Büyük bir ses ile gözlerini açtı Bahtınur. Dışarıda korkunç derecede yağmur yağıyor ve Yıldırımların ışıkları içeriyi aydınlatmış, sesi de uyanmasına neden olmuştu.
Demek rüyaydı ha, uzun zamandır görünmüyordun Muradım seni... Diye mırıldandı Bahtınur. Sonra gözlerinde yaşlar boşandı, hıçkırarak ağlamaya başladı.
Gök gürleme sesinden dolayı yan odadaki arkadaşı da uyanmıştı. Ayşe'nin odası, Bahtınur'un odasının hemen yan tarafında bulunuyordu. Ağlama sesini duymuş olacak ki, hemen Bahtınur'un yanına geldi.
''Canım neyin var, neden ağlıyorsun.'' Diye sordu.
Bahtınur'un ağlaması, sesten dolayı korktuğundan değildi. Onu ağlatan garip bir hikaye idi. Fakat bunu anlatması uzun sürerdi, bu yüzden pek bir şey söylemedi.
-''Gök gürlemesinden korktum desem inanmazsın değil mi Ayşe'' Bahtınur bunları söylerken bile ağlıyordu.
Ayşe de ağlamaya başladı. Kardeşi gibi sevdiği insanın üzülmesine dayanamazdı elbette. ''Bana anlatırsan dinlerim canım, elimden gelirse de yardım etmek isterim. Nedir seni bu kadar üzen, ağlamana sebep olan şey?''
-''Rüyamda birini gördüm Ayşe. Çok değer verdiğim birisiydi bu. Fakat bırakıp gitti beni.''
''Kimmiş canım seni bırakıp giden bu kişi, neden bu kadar üzdü seni.''
-''Hayır, o üzmez beni. Üzemez kimseyi. İnsanların kalbini kırmaz, kıramaz.'' Dedi Bahtınur ve devam etti. ''Ama buna rağmen benden başka pek kişi sevmezdi onu. Sevmemelerinin nedeni, asla kötü olduğundan değildi. Kaderinin ona biçmiş olduğu ağır bir imtihandan dolayıydı.''
Ayşe pek anlamış sayılmazdı. Bahtınurun hıçkırıklar içinde anlattığı bu kişiyi merak etmişti, fakat neyin ne olduğunu çözememişti. Ağlayan ve acı çeken arkadaşını daha fazla da üzmemek için, ''canım karşılıklı birer kahve içelim mi, biraz rahatlar, kendine gelirsin,'' dedi.
Mutfakta kahve içip bir miktar oturdular. Bahtınur'un ağlaması kesilmişti, ama hala üzgün olduğu halinden belli oluyordu.
Ayşe, sormamıştı Bahtınur'a neden ağladığını, O bahsettiği kişinin kim olduğunu. Çünkü aralarında sır olmazdı. Mutlaka müsait bir zaman bana anlatır diye düşündü.
Yağmur dinmişti, gökte gürlemiyordu. Ayşe müsaade isteyip odasına gitti.
Bahtınur'un uykusu kaçmıştı, paketinden bir sigara çıkarıp yakmaya çalıştı, fakat bir türlü elindeki çakmak alev almadı. Birkaç kez daha denedi ama nafile, yakamamıştı.
''Bir kibrit veya sigarayı yakmaya yarayacak ateş, aslında ne kadar değerliymiş Muradım. O günde sigaramız yansaydı, seni göremezdim.'' Diye söylendi.
***
Bahtınur, gördüğü rüyanın bir kısmını, aslında daha önce yaşamıştı. On beş yaşlarında, altı arkadaşıyla beraber, rüyada gördüğü köye pikniğe gitmişlerdi. Grubun içindeki arkadaşı Samet'te, o köylüydü.
Sadece piknik yapmışlar ve piknik alanındaki düzlük alanda futbol oynamışlardı. Yani yukarılara çıkma olayı yoktu. İlk sigarasını o piknik zamanı içmişti Bahtınur. Fakat sigarayı yakmaya çalıştığı çakmak, bir türlü yanmıyordu.
Tam o sırada, otuz kırk civarı koyun, üç kuzu ve başında da bir çoban köpeğiyle beraber genç birisi yanlarından geçiyordu. Bahtınur bu gence, yani çobana ateş olup, olmadığını sordu. Çoban 25-30 yaşlarında birisiydi. Hiçbir şey konuşmadan, cebindeki kibrit kutusunu çıkarıp Bahtınur'a verdi.
Başı öne eğikti çobanın, Bahtınur'un yüzüne bile bakmamıştı.
Bahtınur sigarasını yaktıktan sonra bir yudum çekti ve öksürüklere boğuldu. Onu gören çoban; İçe onu içme, içme içme, içme onu, içme'' diyerek tekrarladı ve kibrit kutusunu almadan yoluna devam ettim.
Garibine gitmişti Bahtınur'un, birazda kızmıştı ''bu neden tekrarlıyorum bu kelimeyi. Bir kere dese de anlardım, dedi.
O anda, Bahtınur'un yanına gülerek Samet geldi. ''Neden gülüyorsun Samet'' diye sitemli bir şekilde sordu Samet'e.
''Muhatap olacak başka birini bulamadın mı?'' Diye cevap verdi Samet.
''Neden ki, ateş istedim sadece, oda ateşi verip içme, içme deyip durdu. Ne var ki bunda?''
O bizim köyün delisi, dedi ve gülmeye devam etti. Bu sözünü aşağılar bir şekilde söylemişti Samet.
Olsun dedi Bahtınur. Deli olmak, insanın elinde mi?
***
Bahtınur bunları aklına getirmiş ve ağlamaya devam etmişti. ''Deli olsan da, ben seni çok sevdim Muradım.''
''BENİ BIRAKIP GİTSEN DE, ÖLMÜŞ OLSAN DA. KALBİMDE HEP YAŞAYACAKSIN.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can ile Nas'ın Savaşı
HorrorDaha önce okuduğunuz korku hikayelerini bir kenara bırakın... Korkuyla ümidin, sevgiyle nefretin içinde bulacaksınız kendinizi. Korkudan diliniz tutulurken, üzüntüden burnunuzun direği kırılacak.... Göz yaşlarına hakim olamayacaksınız. Çok yakınd...