Kumar borçlarından bunalan Fikret, nereden para bulacağını bilemiyordu. Alacaklıları iki gün mühlet vermişlerdi. O kadar çok parayı bulacak hiçbir yeri yoktu. Elinde içki şişesi, planını yapmıştı. İhtiyar babaannesinin sakladığı paraları alacaktı. Kapıya vurarak kapıyı açmasını bekledi. Bir müddet sonra babaanne aksayarak kapıyı açtı. Fikret yarı sarhoş bir vaziyette, “Neredesin lan, moruk?” diyerek babaannesini itip içeri girdi. Babaannesi düştüğü yerden kalkarak kapıyı kapatıp peşinden yürümeye başladı. Fikret, “Moruk, bana çok para lazım, yoksa beni öldürecekler.” dedi sinirli bir şekilde sağı solu kurcalayarak. Zavallı babaanne, “Ne parası oğlum? Yapma böyle.” diyordu. Fikret hiç aldırış etmeden her yeri dağıtarak para arıyordu. Babaanne, Fikret’i kolundan tutarak, “Yapma oğlum, dağıtma etrafı. Toparlayamıyorum zaten.” diye yalvarıyordu. Fikret elindeki içki şişesini babaannesinin kafasına sertçe vurarak yere düşürdü.
Babaannesinin kafası kanlar içinde kalmıştı, ağlıyordu. Fikret ağlamasından rahatsız olup daha da sinirlenerek babaannesinin yakasından tuttu. “Bana bak, moruk! Seni öldürürüm. Sus ve paraların yerini söyle çabuk!” diye bağırdı.
BÖLÜM 28
Hatice teyzenin biraz birikmiş parası vardı. Kocasından kalmıştı. Geçimini o parayla sağlıyordu. Hiçbir şekilde dayanağı ve desteği yoktu. Elindeki son parayı da vermek istemiyordu.
Fikret, içkinin verdiği sarhoşluk ve alacaklıların ölüm tehditlerinin verdiği korku ile daha da saldırganlaşarak babaannesini oradan oraya fırlatıyordu. Babaannesinin bağırışları duyulmasın diye, yerden aldığı sandalyenin kırık bacağıyla kafasına vurmaya başladı. Bir süre sonra babaannesi kanlar içinde hayatını kaybetti. Fikret deliye dönmüş bir şekilde her tarafta para arıyordu.
Uzun arayışları sonucu parayı bulunca sevinç içinde cebine koyarak evden hızlıca kaçtı.
***
Otel odasında saldırı haberini alan Sıla, hiç telaşa kapılmadan Aziz’e göz kırparak, “Mezarcı, gömülmek isteyen canlı cesetler oteli sarmış. Çatışmak mı istersin yoksa kaçalım mı?” diye sorarken büyük aynanın yanındaki küçük elektronik kutuyu açıp şifreyi girdi. Ayna gizli bir kapıya dönüşerek açıldı. Aziz, Sıla’nın peşinden giderken, “Kaçmak bana yakışmaz. Madem gömülmek istiyorlar, itina ile gömeriz.” diye keyifli bir şekilde gülerek cevap verdi. Sıla kumandayı alıp iki metre çapındaki dev ekranı açtı. Dev ekranda yirmi kadar bölüm açıldı. Her bölüm ayrı bir kamera görüntüsünü yansıtıyordu. Sıla kameralardan tek tek kim olduklarını, kaç kişi olduklarını ve nerelerde olduklarını kontrol ediyordu. Aziz’e dönerek, “Bunlar Yıldız Avcıları, aşırı şekilde kalabalıklar. Her katta adamlar var. Yanımızda yeterli mühimmat yok. Çatışmaya girmek intihar olur.” dedi, endişeli bir şekilde bakmaya devam ederek. Aziz, “İyi işte, ne kadar fazla olurlarsa o kadar çok ölürler. Hayırdır, Maskeli Hanım, korktun mu yoksa?” dedi gülerek.
Sıla kızarak, “Lan oğlum, ne korkması? On yedi yıldır seni görmedim. Kavuştuğum gün kaybetmek istemiyorum seni. Ayrıca ben Maskeli’yim, Kırmızı Eldiven’in başındaki insanım; beni kolay kolay öldürmezler. Ama sana zarar verirlerse benden her bilgiyi alırlar.” dedi. Bu sırada ekrandan odalarının kapısına yaklaştıklarını gördü. Aziz, Sıla’nın konumunun önemini düşünerek geri adım atmak zorunda kaldı. “Peki, diyelim ki çatışmadan kaçmayı seçtim. Bir planın var mı?” diye sordu. Sıla parmağı ile ekrandan on sekiz numaralı görüntüyü göstererek, “Bak, burası eksi ikinci kat, aracımız orada. Hem orada fazla Yıldız Avcısı da yok. Oteli yaptırırken kral dairesine özel asansör yaptırdım. Asansörle direkt oraya ineceğiz, oradaki adamların işini bitirip çıkarız otelden. Sen hele bir kendine gel, şey, yani hafızanı geri getirelim, bu adamların kökünü kazırız. Sana söz, gömmene yardım edeceğim.” dedi gülerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP RUHLAR LİSESİ
Mystery / Thriller#2 +18 şiddet içerir Karanlık hüküm sürer ruhunu kaybetmiş bedenlerde. Bakanlar onları güçlü sanırlar. Hasta bedenlerdir onlar. Ruhları kayıptır. Acı çekmeye alışmak kolay bir duygu mu sanılır? Acı ile yaşamak zevklimi geliyor sana? Yere düşünce...