Mezarcı korumaların işini bitirince Elfida’nın koştuğu tarafa doğru yürümeye başladı. Derinden gelen inlemeleri takip edince Elfida’yı buldu. Düştüğü yerden kaldırarak kucağına alıp mezarlığın içinde bulunan kulübesine götürdü. Bilinci yerinde değildi, sadece acı çektiği için inliyordu. Mezarcı ilk yardım çantasını getirerek pansuman yapmaya başladı.
BÖLÜM 17
Mezarcı odaya girdiğinde gözlerini yavaş yavaş açmaya başlamıştı Elfida. Uzandığı yerden kalkmak istediğinde başına keskin bir sancı girdi. “Geçmiş olsun, kafanı kötü vurmuşsun. Ağrın sızın var mı?”
Elfida elini kafasına koydu. “Biraz ağrıyor ama önemli değil. Şey, peşimdeki adamlara ne oldu?” Mezarcı uzun sakallarını kaşıdı. “Onlar uzun bir süre kendilerine gelemezler. Rahat ol, kendilerine gelseler bile sen istemediğin sürece buradan kimse çıkaramaz seni.” diyerek Elfida’yı rahatlatmak istedi.
Elfida her şeyi planlamıştı kafasında. O okula geri dönmeyecekti. İzini kaybettirip yeni bir hayata başlayacaktı. Annesine olan öfkesi ve yaşadıkları sebep olmuştu bu kararı almasına. Mezarlıkta olduğu bilindiği için daha fazla durursa yakalanabilirdi. Bu sebeple ilk fırsatta bu köhne kulübeden ayrılmalıydı. Elfida düşünürken yan odaya giden Mezarcı, elinde bir tepsi ve çay demliğiyle geri döndü.
Tepsinin üzerinde biraz zeytin, peynir, sucuklu yumurta ve çiğ sucuk vardı. Elfida uzun bir süredir yemek yemediği için gelen sofrayı geri çevirememişti. Mezarcı çayları doldururken, “Sucuklu yumurtayı sana yaptım. Ben pişmişini pek sevmem, bu sebeple çiğ olanı kendime getirdim. Hadi, bir şeyler ye, sonra gidersin. Dışarı bakmayı bırak, ben buradayken kimse sana zarar veremez.” dedi. Elfida ekmeğin köşesini koparıp zeytinle birlikte ağzına atarken gözü çiğ sucuktaydı. Mezarcı bunu fark edince, “Çekinme, çiğ sucuk seviyorsan alabilirsin, içeride çok var. Sen bunu ye, ben kendim için getiririm.” diyerek ayağa kalkıp sucuk getirmeye gitti.
Elfida çiğ sucuktan kocaman bir ısırık alarak çiğnemeye başladı. Hızlı hızlı yiyordu, bir an önce gitmek istiyordu.
Aynur, yanında Tuğba ve on kişilik bir ekiple mezarlığa gelmiş, ulaşamadığı adamlarına ulaşmaya çalışıyordu. Bir yandan da hızlı adımlarla Fatih’in mezarına doğru ilerliyordu. Elfida’yı bulamazsa çok büyük bir öfkeyle karşı karşıya kalacaktı. Fatih’in mezarına geldiklerinde, korumaları birbirine bağlanmış, baygın bir şekilde buldu. Elfida’nın bu kadar korumayı tek başına alt edemeyeceğini bildiği için başka birilerinin olduğundan şüphelenerek, elini belindeki silaha atıp tabancasını çıkardı. “Çözün şu adamları. Hepiniz dağılın ve Elfida’yı bulmadan gelmeyin. Dikkat edin, Anti Yıldız Avcıları (AYA) timinden birileri de olabilir.” diyerek Tuğba ile beraber aramalara katıldı.
Bu sırada Elfida yemeğini hızlıca yemişti, kalkmak üzereydi. Mezarcı, “Peşinden gelenler senden ne istiyorlar?” diye sordu. Elfida, “Hiçbirini tanımıyorum.” diyerek kestirip atınca Mezarcı yalan söylediğini anlayıp, “Madem söylemek istemiyorsun, sen bilirsin. Bana sadece şunu söyle, sana zarar vermek istiyorlar mı, istemiyorlar mı? Eğer zarar vermek için peşine düştülerse yeni gelenlere ona göre ceza vereceğim.” dedi.
Elfida bu cümleyi duyunca telaşlandı. “Yeni gelenlerin olduğunu nereden biliyorsun?” diye sordu. Mezarcı sakin bir ses tonuyla, “Dışarıdan gelen ayak seslerine bakılırsa şu anda kulübeye yaklaşan üç kişi var. Soruma hala cevap vermedin.” dedi.
Elfida ne söyleyeceğini şaşırmıştı. Mezarcı’nın boş bir adam olmadığını anlamıştı. “Onlar, beni istemediğim bir akrabamın yanına götürmek istiyorlar. Etkisiz hale getirip kaçmalıyım.” diyebildi sadece.
Mezarcı, “Tamam, o zaman sadece etkisiz hale getiririz. Sen kapının arkasında bekle. Ben etkisiz hale getirince kaçmaya başla.” diyerek kapıya yöneldi. Elfida peşinden giderek Mezarcı’nın açtığı kapının arkasına saklandı. Mezarcı dışarı çıktığında karşısında bir koruma vardı. Kulübenin etrafını dolanan iki kişi de yaklaşıyordu. Karşısındaki koruma, “İhtiyar, buralarda genç bir kız gördün mü?” diye sordu.
Mezarcı iyice yaklaşarak, “İhtiyar senin babandır. Bu saatte küçük bir kızın ne işi var burada?” diye karşılık verdi. Koruma, “Evine bakmak zorundayım.” deyince Mezarcı önüne geçip, “Ben izin vermeden kimse benim mülküme giremez.” diyerek yolunu kesti.
Koruma, göğsünden iterek içeri girmeye çalışınca, seri bir hareketle belinden bıçağını çıkarıp boğazına dayadı. Bunu gören diğer korumalar silahlarını Mezarcı’ya doğrulttular. Mezarcı, “Kımıldamayın, yoksa arkadaşınızın boğazını acımadan keserim!” diye bağırdı.
Diğer korumalar, “İhtiyar, bırak o bıçağı, sana zarar vermeyeceğiz. Seninle işimiz yok bizim.” diyerek uyardılar. Mezarcı, elindeki korumayı kendine siper ederek diğer korumalara yaklaşıyordu. Boştaki elini beline atarak başka bir bıçak çekti, karşıdaki korumalardan birinin tabanca tutan eline fırlatarak isabet ettirdi. Bıçağı boğazına dayadığı adamdan destek alarak tabanca tutan diğer adamın eline hızlıca bir tekme attı. Üç korumanın da tabancaları düşmüştü. Mezarcı tek başına aralarında kalmıştı. Elfida Mezarcı’nın şovunu kapı arasından hayranlıkla seyrediyordu.
Mezarcı’nın arkasındaki adam sert bir yumruk sallayarak onu devirmek istedi. Arkadan gelen yumruğu hissedip kenara çekilerek arkasındaki korumanın karın boşluğuna sert bir tekme attı. Elfida korumaların Mezarcı ile boğuştuğunu görünce yavaşça kapının arkasından çıkarak kaçmaya başladı. Elfida’nın çıktığını fark eden bir koruma, Mezarcı’yı bırakarak Elfida’nın peşine takıldı.
Mezarcı, Elfida’nın tehlikede olduğunu görünce duvara dayalı kalası aldı. Kısa sürede karşısındaki iki korumayı yere serip Elfida’nın koştuğu tarafa doğru koşmaya başladı. Elfida tüm hızıyla koşuyor, arkasındaki koruma da ona yetişmeye çalışıyordu. Karanlıkta önünü göremeyen Elfida, yerdeki ağaç dallarına takılarak yere yuvarlandı. Ayağa kalkıp kaçmaya devam edeceği sırada koruma iyice yaklaşıp, elini omzuna atarak yakalamaya çalıştı. Omzunu tutmaya çalışırken yanlışlıkla saçlarından tutmuştu. Saçlarının çekilmesi ile canı yanmış, çığlık atmıştı Elfida. Koruma Elfida’yı tutarak kaçmasına engel olmaya çalışıyordu.
Mezarcı, Elfida’nın çığlığı üzerine sinirlenerek daha hızlı koşmaya başladı. Aynur ve diğerleri de çığlığın geldiği yöne doğru koşmaya başladılar. Mezarcı mesafeyi kapattığında, Elfida’nın bağırarak korumanın kollarından kurtulmak istediğini gördü. Hızlıca koşarak korumanın kafasına balyoz gibi bir yumruk vurdu. Yumruk darbesiyle sendeleyen koruma, Elfida’yı bırakmak zorunda kaldı. Mezarcı çok sinirlenmişti. Korumayı ardı ardına yumruklamaya başladı. Koruma yumruk darbeleri ile yere düşmüştü ama Mezarcı durmuyor, vurmaya devam ediyordu.
Elfida, Mezarcı’yı hayranlıkla seyrediyordu. Yaklaşan ayak seslerini duyunca bir ağacın arkasına saklandı. Dört koruma, Aynur ve Tuğba; Mezarcı’nın etrafını sararak silahlarını ona doğrulttular. Aynur, “O adamı hemen bırakmazsan seni vurmak için bir saniye bile düşünmem!” diye bağırdı. Mezarcı hiç duymamış gibiydi, vurmaya devam ediyordu.
Elfida, Aynur’un söylediklerini duymuştu. Benim yüzümden bir kişinin daha ölmesine izin veremem, diye düşündü. Aynur, “Son kez söylüyorum! Hemen o adama vurmayı kes, yoksa ateş ederim!” diye bağırdı tekrar. Elfida ağacın arkasından çıkarak, “Aynur abla, dur, ateş etme! O sadece beni korumaya çalışıyor!” diye bağırdı.
Mezarcı hala vurmaya devam ediyordu…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP RUHLAR LİSESİ
Mystery / Thriller#2 +18 şiddet içerir Karanlık hüküm sürer ruhunu kaybetmiş bedenlerde. Bakanlar onları güçlü sanırlar. Hasta bedenlerdir onlar. Ruhları kayıptır. Acı çekmeye alışmak kolay bir duygu mu sanılır? Acı ile yaşamak zevklimi geliyor sana? Yere düşünce...