Taksici iki yüz lira daha alabilmek için hızlı sürmüş ve Elfida’yı uçağa yetiştirmişti. Elfida sözünü tutarak iki yüz lira daha verip taksiden indi ve koşarak havaalanına girdi. İşlemlerini yapıp uçağa bindiğinde derin bir nefes aldı. Uçak yavaş yavaş hareket ederken kafasını cama yaslayıp dışarıyı seyretmeye, Fatih’i düşünmeye başladı. İçini hüzün kapladı. “Hangi yüzle o mezara gideceksin?” diyor, kendine kızıyordu. Bulutları seyrederken uyuyakalmıştı. Rüyasında yine Fatih vardı. Kolları kanlıydı. Elfida yaklaşmak istedikçe o uzaklaşıyordu.
BÖLÜM 16
“Beni affet, böyle olmasını istemezdim.” diye yalvarıp yaklaşmaya çalışıyordu. Fatih ise gülümseyerek uzaklaşıp gözden kayboluyordu. Hostesin uyarısıyla kendine gelen Elfida, gözyaşlarını silip yerinden kalktı. Yavaş adımlarla çıkış kapısına yönelip uçaktan indi. Havaalanındaki taksilerden birine binerek gitmek istediği mezarlığın ismini söyledi.
Taksi mezarlığa yanaştığında hava iyice kararmıştı. Elfida taksicinin parasını ödeyerek arabadan indi ve taksicinin şaşkın bakışlarını görmezden gelip mezarlığa girdi. Telefonunun ışığıyla önünü görmeye çalışıyordu. Labirent gibi yolların arasında sağlı sollu tüm mezarlara bakıyordu ama Fatih’in mezarını bulamıyordu.
İçini bir ürperti kaplamıştı. Ölülerden ve mezarlardan pek korkmazdı ama karanlıkta yaptığı ilk mezar ziyaretiydi. Fatih’in henüz bir mezar taşı yoktu. Üzerinde “Fatih Güneş” yazan bir levhaydı aradığı. Mezarların arasında gezinmeye devam ederken sessizliği bozan bir tıkırtı dikkatini çekti. Normal şartlarda -gecenin bu saatinde- mezarların arasında bir tıkırtı duyulduğunda verilecek tepki, korkarak çığlık atmak ya da bayılmaktır. Elfida ne çığlık attı ne de bayıldı. Aksine sesin geldiği yöne doğru ilerlemeye başladı.
İlerledikçe ses artıyordu. Adımlarını hızlandırdı. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Sesler tam artmaya başlamıştı ki birdenbire durdu. Telefonunun ışığıyla etrafında daire çizerek sesin nerden geldiğini bulmaya çalışıyordu. Yavaş yavaş arkasına doğru dönerken ışığın çok yakınında duran bir cisme çarptı. Gördüğü şey yüzünden çığlık atarak geriye doğru birkaç adım attı. Ayağı boşluğa geldi ve kazılmış olan boş mezara yuvarlandı. Telefonunu yerden alarak yukarıya doğru tuttu. Yine aynı görüntü: Saçları sakallarına karışmış, elinde kürekle Elfida’ya bakan bir çift göz. Adamın yüzüne ışık vurunca Gulyabani gibi göründü Elfida’nın gözüne.
Adam, Elfida’ya elini uzatarak mezardan çıkması için yardım etmek istedi. Elfida adamın elini tutmadan, çevik bir hareketle mezardan çıktı. “Korkuttuysam özür dilerim.” dedi adam, kısık ve hırıltılı bir sesle. Elfida, “Hayır, korkmadım. Sadece gecenin bu saatinde, elinde kürekle mezarların arasında gezen birini görmeye alışık değilim.” dedi kendini korkutan adama kızarak.
Adam, “Bana Mezarcı derler, bir gün sonra gömüleceklerin mezarını kazarım. Benim burada olmam gayet normal de senin burada ne işin var, kızım?” diyerek geç saatte, üstelik tek başına neden mezarlıkta olduğunu anlamaya çalıştı.
Elfida, adamın mezarlık sorumlusu olduğunu öğrenince sevindi. “Bir arkadaşım vefat etti. Cenazesine katılamadım. Onun mezarını arıyorum ama bulamadım. Siz belki yardımcı olursunuz bana.”
Mezarcı, “Gündüzler çuvala mı girdi, kızım? Neden gündüz gelmiyorsun? Kız başına buralarda korkmuyor musun?” diye sordu merakla.
Elfida sorulan sorulardan sıkılmıştı. “Bana yardım edecek misiniz, yoksa etmeyecek misiniz?”
“Hey, sakin ol bakalım. Kimi arıyorsun?”
“Fatih Güneş, genç bir lise öğrencisi.”
“Fatih Güneş… Evet, hatırlıyorum. Garip bir cenaze töreni vardı. Takip et bakalım beni, buraya çok uzak değil.” diyerek yürümeye başladı Mezarcı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP RUHLAR LİSESİ
Mystery / Thriller#2 +18 şiddet içerir Karanlık hüküm sürer ruhunu kaybetmiş bedenlerde. Bakanlar onları güçlü sanırlar. Hasta bedenlerdir onlar. Ruhları kayıptır. Acı çekmeye alışmak kolay bir duygu mu sanılır? Acı ile yaşamak zevklimi geliyor sana? Yere düşünce...