Bölüm 12-1

445 32 13
                                    

Eve döndüklerinde saat bayağı ilerlemişti. Ama hiç birinin uyumaya gönlü yok gibiydi. İkinci öğretim de okuyan kızlar için, saat daha erken sayılırdı.

''Birer kahve içelim mi'', diye sordu Dicle arkadaşlarına.

Pınar, İçelim canım. Gel beraber hazırlayalım diye kaktı yerinden ve Dicle'yle beraber mutfağa gittiler.

Ayşe ve Bahtınur da, havadan sudan konuşurlarken kahvelerde gelmişti. Bahtınur, kahvesinden bir yudum aldıktan sonra arkadaşlarına bir soru yöneltti.

''Sizlere bir şey soracağım canlarım. Gerçi Hızır dede cevabını verdi. Sizin de fikrinizi almak istiyorum.''

''Buyur canım dinliyoruz seni.'' Dedi Arkadaşları.

''Kalbin kararıp ruha zincir vurulması, Allah ile mi alakalı. Murat ve gizemli genç, beni bu yüzden mi tanıyamadı...

Muratla tanıştığımda Allah'a inanıyordum evet. İmanım zayıf olsa da, bir yaratıcıyı kabul ediyordum. Şimdi kalbimin kararıp, ruhumun tutsak olması, ateist olmamdan ötürü müdür. Sizce de öyle midir?

Dicle; Hızır dedenin dediğine göre öyleymiş canım. Diye cevap verdi.

Aslına bakarsanız bana göre de öyle. Her insanın fıtratın da bir şeye inanma, tapınma duygusu vardır. Bence ateizm diye bir olgu, bir inançsızlık sistemi yoktur, saçmadır.

Pınar söze girdi; Küçükken babaannemle beraber namaz kılar, ardından dua ederdik. ''Güzel torunum namazını hep kıl, onu hiç bırakma'' diye tembih ederdi bana. Şimdi yaşasaydı ve beni böyle görseydi yüzüme tükürürdü herhalde, Diye sözünü tamamladı.

''Dindar bir insan mıydı canım babaannen.'' Diye sordu Bahtınur.

''Evet canım. Sürekli namaz kılar Allaha dua ederdi. En sonunda da namaz kılarken seccadenin üstünde, secdedeyken vefat etti.'' Dedi. ''Çok seviyordum onu'' diye sözünü tamamladı.

Tüm kızlar üzülmüştü Pınar'ın babaannesi için, ama asıl üzülmesi gereken kendileriydi.

Ayşe de; Hepimizin ailesi dindar aslında. Ama biz bu arkadaş ortama ayak uydurduk. Ateist insanlara uyduk ve onlar gibi olduk. Ailemiz ateist olduğumuzu öğrense evlatlıktan çıkartırdı hepimizi.

''Evet, haklısın'' diye onay verdi arkadaşları Ayşe'nin bu sözüne.

Bahtınur arkadaşlarının bu öz eleştirilerini dinlerken hüzünlenmişti. İlk defa ateist olmasından ötürü bu kadar pişmanlık duymuş, gözleri dolmuştu. Bunu fark eden Ayşe; ''canım iyi misin'' diye sordu Bahtınur'a.

Bahtınur gözlerini silerek ''İyiyim canım, merak etme'' diye karşılık verdi.

Sonra yine konu değişmiş, muhabbet başka mecralara akmıştı. Fakat nasıl olduysa konu tekrar sahafçıya, Hızır dedeye ve kimsenin daha göremediği Samet'e geldi. Aslında Bahtınur da bu konunun konuşulup, irdelenmesini istiyordu.

Kimdi bu kendisine görünüp, başkasına görünmeyen kişi. Neyin nesiydi.

Pınar; ''Canım, kitapçıya girdiğinde Samet biraz önce buradaydı dedin. Lavaboya girerken mi görmüştün acaba. Bir türlü göremedik şu Samet'i, merak etmeye başladık,'' dedi.

Dicle de; ''Evet ya, bir türlü göremedik'' diye hayretini dile getirdi.

Yok canım. Lavaboya girerken falan görmedim. Ben lavabodan çıkıp kitapçıya girdim. Hiç biriniz ortalıkta yoktu. Seslendim, fakat cevap veren de olmadı.

Can ile Nas'ın SavaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin