynur’un üzerine yürümeye başladılar. Aynur, seri ve kıvrak hareketlerle beş kişinin arasında mücadele ediyordu. Elfida da Kaan’ın tayfası ile uğraşıyordu. Aynur adamlardan birinin silah çekeceğini fark edince, iki elini arkasına atarak, belinden tabancalarını çekip havaya ateş etti. Aynı anda diğer beş adam da silahlarını Aynur’a doğrulttular. Bütün öğrenciler silah sesinden korkup kaçışmaya başladılar. Aynur kollarını açmış, etrafındaki adamlara namlusunu çevirmiş bekliyordu. Elfida ne yapacağına karar vermemişti. Kavga durmuştu, Aynur ve beş adam birbirlerine bakıyorlardı.
BÖLÜM 5
Üç tane siyah transit hızla yanaşarak durdu. İçlerinden inen eli silahlı adamlar, beş adamın etrafını sardılar. En az yirmi kişilik bir ekipti. Tim komutanı Aynur’a selam vererek beş kişinin silahlarını toplattı. Tim komutanı, Kaan ve tayfasını alacağı sırada, “Öğrencileri bırakın, bu beş kişiyi alın.” diye emir verdi Aynur. Kaan’ın getirdiği adamlar bu kadar kalabalık bir ekip beklemiyordu. Korkuyla silahlarını bırakıp ellerini kafalarının üzerine koydular. Hep bir ağızdan, “Ateş etmeyin, teslim oluyoruz.” dediler.
Tim komutanın emriyle toplanan adamlar arabaya bindirildi. Hepsi, geldiği gibi hızlı bir şekilde gözden kayboldu. Elfida, beş altı adım geriye çekilen Kaan’a bakarak, işaret ve orta parmağını önce kendi gözlerine sonra da Kaan’a doğrultup, gözlerim üzerinde mesajı verdikten sonra arabaya binerek gözlüklerini taktı. Fatih ve Hazal’a el salladı. Aynur arabayı çalıştırıp havalimanına doğru sürmeye başladı.
“Aynur abla, sen de az psikopat değilmişsin ha. Tek başına beş kişinin arasına girdin korkmadan. O tabancaları ne ara çektin? Seni vururlar diye hiç korkmadın mı?”
“İsteseydim silahlarını çıkarmadan hepsi ölmüş olurdu. Okul arkadaşlarının önünde böyle bir şey yapsaydım onların psikolojisini etkileyebilirdi.”
“Abla ya, bana silah kullanmasını öğrettiniz ama silah taşımama izin vermiyorsunuz. Bu nasıl bir mantık?”
“Kendini korumanın birçok yolunu öğrendin. Silah en son seçeneğin olmalı. Hem daha yaşın küçük, belki de silaha hiç ihtiyacın olmaz.”
“Tamam, kendimi her türlü savunabilirim ama tabanca taşımak çok havalı.”
“Saçmalama da al şu belleği.”
“Bu ne?”
“Yeni okulundaki sınıf arkadaşların hakkında bilgi. Gitmeden önce onları tanımalısın.”
“Peki.” diyerek belleği cebine koydu Elfida. Bir saatlik araba yolculuğundan sonra havaalanına gelmişlerdi. Araba ile özel uçağın yanına kadar geldiklerinde Aynur duygularına hakim olmaya çalışarak, “Yaramazlık yapma desem de yapacaksın, biliyorum. Bu sebeple dikkatli ol diyeceğim. Sınıf arkadaşlarının hiçbiri normal değil. Sana verdiğim flaş belleği iyi incele. Hepsi hakkında geniş kapsamlı araştırmalar yapıldı. Beni unutma, olur mu? Belki bir daha görüşemeyebiliriz.” dedi.
Elfida’yı bebekliğinden beri tanırdı. Aralarındaki bağ çok kuvvetliydi. Öz kardeşinden farkı yoktu onun için. Şimdi veda zamanıydı. Artık Maskeli’nin yanında aktif görevde olacaktı. Aktif görev demek; her an, her saniye ölümle burun buruna olmak demekti. Bu sebeple bir daha görüşemeyebiliriz demişti.
Elfida bu söze bir anlam veremedi. “Abla ya, niye bir daha görüşmeyelim? Altı üstü iki senelik okul. Hem tatillerde görüşeceğiz.” dedi Aynur’a sarılarak. Aynur, “Görüşeceğiz tabii, sen bana bakma, senin yüzünden sulu göz olacağım. Hadi, uçağını bekletme.” diyerek Elfida’nın çantalarını uçaktaki korumaya verdi. Elfida uçağa binmeden arkasını dönüp tekrar el salladı ve uçaktaki yatak odasına geçti.
***
Uçak pistte yavaş yavaş hareket ederken Elfida dizüstü bilgisayarını çantasından çıkararak yatağın üzerine koydu. Flaş belleği takıp dosyaları açmaya başladı. Uzunca bir isim listesi vardı. Sırayla okumaya başladı.
Afgan Sado / Sadullah Kurki:
Zayıf, kısa boylu, serinkanlı ve hiperaktiftir. Saf, efendi görünümünün altında bir canavar yatar. Gizli bir psikopattır. Bu canavarın ne zaman uyanacağı belli olmaz. Sadistliğinden dolayı içindeki canavar uyandığında, beklenmedik bir anda acımasızca işkenceler yapar.
Ayı Memo / Mehmet Vardar:
Ağır, uyuşuk, tembel ve miskindir. Onu tehlikeli yapan öfke kontrolüdür. Öfkelendiğinde -lakabından da anlaşılacağı üzere- ayı gibi güçlü ve saldırgandır. Arkadaşlarını kollarının arasına alıp kemiklerini kırdığı olmuştur.
Ali Dayı / Ali Dal:
Yetiştiği ortamın yarattığı psikolojiyle mafya filmleriyle kafayı bozmuş, izlediği karakterlerin etkisi altında kalmıştır. Okula gelmeden önce çocuk mafyasının başındaydı, onlara dayılık yapardı. Kendinden çokça büyük insanlara kafa tutar, emri altına alırdı. Ruhen yaşadığı eziklikler ve aile baskısı yüzünden insanları ezmeyi, zarar vermeyi ve onları hakimiyeti altına almayı çok sever.
Beton Uğur / Uğur Poyraz:
Kaslı, yakışıklı, asık suratlıdır. Konuşmayı sevmez ama birçok konuda üstün yeteneklidir. Okula girmesine mazoşist yapısı sebep olmuştur. Kollarının tamamı kesiklerle dolu. Vücudunun birçok yerinde kendi açtığı yaralar vardır.
Elfida okumaktan sıkılıp dosyayı kapattı. Canı sıkılıyordu. Birden aklına bir muziplik geldi.
***
Aynur, Elfida’yı bırakınca Maskeli’nin yanına gitti. İçeri girdiğinde Maskeli, Aynur’a saldıran beş kişi ile ilgileniyordu.
Maskeli, “Hoş geldin. Sana silah çeken mafya bozuntularına ceza verecektim ama sen geldiğine göre kendi işini kendin bitir.” diyerek o beş kişiyi götürmelerini istedi. Salonda kimse kalmayınca, “Yeni görevime hazırım, efendim.” diyerek beklemeye başladı Aynur.
Maskeli, “Yeni görevin belli. Bundan sonra benim sağ kolum olacaksın. Yanımdan ayrılmayacaksın. Sana dalaşan beş kişiyle işini bitirdikten sonra hazırlanan listeyi yeni yetişen ekip üyelerine dağıt. Kurtarmamız gereken çocuklar var. Ekip üyelerine kendini tanıt. Direkt sana bağlı olacaklar. Ayrıca Çöpçü Aziz dosyasını da sana devrediyorum. Güvendiğin bir ekip kur. Dosya üzerinde çalışmalar devam etsin.” diyerek masasına geçti.
Aynur, “Emredersiniz, efendim. Müsaadenizle.” diyerek Maskeli’nin yanından ayrılarak yeni yetişen ekip üyelerine toplantı zarflarının dağıtılması için ulağı çağırttı.
***
Komiser Yağız, telefon ve bilgisayarının inceleme sonuçlarını bekliyordu. Bilişim uzmanı olan Hakan’a, “Virüsü kimin attığını bulabildin mi?” diye sordu. Hakan başını olumsuz anlamda salladı. “Bunu yapan her kimse işinin uzmanı olmalı. Kullandığı program bizi aşar. En az bin tane IP adresi çıktı ve çıkmaya devam ediyor. Komiserim, bilgisayarınıza ve telefonunuza giren kişinin IP adresini bulmamız neredeyse imkansız.”
Komiser, Kriminalden ayrılırken bir hayli sinirliydi. “Elbet bir açık vereceksin, maskeli cadı. Peşini bırakmayacağım.” diye söylenerek yürüyordu. Kadın memurlardan bir tanesi, “Komiserim!” diye seslenerek ona yetişti. Canı sıkkın bir şekilde, “Efendim?” diyerek karşılık verdi. Kadın memur üzgün olduğunu söyleyerek elindeki -atama kararı bulunan- yazılı emri uzattı. Hiçbir şeyden haberi olmayan Yağız, “Ne için üzgünsün?” derken bir yandan da kağıda baktı. Hakkari Merkez’e ataması çıkarılmıştı. “Üzülme, bizim için vatanın neresinde görev yaptığımız önemli değil. Ülkenin her karış toprağında vazife yapmak şereftir benim için.” diyerek odasına gitti ve yazılı emri dikkatlice okumaya başladı. Ertesi sabah görev yerinde olması gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP RUHLAR LİSESİ
Mystery / Thriller#2 +18 şiddet içerir Karanlık hüküm sürer ruhunu kaybetmiş bedenlerde. Bakanlar onları güçlü sanırlar. Hasta bedenlerdir onlar. Ruhları kayıptır. Acı çekmeye alışmak kolay bir duygu mu sanılır? Acı ile yaşamak zevklimi geliyor sana? Yere düşünce...