Bölüm 9-2

530 32 4
                                    

Bahtınur üstündeki korkunun etkisiyle titriyor, elindeki çay bardağından bir yudum bile almadan, sabit bir yere bakıyordu.

Kızım iyi misin dedi yaşlı mezar bekçisi. Bahtınur, bardağı masaya bırakarak ve biraz kendine gelmiş şekilde; iyiyim amcacığım, dedi. Ama hala korkudan titrediği sesinden anlaşılıyordu.

Yaşlı amca, şoka giren Bahtınur'u ve az ileride Bahtınur'u bekleyen üç arkadaşını kulübesine götürmüş ve onlara çay ikram etmişti.

Kimdi o kadın, neden garip şekilde ağlıyordu. Gözlerindeki kızıllık da neydi öyle. Bana anlatır mısın amcacığım diye sorular sordu. Merakından ve öğrenmek istemesinden dolayı soruları ardı ardına soruyordu.

Arkadaşları Bahtınur'u geriden takip ettikleri için, Bahtınur'un gördüğü manzarayı görmemişlerdi. Bahtınur, Kadının yanına üç metreye kadar yaklaştığında kadın susmuştu. İlk önce ne diyeceğini, söze nasıl gireceğini bilemedi. Sonra ''Merhaba teyzeciğim'' diyerek bir adım daha atarak ağlayan kadının yanına yaklaşmaya çalıştı. Kadın karşılık vermemişti. Bahtınur tereddüt içinde bir adım daha atarak biraz daha yaklaştı. Kadın sabit bir şekilde duruyor ve hiç hareket etmiyordu.

Kadının yanına iyice yaklaşarak elini kadının omzuna koydu. Eli omzuna değdiği anca kadın arkasını dönerek Bahtınur'un gözlerinin içine baktı. Göz temasından sonra Bahtınur'un gözleri kararmış, aynı anda yere düşmüştü.

Amcacığım, elimi kadının omzuna değdiğim de, sanki ateşe değmiş gibi bir sıcaklık hissettim. Göz bebeklerindeki alev, sanki içindeki ateşin bir göstergesiydi.

Ayşe ve diğer iki arkadaşı Bahtınur'u hayretler içinde dinliyordu. Ama sen kadının yanına yaklaşmadın ki canım, üç dört metre kala durdun ve hiç kımıldamadan beklemeye başladın, sonra amca seni kolundan tutup bizim yanımıza getirdi.

Hayır dokundum ve sıcaklığı hissettim dedi Bahtınur. Elime bakın diyerek, elinin içini kızlara gösterdi. Elinin içi sıcak bir nesneye temas etmiş gibi kızarıktı. Ama nasıl olur dedi Pınar. Gözlerimizle gördük, sen yaklaşmadın bile kadının yanına. Kızlar anlam veremeden, Bahtınur'un elindeki kızarıklığa bakıyorlardı.

Olur kızın olur dedi yaşlı mezar bekçisi. Ben çok şeylere şahit oldum. Bazı şeyler göründüğü gibi olmuyor. Bazen gözler yanılabiliyor. Evet fiziki olarak yaklaşmadı, ama enerjisi elini yakacak kadar yakınındaydı.

Nasıl olur amcacım, dedi Pınar. Hem korkuyor, hem de bastıramadığı merak duygusuyla öğrenmek istiyordu. Rica etsek şahit olduğun olayları ve sizi en çok etkileyen olayı bize de anlatır mısın?

Seksen yaşlarındaki yaşlı amca, daha önce kendisini derinden etkileyen birkaç olayı anlatmaya başladı.

Ben elli yıldan beri burada bekçilik yapıyorum ve bunun gibi nice olaylara şahit oldum. Bu mezarlık, çok eskilere dayanıyor ve uçsuz bucaksız büyük bir alana sahip. Bu gün defnedilen meftalar da var, beş yüz yıllık mezarlarda var. Âlimlerin mezarları başında ağlayan, deli sanılan ve âlim olan nice insanlar da var. Bazen onları da görüyorum buralarda. İnsanlar deli zannediyorlar onları, ama işin aslı öyle değil.

Yaşlı amca kendisini meraklı gözlerle izleyen kızlara bakıp tekrar konuşmaya devam etti.

Bundan elli sene önce bir bebek gömüldü buraya. İşe daha yeni başladığım seneydi. Tek başımaydım. Eşimi işe başlamadan bir yıl önce kaybettiğim için, mezarlar ve mezarlık korkutmuyordu beni.

Gece yarısından sonra bir ses duydum bebeğin mezarının yanından. Bebeğin annesi mezarı kazıp yavrusunu çıkarmaya çalışıyor ve içli içli ağlıyordu. Öldüğünü kabullenmemişti. Sonra eşi gelip kadınını evine götürdü. Bende açılmış mezarı geri kapattım.

Bir hafta sonra sabaha karşı nöbet bitimi eve giderken çocuğun mezarının yayındaki yoldan yürüyordu. Sonra bir gördüm ki; Annesi, mezarın yanındaki ağaca kendini asmış. Annesini de, yavrusunun yanına defnettik.

Bahtınur ve diğer kızların gözleri yaşarmış bir şekilde yaşlı mezarcıyı dinliyordu. Sulu gözlü olan Pınar çoktan ağlamaya başlamıştı bile.

Yaşlı amca, Pınarın o halini görünce anlatmayı bıraktı. Konuyu dağılmak için, boşalmış bardaklara çay doldurdu.

Bahtınur, peki bu kadının kim olduğunu biliyor musunuz amcacığım diye sordu.

Bu kadın ve bu mezarda yatan çocuk arasındaki bağlantıyı bilmiyorum. Bu kadının ne demek istediğini, hangi dilde ağıt yaktığını da çözemedim. Elli yıldır buradayım dedim ya, işte bu kadında elli yıldır bu mezarın başına gelir ve ağıt yakar, sabah ezanı vakti girmeden de çekip gider. Ama bu yaktığı ağıtı ve söylediği sözleri herkes duyamıyor. Bak arkadaşların da duymamış, ama sen duymuşsun.

Bahtınur, bunun nedenini sormuş olsa da cevabını alamadı. Bende bilmiyorum kızım. Bu güne kadar, kadının yaktığı ağıtları üç kişi duymuş oldu. Ben, Sen ve 2008 yılında Rıfat adında bir delikanlı duymuştu.

Sen duyduysan eğer, ya ilmini biliyorsun, ya da başka bir şey var.

Bahtınur ve arkadaşları pür dikkat amcayı dinliyordu. İlmini bilmiyorum amcacım, ama başka ne olabilir merak ediyorum. Sence ne olabilir bendeki bu başka şey. Çünkü bu şekil fısıltıları çocukken de duymuştum.

Bilmiyorum güzel kızım. Keşke bilseydim.

Bahtınur ve arkadaşları yaşlı mezar bekçisini çok sevmişti. Birer bardak çay daha içip müsaade istediler. Bahtınur kulübeden çıkarken yaşlı amcanın elini öptü.

Ama bir şey sorabilir miyim?

Sor kızım.

O kadın, Cin miydi?

Yaşlı amca cevap vermemişti. Yolunuz açık olsun güzel kızım dedi ve içeri girdi. Saol amcacığım dedi Bahtınur da. Geldiği dar yoldan çıkışa doğru yürümeye başladılar.

O fısıldayan kadın, şimdi görünmüyordu.

Yaz tatilinde tekrar buraya gelip, bu işin sırrını çözmeye kararlıydı Bahtınur. 2008 Yılında başına garip olaylar gelen ve şuan akıl hastanesinde yatan Rıfat ile de konuşmayı ve yaşadığı olayların iç yüzünü öğrenmeyi istiyordu. Yaşlı amca kabaca anlatmış, ayrıntıyı bilmediğini söylemişti.

Arabalarına binerek Muğla'nın yolunu tuttular.

Can ile Nas'ın SavaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin