Bölüm 5-2

666 35 11
                                    

Coşkulu program sabaha karşı 4 gibi bitmişti. Gruptaki çoğu kişi, içkilerin etkisi ile kaldıkları odaya güç bela varabiliyordu. Tansel ile Bahtınur içmedikleri için, diğer sızıp kalmış arkadaşlarına yardım ediyor, uyandırmaya, uyanmayanları da kollarından tutarak odalarına götürüyorlardı.

Bahtınur odaya girdiğinde diğer arkadaşları çoktan uyumuştu. Onlar fazla durmamış, saat 2 gibi odalarına gitmişlerdi. Bahtınur, Tansel ile biraz daha vakit geçirebilmek için odaya dönmemiş, yeni sevgilisine biraz daha yakın olmak istemişti.

Bahtınur'un uyumaya niyeti yoktu, çünkü sevincinden gözüne uyku girmiyordu. Sabahın olmasını ve Tansel ile buluşmak için can atıyordu.

İlginçti ki; erkeklere hiç yüz vermeyen, hiçbir arkadaşlık teklifini kabul etmeyen Bahtınur; Tansel karşınızda bu dirayetini muhafaza edememiş, ilk görüşte haz etmediği, ama ikinci karşılaşmasında âşık olduğu Tansel'e delice bağlanmıştı. Bu duruma kendisi de şaşırıyor, ama fazla kurcalamıyordu.

Akşamüzeri oturduğu ve kitabı incelediği koltuğa bu kez, hediyesini incelemek için oturdu. Gerçekten çok değerli bir hediyeydi. Maddi değeri bir yana, manevi değeri daha ağır basmaya başlamıştı.

Birkaç dakika baktıktan sonra, kolyeyi bağrına basıp gözlerini yumdu.

***

''Hani beni unutmayacaktın.''

Bahtınur, önden hızlıca yürüyen Murat'ı takip ediyor ve sorduğu sorunun cevabını vermeye çalışıyordu.

-Hayır unutmadım seni Murat'ım.

Murat yürümeyi bırakmıştı. Yanına yaklaşan Bahtınur'a döndü. Ela gözlerinden bulgur buldur yaşlar dökülmüş vaziyette: ''Unutmasaydın, beni ziyarete gelirdin. Unuttun işte beni, unuttun...''

-Unutmadım, asla unutmam. Seni çok aradım, her yere baktım, ama bulamadım. Neredesin, bilmiyorum ki Murat'ım.

''Gözlerinle değil, kalbinle ara beni. Elbet bulacaksın bir gün.''

***

Bir anda oturduğu yerden sıçradı Bahtınur. Elinde, Tansel'in hediyesi vardı ve onu var gücüyle sıkıyordu. Sonra elini gevşetip, hediyeyi yandaki komedinin üstüne koydu. Mavi taşlarla süslemeli olan bu hediye, oturduğu yerin loş olmasına rağmen, aynı fosforlu cisimler gibi ışık saçıyordu.

-Evet, haklısın unuttum seni. Ama sende veda bile etmeden, bırakıp gittin.

Murat 4-5 sene önce, her gün olduğu gibi koyunları alıp, otlatmak için köyün yukarılarına götürmüştü. Kimi kimsesi olmadığı, birde üstüne aklı melekesinin zayıf olmasından dolayı, köyün koyunlarını güdüyor, köylülerin verdiği birkaç lira para ile geçimini sağlıyordu.

O akşam koyunlar köye yalnız döndü. Murat'ın tek sermayesi olan eşeği de koyunlarla beraber köye geri dönmüştü. Fakat yanlarında Murat yoktu. Bir aya yakın köyün ve meraların tamamı, koyunların yayıldığı otlaklar v.s. her yer arandı. Ama Murat'ın ne canlı ne de ölü hiçbir izine rastlanılmadı. Bir mezarı bile olmadı.

Bahtınur ilk başta inanmadı. Bizzat kendisi aradı taradı, fakat hiçbir izine rastlayamadı. Sonra başka bir yere gidebileceğini düşündü, lakin vazgeçti. Kendi köyünde bile hor görülen bu garibi, başka yer hiç bağrına basar mıydı?

Günlerce ağladı Bahtınur. Hiç unutamadı onu. Tansel ile çıkmaya başlasa bile onu unutmamaya kararlıydı.

Yerinden kalkıp yatağına gitti. Üzerinde günün yorgunluğu vardı. Yatağa uzanır uzanmaz uyuya kaldı.

Gözlerini açtığında, saat 12'ye gelmişti. Telefonuna baktığında 4 tane cevapsız arama vardı ve hepsi Tansel'e aitti. Diğer arkadaşları üstlerini giyinmiş kayak yapmak için hazırlık yapıyordu.

''Günaydın canım. Biz kayak yapmaya gidiyoruz. Sende gelmek istersen, bekleyelim.''

-Günaydın Ayşe, sizi gidin ben daha sonra gelirim.

Tamam Canım.

Kızlar odadan ayrılınca hemen Tansel'i aradı. Kahvaltı yapmak için, restorandan buluşmak üzere telefonu kapattılar. Boynuna, Tansel'in hediyesi olan kolyeyi takarak restoranda indi.

Karşısında Tanseli gördüğünde kalbi duracak gibi oldu. Aşırı derecede bağlanmış, resmen sırılsıklam âşık olmuştu. Kendine hâkim olamıyor, büyülenmiş gibi hissediyordu.

Can ile Nas'ın SavaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin