Bölüm 8-2

594 35 10
                                    

1 Hafta Sonra

Öğleden önce ilk sınavına giren Bahtınur, sınav çıkışı okul kantininde Tansel'i bekliyordu. Diğer arkadaşlarının sınavları öğleden sonra olduğu için, kısa bir süreliğine onlardan ayrı kalmıştı.

Tansel on dakika sonra kantine girdi, bir kaç mühabbet ve ardından birer kahve içip dışarı çıktılar. Sınavları güzel geçmişti, bir sonraki sınavda iki gün sonra yapılacaktı. Hem kutlamak, hem de kafa dağıtmak için; önce bir yemek yiyecekler, sonrada sinemaya gidip filim izlemeyi planlıyorlardıı.

Tansel, ilk olarak lüks bir mekâna yemek için götürdü. Sonra, O bölgede bulunan büyük bir Alışveriş merkezi içindeki sinemada güzel bir aşk filmi izlediler. Heyecan ve adrenalin tutkunu olan Bahtınur'u, aşk filmleri izleyen biri haline getirmiş.

Gayet mutluydu Bahtınur, bir haftadır kâbus veya hayal görmemiş, kullandığı ilaçlardan ötürü de uykusu düzene girmişti.

Tansel'in ufak bir işi çıkmasından dolayı, bu günlük programları öğleden sonra dört gibi bitmek zorunda kaldı. Bahtınur arabasıyla, Tanseli gideceği yere bıraktıktan sonra, evine geri dönmeye karar verdi. Fakat trafik yoğundu, navigasyona adresini yazarak başka alternatif yollardan gitmeyi denedi.

Bu yeni güzergâh bayağı sakindi, ama sokak aralarından gittiği için, yolda çok fazla kasis vardı. 15-20 dakika yol gittikten sonra, gözüne bir bina takıldı, binadan ziyade bir alışveriş merkezine benziyordu. Binanın etrafında bir tur attıktan sonra, içinde sahaf dükkânının bulunduğu han binası olduğunu anladı.

Yol bayağı yormuştu Bahtınur'u; Hızır amcanın yanına gideyim de bir bardak çayını içeyim diye düşündü. Arabasını müsait bir yere park ederek, han'ın içine girdi ve üst kata çıktı.

Sahaf dükkânının içindeki ışıklar açıktı, ama içeride kimse görünmüyordu. Kapı kolunu tutarak kapıyı hafiften itti, kapı açıldı. ''Hızır amca içerde misin?'' diye seslendi.

Tamamen içeri girdi Bahtınur. Ama Hızır amcadan herhangi bir cevap alamamıştı.

Bir daha seslendi. Yine cevap yoktu. Arka taraflara gidip bakmayı düşündü, lakin yanlış anlaşılır diye gitmekten vazgeçti. bir kez daha seslendikten sonra dükkândan çıkmaya karar verdi. Tam kapıdan çıkacakken bir ses; Hoş geldin Bahtınur, deyiverdi.

Bahtınur'un kalbi duracak gibi oldu, bu ses Hızır amcanın sesi değildi. Özür dilerim yine korkuttum herhalde, diye devam etti.

Bahtınur, arkasındaki kişini Samet olduğunu sesinden anlamıştı. Yüzünü Samet'e döndü ve kısık bir sesle, sadece ''Hoş bulduk'' diyebildi.

Bahtınur şoktaydı. Başka bir şey diyemeden Samet'in yüzüne bakıyordu. Yeni çay demledim, içer misin dedi. Bahtınur, kafasını ''evet'' manasın da salladı.

Tamam, ben çayları getiriyorum sende ayakta kalma otur istersen diyerek, -bir önceki gelişinde Hızır amca ve kızlarla oturduğu- odayı gösterdi.

Bahtınur odaya girdi ve oturdu. Oda birebir aynıydı, karıştırmasına imkân yoktu. Fakat Hızır amcanın; Kızım ben hiç evlenmedim, İstanbullu olduğum içinde başka bir memleketim yok. Pazar günleri hariç hep açık dükkânım ve benden başka da kimse durmuyor burada, dediği aklına geldi.

Peki, bu Samet neyin nesi, diye düşüncelerin içinde dalmışken Samet içeri girdi. Elinde tepsi, içinde çay ve çayın yanında yenilen birkaç ürün vardı. Yüzü gülüyordu, orta yaşına rağmen fazla dikkat çekici görünüyordu. Havadan sudan konuşuyorlar, fakat ne hikmetse bir türlü Hızır amcayı, rüyasına neden girdiğini ve verdiği kitabın yazarının kim ve nereden bulduğunu soramıyordu.

Sohbet o kadar koyulaşmıştı ki, hiç çay içmeyen Bahtınur; Üç bardak çay içmiş, saatin de bayağı ilerlediğini, akşam yediye gelmiş olduğunu telefonun çalmasıyla fark etti. Arayan Dicle'ydi; Canım evdeyiz biz, geliyor musun, diye sordu.

Vaktin ne ara bu kadar ilerlediğine anlam veremeden, şaşkın bir şekilde hayretler içinde kalan Bahtınur, Diclenin sualine karşı sesiz kalmıştı.

Canım iyi misin, diye başka bir soru yönelti Dicle.

İyiyim canım, birazdan geliyorum dedi. Zamanın nasıl böyle hızlı geçtiğini anlamadan müsade istedi.

Geç olmuş, ben müsaade isteyim.

Müsaade senin Bahtınur, her zaman beklerim, dedi Samet. Etkileyici ses tonu ve bakışıyla birlikte.

Tamam, gelirim Samet. Görüşürüz.

***

Dükkâna tedirgin ve korkuyla giren Bahtınur, çıkarken gayet mutlu bir vaziyetteydi.

İş hanından çıktığında havanın karardığını gördü ve hafiften yağmur yağıyordu. Islanmamak için hızlıca arabasına koştu ve yarım saat içinde evine vardı. Kızlar yemek yememişler Bahtınur'u beklemişlerdi. Neredesin be canım, korkutuyorsun bizi diyerek tatlı sitemlerini ağız birliği ile Bahtınur'a ilettiler.

Yemekten sonra kahvelerini alarak salona geçtiler. Bahtınur, heyecan ile bu gün başına gelen şeyleri anlatmaya başladı.

Kızlar, Tanselden ayrılınca eve gelmek için yola çıktım. Fakat yollar yoğun olduğu için ara caddelere saptım. Bu yol, Hızır amcanın dükkânının bulunduğu iş hanınının yanından geçiyormuş. Arabayı müsait bir yere park edip, Hızır amcanın yanına gitmeye karar verdim.

Dükkânda kimse yoktu, tam çıkarken arkamda Samet belirdi.

Hangi Samet dedi Pınar.

Kendisini Hızır amcanın oğlu olarak tanıtan ve o garip kitabı bana veren. Sonra da rüyama girem Samet, diye cevap verdi Bahtınur. Anlatmaya devam etti.

Hoş geldin dedi. Ben arkam dönük olduğu için korkum. Ama korkum birkaç dakika içinde bitti ve iki buçuk saat boyunca konuşmuşuz. Ne Hızır amcayı sorabildim, ne kitabı, ne de rüyama girmesini.

Aklıma geldiğinde soracağım derken, o konuşuyordu, ya da ben konuşurken unutuyor, bir türlü soramıyordum. Yani bayağı ilginç bir şey yaşadım anlayacağınız, dedi.

Bahtınur'u bu son yaşadığı olay korkutmamış, bilakis mutlu etmiş gibi görünüyordu. Bunun farkına varan ve fazlasıyla macera perest olan arkadaşları, Bahtınurun korkmayıp, üstelik moralinin de yüksek görünmesine sebep olan Samet'i merak etmişler, dikkatlerini celb edecek yeni bir olay dizisiyle karşılaştıkları için heyecanlanmışlardı.

İstersen yarın hep birlikte gidip, işin aslını astarını öğrenelim dediler.

Tamam dedi Bahtınur, gidip öğrenelim.

Havadan sudan ve sınavlardan bir kaç sohbet daha edildikten sonra herkes odasına geçti. Bahtınur'un içinde, nedensiz bir sevinç vardı. Bu sevincin kaynağını tam bilemese de, Talsel'in varlığına bağlamayı istiyordu. Fakat içinde bazı sesler, Samet olabilir mi dile telkinde bulunuyordu.

Kafasını bu düşüncelerden arındırıp, Tansel'in hediyesi olan, mavi taşla ile süslenmiş kolyesini elinin içine alarak, uyumaya başladı.  

Can ile Nas'ın SavaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin