Sabah uyandığında Saat 11'i çeyrek geçiyordu. Ev arkadaşları çoktan okullarına gitmişlerdi. Kalkıp üstünü giyinip evden çıkması 12'yi buldu. Daha kahvaltı bile yapmadan, dün Dicle'nin tarif ettiği yere gitmek istedi. Girdiği sokak, çoğunlukla Osmanlı'dan kalma, düzenli bir şekilde restore edilmiş evlerden oluşuyordu. Han'ı bulup içeri girdi.
Alt katta 3-4 tane antika ürünlerin satıldığı dükkânlar vardı. Onlara hiç girmeden, üst kadar çıkan merdivenlere yöneldi. Üst kata çıktığında, direk karşısına eski kitapçı çıktı. Usulca kapıyı açıp içeri girdi.
-Merhaba, kimse yok mu?
İçeride kimseler görünmüyordu. Bir kez daha seslendi.
-Affedersiniz, kimse yok mu?
Tam arkasını döndü, geri çıkacakken; ''Buyurun, nasıl yardımcı olabilirim.''
-Özür dilerim sizi görmedim.
Ben özür dilerim. Arka taraftaydım, sesinizi duymadım.
Bahtınur, 70 yaşlarında uzun sakallı birini bekliyordu, ama karşısındaki kişi orta yaşlarda ve sakalsız birisiydi. Sarımtırak gözleri ve çenesinden uzanan 3-5 tane tüy vardı.
-Geçen Cuma günü arkadaşım buraya gelmiş ve hayran kalmış. Bize de tavsiye etti, güzel eserlerin olduğunu söyledi. Bende merak edip geldim. Müsaade ederseniz kitaplara göz atıp, ilgimi çekenleri satın almak istiyorum.
Tabi ki müsaade sizi, istediğiniz kadar bakabilirsiniz.
-Teşekkür ederim.
Bahtınur büyük bir hayranlıkla kitapları incelemeye başladı. Eski din âlimlerinin yazdığı ilmi kitaplar, Osmanlı zamanında yaşamış şairlerin şiir kitapları... Daha bir sürü kitap olduğunu gördü. Rahmetli dedesinin sayesinde öğrendiği Osmanlı'dan ötürü, bu kitapları rahatlıkla okuyabiliyordu.
Daha başka bir rafta, ''İmam Gazali'nin ''Kalplerin Keşfi'' adlı kitabını fark etti. Daha önce okumuştu bu kitabı, dedesinin kitaplığında vardı. İlk sayfasını açtı kitabın, ilk konu Allah korkusu. Allah'a inancını yitirmişti Bahtınur. Lise sonda ve üniversitede tanıştığı kişiler ve ortamlar, Bahtınur'un inancını ve ihlâsını elinden almıştı.
Elindeki kitabı yerine koyup, Dicle'nin tarif ettiği en sondaki rafa yöneldi. Bu rafta, yasaklı kitapların yanı sıra, büyü yapmakta kullanılan kitaplarda vardı. Bir tanesini alıp incelemeye başladı. İçerisinde çok değişik şekiller ve yazılar vardı. Kara büyü adlı ritüeli incelerken, kendini kaybedecek derecede kitaba yoğunlaşmıştı.
Hanım efendi, isterseniz birde buna bakın.
Bahtınur'un kalbi duracak gibi oldu.
Özür dilerim, korkuttum mu sizi.
Aniden yanında orta yaşlardaki kitapçı belirmiş, Bahtınur'un aşırı derecede korkmasına neden olmuştu.
-Evet korkuttun beni. Kitaba yoğunlaşmıştım, geldiğini görmedim.
''Affedersin korkacağını tahmin edemedim. Sana bir kitap önermek istiyorum. Elindeki kitaptan daha ilginç bir kitap, inceler ve istediğin zaman geri getirirsin.''
Bahtınur, kitapçının elinde gösterdiği kitabı incelemeye başladı.
-Bu kitap hangi dilde yazılmış, yanında beyaz kâğıtlar tercümeleri herhalde, diye sordu.
Evet, tercümesi onlar. Bu kitap Aramice dilinde yazılmış. Kitabın adı; Kitabü'l Azazil!
Kitabın M.S. 500 yılında İbn-i Cuhaşe adında bir adam tarafından yazıldığı söyleniyor. İlgini çeker diye düşündüm.
-Tabi ki çeker, 1500 yıllık bir kitap bu. Çok teşekkür ederim.
Kitabım kendisinden bir şey anlamasa da, yanındaki Türkçeye tercüme edilmiş metinlerden, kitabı okuyabilecekti.
Çay içer misin, yeni demledim. Orta yaşlardaki kitapçının bu teklifini memnuniyetle karşıladı Bahtınur.
-Arkadaşım bana 70 yaşlarında bir amca var demişti. O şuan yok herhalde, diye sordu Bahtınur.
Ha evet, Babam olur kendisi, 1 haftalığına memlekete gitti, dedi.
Çay bittikten sonra müsaade isteyen Bahtınur'a elinin uzattı adam; ''Ben Samet. Her zaman beklerim.''
''Bende Bahtınur. Elbette gelirim.''
***
1 Hafta Sonra, Çarşamba Akşamı
Öğleden sonra okula gitmeyen kızlar, kayak yaparken kullanmak için gerekli malzemeleri almış, biraz ağır hareket eden Pınar'ın arabaya binmesini bekliyorlardı.
-Hadi Pınar geç kaldık.
Beş araba farklı zaman diliminde Uludağ'ın yolunu tutmuştu. Toplam 15 kişilik bu grup, 4 günlük tatili ve yılbaşı partisini beraber geçireceklerdi.
Bahtınur ve diğer arkadaşlarının otele vardığında saat 23 civarı olmuştu. Yol yorgunu oldukları için, diğer arkadaşları gibi, Bahtınur ve ekibi de odalarına geçip dinlenmeye başladılar. Sıcak memlekette doğup ve büyümüş Bahtınur'a, bu karlı dağlar farklı bir deneyim kazandıracaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can ile Nas'ın Savaşı
TerrorDaha önce okuduğunuz korku hikayelerini bir kenara bırakın... Korkuyla ümidin, sevgiyle nefretin içinde bulacaksınız kendinizi. Korkudan diliniz tutulurken, üzüntüden burnunuzun direği kırılacak.... Göz yaşlarına hakim olamayacaksınız. Çok yakınd...