Bölüm 12-3

448 26 13
                                    

Azim, Tansel'i ve Bahtınur'un yolcu edince, beraber oturdukları odaya geçti. Bahtınur'un kitabı sehpanın üstünde duruyordu. Yavaşça sehpaya yaklaşıp, bir şeylerden çekinircesine defteri eline aldı.

Korku ve sinir duygularını bir anda yaşıyordu Azim. Avını pusuya düşürmüş avcı gibi gururlu, av olmuş yaralı ceylan gibi de ürkekti.

Büyük bir hışım ile defteri eline akıp sıkmaya başladı. İki kere sehpanın üstüne hızlıca vurup, kanepenin üstüne fırlattı. Tekrar defteri eline alıp, İlk sayfadaki yazıyı okudu. ''Azazil'in adıyla başlarım''. Oysaki besmele yazılıydı. Fakat o Allah lafzını okumamıştı.

İki sayfayı komple kaplayan şekli dikkatlice incelemeye başladı. Her bakışınca yüzü daha da kızarıyor, nefesi kesik kesik gelmeye başlıyordu.

''ELBET SENİ DE BULACAĞIM... ELBET SENİ DE BULACAĞIM...'' dedi, nefret ile birlikte...

***

Bahtınur yine Ayşe'nin sesiyle uyandı. ''Canım kahvaltı hazır hadi gel. Dicle çok güzel sosis kızartmış, hadi soğutmayalım.''

Yine enfes bir kahvaltının ardından okullarına gittiler. Okul çıkışı Tansel'le biraz takıldıktan sonra, onu evine bıraktı. Saat daha erken olduğu için, dönüşte sahaf dükkânına gitmeye karar verdi. Hana vardığında tüm dükkânları ışıkları yanıyordu. Sahafcının açık olması muhtemeldi.

Tek olduğu için Samet'i görme ihtimali vardı Bahtınur'un. Nasıl oluyorsa, diğer arkadaşları görememişlerdi Samet'i. Fakat niye göremediklerini, sadece kendisinin gördüğünü hiç anlamak istemiyordu. Daha Mehmet hocanın verdiği kâğıdı bile verememişti Samet'e.

İş hanının içine girip lavaboya girdi. Kısaca makyajını tazeleyip üst kata çıktı.

Kitapçının ışıkları açıktı, ''iyi kapanmamış daha'' diyerek kapısında içeri girdi. Kimseler görünmüyordu içeride. Birkaç kere seslense de, kimse karşılık vermedi. Tekrar arka raflara doğru yürümeye başladı.

Samet arka raflardaki kitapların tozunu alıyordu.

''Merhaba Samet. Yine en geldim.''

Samet Bahtınur'u görünce çok sevinmişti. ''Hoş geldin Bahtınur'' diye karşılık verdi.

Gözleri ışıl ışıldı. Kırk yıldır sevgilisini görmeyen âşık gibi Bahtınur'un boynuna özlemle sarılı verdi. Birkaç dakika aralıksız öpüştüler.

''Canım, sen ofise geç, birkaç kitap kaldı, onlarında tozunu alıp geliyorum'' dedi Samet.

Bahtınur'un tadı damağında kalmıştı. Öpüşmenin yarıda kesilmesinden ötürü atarlı bir ifadeyle; ''Tamam canım, ofise geçiyorum, işin bitince gelirsin'' dedi ve ofise geçti.

Birkaç dakika sonra Samet elinde eski bir kitapla yanına geldi.

''Bu ne kitabı canım'' diye sordu Bahtınur.

''Güzel bir kitap canım, istersen çantana koy, evde bakarsın. Ben çay getireyim, çay içelim'' diye karşılık verdi ve çay doldurmak için yerinden kalktı..

Bahtınur, ''eve gidince bakarım'' diye kitabı açmadan çantasına koydu.

Samet köşedeki odanın içinde çayları dolduruyordu. Tüm vücudu olmasa da, bir kısmı görünüyordu.

Bahtınur ofiste Samet'i beklerken gözüne karşı duvardaki resme takıldı. Resim değil, hat ilmiyle yazılmış Arapça bir cümle yazıydı. İlk defa görüyorum, Hızır dede yeni astı heralde diye düşündü.

Can ile Nas'ın SavaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin