Ne kadar zorlasa da, bir türlü arabanın kapıları açılmıyordu. Bir taraftan dağ başında yapayalnız olmanın verdiği korku; bir taraftan yaklaşan ve neyin sesi olduğunu tahmin edemediği hırlama sesleri...
Üstelik, rüzgarların esmeyle sallanan ağaç dallarının çıkardığı ürpertici seste, korkusuna korku, endişesine endişe katmıştı.
Bantınur, çaresiz ve perişan bir vaziyette arabasının kenarına çöküp ağlamaya başladı.
Kim yardım edecek şimdi bana, kapısı açılmayan araba mı? Çekmeyen telefonum mu? Ya da, iki kilometre ötede, içki içmeye ve eğlenmeye başlayan arkadaşlarım mı? Kim yardım edecek şimdi.
***
''Allah'' dedi Murat. Kendisini dikkatlice dinleyen Bahtınur'a bakarak.
''Beni bu şekilde yaratan Allah'tır. Beni böyle sevmiş, böyle yaratmış...''
''Ama herkes sana deli deyip hor görüyor, küçümseyip dalga geçiyorlar. Bazen küçük çocuklar taş atıp, büyüklerde kovalıyor...'' diye garipsedi Bahtınur, Murat'ın bu kabullenişine hayret ederek.
''Olsun'' dedi Murat ve yerinden kalkıp yürümeye başladı.
''Sende hor gör, sende taşla. Allah sevsin, yeter bana...'' dedi arkasını dönmeden...
Bahtınur, bu garip çobanı sevmeye başlamıştı. İkinci görüşüydü daha. İlk gördüğünde ateş istemiş ve verdiği tepkiden dolayı içi ısınmıştı Murat'a. Bir hafta sonra yine Murat'ın çobanlık yaptığı köye pikniğe gitmişler ve Murat'ı, koyunları sularken görüp sormuştu bu soruları...
''Üzülüyor musun bu olanlara'' diye sormuştu Bahtınur ilk sorusunu. Evet saçma bir soruydu. Ama Murat'ın verdiği cevapta bir o kadar anlamlıydı.
''Allah böyle sevmiş, böyle yaratmış. Şikâyet etmeye hakkımız var mı?''
''Yok tabi'' diye cevap verdi Bahtınur. O zamanları inancı vardı. İbadetlerini yapmasa da, Allah'a inanıyordu.
''Peki nasıl kurulacaksın bu durumdan. Ömür boyu taşlanarak, horlanarak mı yaşayacaksın.'' Diye sordu Bahtınur. Yürüyen ve dağılmış koyunları toplayan Murat'ın arkasından seslenerek.
Murat sadece başını çevirip ''Allah'' diye cevap vermişti.
***
''Evet. Bana da şuan sadece Allah yardım eder'' dedi Bahtınur. Muratla yaşadığı bu anıyı hatırladıktan sonra...
Allah'ım bana yardım et...
***
Ses, Bahtınur yanına kadar yaklaşmıştı. Ama Bahtınur, başını kaldırmıyor, ses çıkarmadan sessiz sesiz ağlamaya devam ediyordu.
Sonra ses bir anda kesildi. Ne hırlama ne başka bir şey duyuluyordu. Sadece esen rüzgârdan sallanan ağaçların dallarından çıkan ses vardı kulaklarında.
Bahtınur yavaşça başını kaldırıp arkasına döndü. Arkasında, beyaz bir çoban köpeği ve köpeğin ipinden tutan, genç sayılabilecek bir delikanlı vardı. ''Kardeşim korkma, sesini duyup yardıma geldim.'' Dedi delikanlı.
Bahtınur delikanlıyı görünce sevinmişti, ama ilk esnada güvenemediği için, ayağa kalkıp birkaç adım geri yürüdü.
''Korkma kardeşim, benden zarar gelmez sana. Sesini duydum da yardıma geldim'' diye tekrarladı delikanlı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can ile Nas'ın Savaşı
HorrorDaha önce okuduğunuz korku hikayelerini bir kenara bırakın... Korkuyla ümidin, sevgiyle nefretin içinde bulacaksınız kendinizi. Korkudan diliniz tutulurken, üzüntüden burnunuzun direği kırılacak.... Göz yaşlarına hakim olamayacaksınız. Çok yakınd...