İki âşık birbirlerine sarılmış vaziyette, karşı duvarın dibine çömelmişler, ne yapacaklarını bilemez bir şekilde bekliyorlardı.
Sonra tüm güvercinler, sanki birisi gelmiş ve onları kovalıyormuş gibi, hepsi aniden dağıldı. Bu seferde, simsiyah bir karga, pencerenin önünde duruyor; güvercinler gibi içeriyi değil, çam ağacının üzerinde konmuş güvercinleri izliyor, tekrar pencerenin önüne gelmelerini engelliyor gibi, duruyordu.
Tansel, çömeldiği yerde kalkıp, pencerenin önündeki, eskimiş perdeyi çekti. Artık dışarıyı görmeyeceğiz canım. Sabaha kadar bu lanet yerde duralım, güneşin doğmasıyla birlikte buradan kurtuluruz diyerek Bahtınur'a teselli vermeye çalıştı.
Bahtınur'un korkudan beti benzi atmıştı. Hiçbir kaygı ve korku yaşamayan bir kızın, üst üste bu kadar korku yaşaması, haddinden fazla yıpratmış ve bitkin düşürmüştü.
Sobanın karşısından biraz ısındıkça ve sessizlik hâkim oldukça kendine gelmeye başladı. ''Şuradan bir kurtulalım, başka da bir şey istemiyorum.'' Dedi.
Kurtulacağız bir tanem, güven bana.
Aslında çok romantik bir ortamdı bulundukları mekân, iki sevgilinin birlikte zaman geçirmeleri için bulunmaz bir fırsattı. Fakat yaşadıkların bu hadiseler, bu durumu kâbusa döndürmeyi başarmıştı.
Tansel, dolabın içinde bulduğu üç battaniyenin ikisini sedirinin üstüne serdi. Çıkardığı iki yastığı da üstüne koydu. Canım istersen uzan, uykun yoksa sana çay demleyeyim. Bak burada şeker ve çayda var diyerek dolabın içini gösterdi. Bu sözü tebessüm ettirmişti Bahtnur'a.
''Saol canım, biraz uyusam benim için daha iyi olacak'' dedi ve Tansel'in hazırladığı yere uzandı. Tansel, sigarasını köz ateşiyle yakmış, ateşin çıkardığı parlaklığı izleyerek sigarasını içmeye devam ediyordu.
Yorgun ve bitkin halde olmasına rağmen, Bahtınur'un gözüne uyku girmiyordu. Tansel, ateşin ışığını izlerken, Bahtınur da, Tanseli izliyordu. Sonra içi geçti ve uyumaya başladı.
***
Tik tık tık...
Gözlerini açan Bahtınur, sesin nereden geldiğini çözmeye çalıştı. Tansel yanına uzanmış bir halde derin bir uykunun içine dalmıştı. Tansel'e seslendi ise de, uyandıramadı.
Bir kez daha tıklama sesi geldi. Bu ses, pencereden geliyordu. Ama bu sefer güvercinlerin çıkardığı ses gibi değil, bir insan tıklatıyormuş gibiydi.
''Bizi buldular herhalde'' diyerek sevinç ile ayağa kalktı ve ani olarak perdeyi açtı. Ve açmasıyla, daha büyük bir şok yaşayacaktı.
Camın öbür tarafında, -sınıf da, arka sıralarda ve birkaç yerde daha gördüğü, ama bir türlü konuşamadığı- yağız delikanlı duruyordu.
Yağız delikanlı Bahtınur'un gözlerinin içine bakarak. Korkma, kurtulacaksın dedikten sonra gözden kayboldu.
***
Tık tık tık.
Bahtınur, burada mısınız canım. Bahtınur...
Gözlerini açan Bahtınur, neye uğradığını anlayamamıştı. Biraz önce gördüğüm mü rüya, yoksa şuan duyduğu sesler mi rüyaydı.
Canım içeri de misiniz?
Bu ses Ayşe'nin sesiydi. Tanselde sesten dolayı uyanmış ve hemen perdeyi açmıştı.
Perdenin açılmasıyla güneşin ışıkları içeri girmeye başladı. Tansel, Bahtınur'a; Kurtulduk canım, buldular bizi dedi. Çoktan sabah olmuş ve arkadaşları onları bulmuştu.
Bahtınur, yaşadıklarının ve biraz önce gördüğü rüyanın etkisinden daha çıkamamış ve ufak bir gülümseme ile karşılık vermişti.
Evet, Kurtulduk...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can ile Nas'ın Savaşı
HorrorDaha önce okuduğunuz korku hikayelerini bir kenara bırakın... Korkuyla ümidin, sevgiyle nefretin içinde bulacaksınız kendinizi. Korkudan diliniz tutulurken, üzüntüden burnunuzun direği kırılacak.... Göz yaşlarına hakim olamayacaksınız. Çok yakınd...