Final Part 1

47 8 22
                                    

Mahşer Midillisi Final

İnsanlar kötülüğe akın akın gider,
Kolay ulaşır ona.
Yolu düz, yeri yakındır kötülüğün.
İyiliğin önüneyse, alın terini komuş Tanrılar
(Platon)

Sonunda öğrendim. İnsan dünyada bir tek sevgiye inanabilir ve bir tek sevgiyle ihanet edebilirdi.

Ben ölen mahşer midillisi, size şunu söyleyebilirim kimse mahşer meydanında gülemezmiş.

Şeytan evini yaktığında her yer cehennem olurmuş, bunun ateşlerle değil evsiz olmasıyla ilgisi varmış. Öğrendim.

Ben Ayça, mahşer midillisi değil de cehennem ateşine odunu taşıyan kişi olduğunu öğrendiğimde daha on dokuz yaşımdaydım.

Ambulansın kapıları gürültülü bir şekilde açıldı. Sedyenin üstünden yeşil elbisenin kumaşı yere doğru uçuşurken hemşireler acele ediyorlardı. Ayça'nın dünya mahşer meydanına dönse bile gülümseyecek yüzü kan içindeydi. Başındaki incilere kan değmiş rengini değiştirmiş ve saçları ıslanmıştı. Gözleri kilitliydi ve nefesi toprak altında kalmış gibi hareketsizdi. İnsanlar bağırıyordu etrafında. Bilmiyordu...

"Trafik kazası. Nabzı çok düşük." Bir hemşire onları koridorda karşılayan doktora bağırıyordu. Ayça duymuyordu ama biri ona ölmek üzere diyordu. Ardından gelen ambulansın acı dolu freni akşam vakti asfaltla birlikte ağladı. Kapıları açıldı ama indirmediler.

"Nabız alınmıyor!"

Bir hemşire beyaz gömleğini yırttığı kanlar içindeki Murat'ın göğsüne bastırıyordu. Nefes nefese kalp masajı yapıyordu. Telaşla yeniden bağırdı. "Nabız alınamıyor. Acele edin!" Birilerinden yardım bekliyordu ama eli altındaki kalbinde onun yardımına ihtiyacı olduğunu biliyordu. Duramazdı. Çünkü gördüğü onun gözünde bir çocuktu daha yaşamamış sayılırdı bu yüzden ölmesine öylece çekip gitmesine izin veremezdi.

Maksadı mükafata dönüşmeliydi. Umut ölümde bile yaşayabilirdi. O da yaşamın sebebi olmak istiyordu. Yanı başındaki makinenin uzun ve sinir bozucu sirene benzeyen sesi bir an durup yeniden kendini tekrarladı. Sonra bir ritim üzerinde nabzı göstererek devam etti. Hemşire ellerini geri çekerken ambulansın dışında bekleyenler acele etmesi gerektiğini biliyordu. Nabzı geri gelmiş kalp atışları dönmüştü ama bu tam bir kurtuluş sayılmazdı.

"Ameliyathaneye!" diye bağırdı biri ve komut değil umuttu. Hepsi bu umudu takip etti.

Son bir ambulans daha yaklaştı. Acildeki son nöbetçi hemşireler de onlara kalan hasta için yaklaştılar. Ambulansın iki kapısını açıp indirirken onlara durumu açıklayan hemşireyi dikkatle dinlediler.

"Bilinci açık ama iç kanaması var gibi." Gözlerini sımsıkı kapatmış şakaklarından aşağı süzülen yaşları ile ağlayan gence baktılar. "Adı ne?"

"Tolga Taşçı."

O akşam peş peşe gelen ambulanstan üç genci canavar ağzından çıkarır gibi içinden çıkardılar. Dans edip eğlenerek onları bekleyen arkadaşlarının arasında olmaları gerekirdi. Ama üçü de ameliyata alındı. Ayça ve Murat dans edeceklerdi, ritme kaptırıp kalpleri göğüslerinde tepinip durmaları gerektiğini söyleyene kadar eğleneceklerdi. Ama şimdi kalpleri zar zor atıyordu. Ter içinde kalacaklardı sebepsiz yere attıkları kahkahaları olacaktı oysa şimdi kan içindeydiler ve ağızlarında maske vardı.

Ayça'nın saçlarındaki inci tacı ameliyata hazırlayan hemşirelerin çıkardığı yerde bir poşetin içinde duruyordu. Hiçbir şey duymuyor ve hissetmiyordu. Bazen ağacın gövdesine yaslanır ya da dalına çıkardı. Yüzüne çarpan yeli hissetmek için gözlerini kapatırdı, yaprakların hışırtılarına kulak kesilirdi. Şimdi bilincinin dışındaydı sanki hiç ağaç ekilmemiş ve toprak bulunmayan bir yerde gözleri kapalıydı. Mahşer meydanı burası mıydı? Hiçbir şeyin ve hiç kimsenin olmadığı bir yer. Ama nerede olursa olsun annesini hissederdi, burada neden kalbi tükenmişti. Sevdiği insanları hatırlamıyordu, anıları aklına gelmiyordu. Bulutlar, onlara benzemiyordu etraf. Yalnız olmaktan korkmuştu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 29, 2024 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Mahşer MidillisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin