Safiye teyzenin konuşması Bahtınur'a şifa gibi gelmiş, yaşadığı korkuyu hemencecik atlatmasını sağlamıştı.
Nasılsın kızım, ailen nasıl. Daha tatiliniz bitmedi, erken dönmüşsün buraya. Dedi Safiye teyze Kırık Türkçesiyle. Safiye teyzede Rum kökenliydi. Müslüman olmuş, Sofya ismini Safiye diye değiştirmişti.
Evet teyzem biraz işim vardı, hem sizi de görmüş oldum, çok mutluyum.
Aslında planlarında Safiye teyzeye uğramak yoktu. Bundan dolayı kendisine kızsa da, yine de bir vesile ile Safiye teyzesinin çayını içmek nasip olmuştu. Bunun için mutluydu. Bundan sonra ne olursa olsun, Hızır dedeyi ve Safiye teyzeyi asla ihmal etmem diye içinden geçirdi.
Gerçi Hızır dede yokken Samet ile; Safiye teyze yokken Azim ve Tansel ile karşılaşıyordu. Buna anlam veremiyordu Bahtınur ve hiçbir zaman veremeyecekti.
Siz nasılsınız Teyzem, haliniz vaktiniz nasıl diye sordu Bahtınur.
İyiyim kızım çok şükür. Torunlarım vardı yanımda, iki hafta falan durup geri gitti. Ama şimdi yine yalnızım dedi. Yalnızlık zor şey gerçekten.
Havadan sudan bayağı konuştular. Safiye teyze çocukluğunda yaşadığı birkaç anıyı anlattı. Tevafuk ki bu anıların bir kısmında Azim'in de ismi geçmişti.
Bahtınur Tekrar memlekete gideceğini, ama okullar açıldığı zaman, en az haftada bir geleceğini, onu yalnız bırakmayacağını söyledi.
En son çıkarken; Safiye teyze, Azim Bey'in resmi falan var mıydı sizde diye sordu Bahtınur.
Safiye teyze, bilmiyorum ki kızım, Babamın siyah beyaz bir dünya resmi var, belki onunla çekilmiş resimleri de vardır diye söyledi.
Azim, Safiye teyzenin babasıyla yaşıttı, illaki beraber çekilmiş birkaç fotoğrafları olabilirdi.
Safiye teyze bir tutam eski yıpranmış fotoğraflarla geri döndü. Kimisi, 1960 da, kimisi 1950 de çekilmişti. Safiye teyzenin çocukluğu, gençliği, tüm safhasıyla resmedilmişti. Ama Azime dair hiçbir fotoğraf yoktu.
Bodrumdaki depoda bir küçük sandık var kızım. Babamın mı, kimin bilmiyorum. Kilitli olduğu için de açamadım. İstersen ona bir bakalım, işin aslı bende merak ediyorum içinde neyin olduğunu.
Beraber bodrum kata indiler. Her dairenin kendisine özel bir bölümü vardı. Safiye teyzede kullanmadığı eşyalarla koymuştu oraya.
Bahsini ettiği sandığın kimden kaldığını bilmiyordu. Ama eski evinden gelirken getirmiş, içini açamadığından boş mu, dolumu bilememiş ve çöpe atmaya da kıyamamıştı.
Bodrumdaki bölmeye girdiler. İşte bu sandık kızım. Eski evimizin çatısında yıllarca durdu. Babam hayattayken sormakta aklıma gelmedi. Şimdide içini açamadığımda ne olduğunu da bilemiyorum dedi.
Bahtınur, duvarda asılı keseri alıp, sandığın kilidine birkaç kere vurdu. Ama çok sağlamdı. Yıllar sandığı eskitememişti. Ama biraz uğraştan sonra, açmayı başardı.
Sandık babasına ait değildi. Anladığı kadarıyla; evet kızım, bu sandık bizim değilmiş, ama kimin olduğunu az çok anladım.
Sandığın içinde, bir tomar rulo halinde kâğıtlar vardı. Kâğıtları eline alıp incelemeye başladı Bahtınur.
Kâğıdın birinde; Üçgen, içinde ters insan şekli, insanın vücudunda garip, okunmayan yazılar.
Başka bir sayfada, büyükçe bir el çizimi, içinde Arapça yazılar. Ama yazılar okunmayacak kadar küçüktü.
Bahtınur hatırlamıştı bu sayfaları. Evet bu sandık Azim'in sandığıydı ve içinde yüzlerce büyü ritüeli vardı.
Neyse kapatalım teyze, bu sandık açılmaya değmeye kadar şerliymiş, iyi ki açmamış dedi Bahtınur.
Evet kızım, bu sandık Azim amcanın sandığı olmalı. Ona amca demek bile içimden gelmiyor, ama alışkanlık.
Bahtınur hemen keser ile kilidi yerine takıp, en köşeye itti sandığı. Haklısın teyzem.
Bölmeden çıkıp ışığı kapatacakken yerde bir kâğıt parçası gördü Bahtınur. Kâğıdın üstünde dört tane kelime yazılıydı. İsimde olabilir, Türkçe olmadığından anlayamadı.
Eline alıp arkasını çevirdiğinde bunun bir kâğıt değil, siyah beyaz bir fotoğraf olduğunu anladı. 1940'lar da çekilmiş, siyah beyaz bir fotoğraftı elinde tuttuğu.
Resimde dört kişi vardı. Üçünü tanımıştı Bahtınur. Diğerinin yüzü net görünmüyordu.
Aaa, bak işte ortadaki azim amca, ama kenardakileri bilmiyorum dedi Safiye teyze.
Evet, ortadaki kişi Azimdi. Kenardakilerin biri Tansel, diğeri de Samet'ti. Diğerinin yüzü kazınmıştı, görünmüyordu.
Tekrar arkasını çevirip, dört tane ismi okudu. İsimler şöyleydi.
Seccar
Samir
Tanjar
Azhap
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can ile Nas'ın Savaşı
TerrorDaha önce okuduğunuz korku hikayelerini bir kenara bırakın... Korkuyla ümidin, sevgiyle nefretin içinde bulacaksınız kendinizi. Korkudan diliniz tutulurken, üzüntüden burnunuzun direği kırılacak.... Göz yaşlarına hakim olamayacaksınız. Çok yakınd...