Bölüm 20-6

10 5 0
                                    

Bahtınur korkudan yere düştü. Pınar kuyunun arkasına saklandı.

Sesin sahibini az çok tanımıştı Dicle...

Yaşlı adam tekrar yineledi söylediklerini. Akşam düğün var gelmez misiniz?

Dicle birkaç saniye yutkunup, tamam amca geliriz diye cevap verdi.

Yaşlı adam, arkasını dönüp seke seke yürümeye başladı. Yavaş yürüyordu, ama çarçabuk uzaklaştı yanlarından. Adam gözden kayboluncaya kadar kimse konuşamadı. Kuyuya o kadar dalmışlardı ki, yaşlı adamın geldiğini bile fark eden olmamıştı. Kuyu o kadar sırlıydı ki, içine girmeden bile, çekiyordu içene...

Sonra sessizliği Bahtınur bozdu. Yahu bu değişik, sırlı, yaşlı adamda kim. Aklımı yitirecektim neredeyse.

Ortam biraz yatışmıştı.

Dicle yaşlı adamı hatırlıyor olacak ki. Kızlar yanlışım yoksa bu yaşlı, hızlı ve sırlı amca bizim köyün delisi.

Biraz daha korkuları dağılmıştı bu esprilerden sonra.

İsmi Fırat'tı herhalde. Bizim yan köyde yaşıyor olması lazım. Küçükken, biz daha köyde yaşarken sürekli bizim köye gelir, garip garip davranıp bir şeyler söylenirdi. Sonra biri evine davet eder, karnını doyurur. O da hava kararmadan köyüne geri dönerdi.

Ama topallamazdı. Yaşlandıkça topallamaya başladı demek ki.

Neyse, kuyunun içine bakalım mı dedi Dicle tekrardan.

Bahtınur ve diğer kızlarda, canım bu akşam burada kamp yapalım tabi senin de iznin olursa. Hem köye gider düğüne katılırız, hem de gece karanlığında kuyunun kapağını açarız. Hem daha heyecanlı olur, hem de üç harfli falan varsa, onları görürüz dediler ağız birliğiyle.

Canlarım, izin falan ne demek istediğiniz yerde kamp yapalım, lafı olmaz. Düğüne de katılalım (gerçi kimin düğünü bilmiyoruz. Hem belki bizimkiler de gelir). Off kafam karıştı. Neyse. Ama gece vakti kuyunun içine bakma fikri hiç aklıma yatmadı dedi Dicle arkadaşlarına.

Canım, bir şey olmaz sen merak etme lütfen, dedi Ayşe.

Tamam canım siz nasıl isterseniz.

Vadinin en güzel bölümüne, suya yakın bir yere çadırlarını kurmaya başladılar. Bu yerden kuyu net bir şekilde görünüyordu.

Pınar ve Ayşe çadırları kuruyor, diğerleri de ateş yakmak için odun topluyordu. Vadi güzel ve etrafı ağaçlarla çevrili bir yerdi. Bu güzelliğin farkına varılmamış olunacak ki, sabahtan beri yaşlı amcadan başka kimseler uğramamıştı buralara.

Ağaçların çok olmasından dolayı yeteri kadar kurumuş dal parçalarını hemencecik topladılar. Ateşi yakıp, yemeklerini dışarıda yapmayı planlıyorlardı. Bu gün menüleri bayağı zengindi. Yemek dediysem, yapacakları şey karışık ızgara ve güzel bir salata olacaktı. Etler güzelce marina edilmiş, salatalık malzemeleri yıkanmış ve içecekler soğultulmaya başlanmıştı.

Normalde böyle bir ızgaranın yanında içmeyi tercih ederlerdi, ama akşam düğün olması nedeniyle içmekten vazgeçtiler.

Karınları daha açıkmamış, yakacak malzemeleri toplanmıştı. Her şey yolundaydı. Akşama da bayağı zaman vardı.

E, ne yapalım diye sordu Dicle. Vaktimiz var, biraz etrafın tadını çıkaralım mi?

Olur tabi canım, etrafa yayılıp ilginç şeyler bulmaya çalışalım.

Can ile Nas'ın SavaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin