Bölüm 8-1

641 32 1
                                    

Bahtınur, kanter içinde kalmış bir şekilde, sıçrayarak yatağından doğruldu. Hemen karşısındaki Pınar da, korkmuş ve endişeli gözler ile Bahtınur'a bakıyordu. Bahtınur'un acı çeker gibi sesler çıkarması, Pınar'ı uyandırmış ve ışıkları açmasını sağlamıştı.

Canım iyi misin diye sordu Pınar. Sesindeki titremeden, korktuğu belli oluyordu.

Bahtınur cevap vermeden, donuk gözleri ile Pınar'a birkaç saniye boyunca baktı. Rüyanın etkisinden kurtulup kendine geldiğinde, ''iyi canım'' diyebildi.

Canım, kâbus mu gördün yine.

Bahtınur, Pınar'ın uzattığı bardaktan sadece bir yudum su içebildi. ''Evet canım kabus gördüm'' diye cevap verdi. Sesi titriyor, gözlerinden yaşlar dökülüyordu. Çaresiz bir şekilde, neden bunlarla karşı karşıya kaldığını bilmeden, hüngür hüngür ağlamaya başladı. Diğer kızlar da Bahtınur'un yanına gelerek onu teselli ettiler.

Sürekli insanlara pozitif enerji aşılayıp, moral veren Bahtınur, bir kaç ay içinde solup gitmişti. Ufak tefek şeylere yıkılacak kadar dirayetsiz birisi değildi; Lakin, bu derece onu çaresiz bırakan şey her neyse, ciddi bir şey olmalıydı.

Sabaha karşı tekrar herkes yatağına geçti. Bahtınur uyumak istemiyordu, ama gözleri daha fazla dayanamadı. Uyandıklarında saat onikiyi geçmişti. Öğleden sonra okula gitmeyecekler, Pınarın tavsiye ettiği ve işinde mahir bir psikologun yanına gideceklerdi.

Psikolog, orta yaşlarında bir kadındı. Duruşu ve ses tonundaki kararlılık insana güven veriyordu. Bahtınur, başından geçen bütün olayları bir bir anlattı. On beş yaşına kadar bir eli balda, bir eli yağda olan Bahtınur, on beşinden sonra Murat'ı tanımış ve onun kaybolmasıyla bayağı tranva yaşamıştı. Lise sonda zayıflayan dini inancı, üniversitenin ilk dönemlerinde tamamen bitmiş, yerini Ateist fikirlere bırakmıştı.

Psikolağ Aysun Hanım'a, Bahtınur gibi bir dünya genç geliyor ve yaşadığı olayları anlatıyordu. Hepsinin bir nedeni vardı elbette. Çoğu, mutlu olmak için yanlış işlere girişmiş ve sonunda mutsuz olarak çıkan vak'alardı. Fakat Bahtınur'un durumu biraz farklıydı. Her yönden başarılı, aklı başında bir insanın, anlamsız şeyler görmesi ve rüyalarına girecek kadar etkilemesi normal değildi. Yine de sakinleşmesi için bir kaç ilaç almasını tavsiye etti.

Bahtınur, diyerek sözü başladı Psikolog Aysun Hanım. Aslında senin yaşında çok genç geliyor muayene olmaya. Emin olan çoğunun nedeni belli: Hayattan lezzet alamamak ve gayesizlik. Ama senin durumun biraz farklı geldi bana. Sanki dışarıdan bir müdahale varmış gibi.

Biliyorum saçma gelecek, lakin her yönden başarılı bir insanın bu şekil garip şeyler görmesi sıradan değil. Hadi rüyaları anlarım; fakat uyanıkken garip şeyler görmen, bu branşın da açıklayamayacağı konulardır. İstersen, ara sınavların bitince ailenin yanına git, biraz zaman geçir, sana iyi geleceğini umuyorum.

Bahtınur, Aysun Hanımın neden bahsettiğini az çok anlamıştı. Ne kadar ateist olduğunu ifade etse de, bazı şeylerin var olduğuna emindi. ''Cinler, ya da büyü olabilir mi beni rahatsız eden şeyler'' diye aklından geçirdi. Biraz daha düşünüp;

''Aysun hanım bahsettiğiniz şey, büyü ya da başka şeyler olabilir mi'' diye sordu.

Kesin bir şey söyleyemem, ama olmazda diyemem, diye cevap verdi.

Aysun Hanım, çağdaş ve entelektüel görünse de, inancı olan bir insandı. Sen en iyisi ailenin yanına gidip biraz vakit geçir, en azından kafan dağılır. Uyku problemi falan da yaşarsan bu yazdığım ilaçları kullan.

Fazla laf kalabalığı yapmayan, para için değil, gerçekten yardım etme niyeti olan bir insandı Aysun hanım. Eğer, rüyalar ve uyanıkken gördüğün şeyler devam ederse, seni başka kişilere de yönlendiririm. İnşallah düzelirsin, diyerek konuşmasını tamamladı.

Bahtınur da farkına varmadan inşallah diyerek, Aysun hanımın yanından ayrıldılar.

Aysun Hanımın yanından ayrılan kızlar, bir şeyler içmek ve istişare etmek için bir cafeye gittiler.

''Neredeyse üç aydan beri ailemin yanına gitmedim'' dedi Bahtınur. ''Çok özledim aslında onları. Sınavlardan sonra birkaç günlüğe gitsem herhalde iyi gelecek.''

Dört kız, arkadaştan ziyade kardeş gibiydi. Bundan dolayı ailenin yokluğunu pek hissetmiyorlardı. Ama yine de ailenin yeri farklı olduğunu bildikleri için, üçü de hem fikir olarak; Evet canım Aysun hanımın dediği gibi, ailenin yanına gitmen, senin için çok iyi olacak, dediler.

Vizeler haftaya başlıyordu. Sınavların bitmesi neredeyse bir- bir buçuk ayı bulacaktı. Bahtınur, arkadaşlarının da kendisiyle gelmesini çok istiyordu.

''Bir şartım var'' dedi Bahtınur, arkadaşlarına sevinç ile bakarak. Yüzü gülmeye başlayan Bahtınur'un her şartını kabul etmeye hazır arkadaşları; Şimdiden kabul ettik. Fakat meraktan soruyoruz, şartın nedir canım dediler.

Hep beraber gidelim mi bize'', diyerek güzel bir teklifte bulundu. Dünden razı olan kızlarda, sevinç ile kabul ettiler.

Cafeden çıkışta Bahtınur'un telefonu çaldı, arayan Tansel'di. Okulda göremeyince merak ettim canım, iyisin değil mi, müsaitsen buluşalım mı?

Bahtınur arkadaşlarından müsaade isteyip, Tansel'le kararlaştırdığı yere gitti. Tansel daha erken gelmiş ve Bahtınur'u bekliyordu.

Bahtınur, Tanseli görünce sevindi. Şık bir kıyafet giyinmiş ve rengârenk çiçekleri, Bahtınur'un oturacağı bölümün üstüne koymuştu. Çiçekleri çok seven Bahtınur, Tansel'in bu hareketleriyle mest oluyor, kendinden geçiyordu. Onu her gördüğün de, daha fazla seviyor ve bağlanıyordu.

Yemek, kahve ve sinema derken zaman bayağı ilerlemişti. Eve döndüğünde saat gece yarısına gelmek üzereydi. İlk defa kendilerinden ayrı bir şekilde, bir başkasıyla vakit geçirdiği için Bahtınur'a, Arkadaşları tatlı sitemlerini etmişler. Bak bizden hariç kimseyle bu kadar fazla zaman geçirme diyerek gülüşmüşlerdi.

Birkaç muhabbet daha edildikten sonra, herkes odasına çekildi.

Bahtınur yatağına uzandı. Aklında Tansel, boynunda da, Tansel'in hediye ettiği kolye vardı.

Hafif loş olan odanın içinde, boynundaki kolyenin parladığını görebiliyordu. Günden güne hem Tansel'e, hem de kolyeye bağlanıyor; hiçbir surette boynundan çıkarmıyor, yanlışlıkla çıkarsa, hemen geri takıyordu.

Bu kolyeyi Tansel hediye etmişti ona, kayboldukları gece hariç, hiç boynundan çıkarmamıştı.

Sabah uyandığında, elinin içinde bir izin olduğunu fark etti. Fakat bu izin, kolyeden oluştuğunu ve sabaha kadar elinin içinde tutarak uyuduğunu anladı.  

Can ile Nas'ın SavaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin