13.Bölüm: Yeni Bir Şans

97 10 2
                                    


Bindikleri taksi Kardelenin evine yaklaştığında Cenk annesi ve dedesini evden çıkarken gördü. Taksiciye seslendi:
- Burda biraz durun.

Dedesinin özel aracı uzaklaştığında taksi eve yanaştı. Genç kız hala kendine gelmediğinden Cenk onu kucağına aldı. Bahçeden içeri girip zili çaldı. Hizmetkar kapıyı açar açmaz içeri daldı. Sedef hanım yanına gelirken yüzüne şaşkın şaşkın baktı:
- Aman Allahım! Ne oldu sana Cenk? Bu halin nedir?
- Beni bırakın! Kardelenin odası nerde?

Eliyle merdivenleri gösterdi. Oraya doğru yürürken Kenan bey aşağı iniyordu:
- Kızım! Ne oldu ona?

Onu genç adamdan aldı. Cenk kolları hafifleyince rahatladı. Yorulduğundan değil, Kardelen tüy gibi hafifti. Ama yaralı eli genç kızı taşırken onu zorlamıştı. Kenan beyle birlikte yukarı çıktı:
- Birşey yok, sızdı. Biraz fazla içti.

Babası Kardeleni yatağının üzerine bıraktı. Karısına döndü:
- Sedef bize iki kahve söyler misin? Cenkle konuşacaklarımız var. Şimdi ineceğiz.

Sedef hanım kapıyı çekip çıktı. O çıktıktan sonra Kenan bey genç adamın haline baktı:
- Ne diyeceğimi bilmiyorum, olanlar için çok üzgünüm. Sana yaptıklarına rağmen onu alıp buraya getirmen büyük incelik.
- Efendim mesele...

Kenan bey kapıdan çıkarken söylendi:
- İyice zıvanadan çıktı. Çok ileri gitti çok. Ama ben ona yapacağımı biliyorum!

Cenkin bir anda kan beynine sıçradı. Kenan beyin omzundan tuttu. Bu mesele çoktandır genç adamın içini kemiriyordu. Göz göre göre Kardelene işkence yapılmasına izin veremezdi. Öfkeden sesi titriyerek:
- Allah aşkına! Ne yaparsınız? Asar mısınız, keser misiniz?

Yataktaki kızı düşünerek sesini kıstı:
- Yoksa geçen sefer ki gibi sırtına mı vurursunuz?

Kenan beyin gözleri yerinden fırladı:
- Ne diyorsun sen?
- Buna müsade etmeyeceğimi söylüyorum. Eğer ona birdaha elinizi kaldırırsanız...

Karşısındaki adamın nevri dönmüştü:
- Bu ne cüret! Kızıma el kaldırabileceğimi nasıl düşünürsün?
- Gözlerimle gördüm!
- Ne gördün?
- Sırtının her yeri mosmordu, sopayla vurulmuş gibi. Bunu kendisi yapmış olamaz.

Kenan bey kapı tokmağını bıraktı. Omuzları düşerken, gözleri doldu:
- Ben... bilmiyordum.

Akan gözyaşlarını yavaş yavaş silerken yüzüne soğuk bir ifade yerleşti. Sesi onun aksine duygudan kırılıyordu:
- Sedef.

Sersemlemiş bir halde etrafına baktı:
- Sen burda kal, ben şimdi geliyorum. Sakın bir yere ayrılma, lütfen. Konuşacaklarımız var.

Kapı kapanınca Cenk Kardelenin yatağının yanındaki sandalyeye oturdu. Genç kızın yüzüne baktı. Saçları yüzüne düşmüştü. Yerinden kalkıp yatağa yaklaştı. Yüzündeki saçları geriye aldı. Kardelen uyur halde gülümsedi. Rüyasında kimbilir ne görüyordu. Böyle tıpkı bir meleğe benziyordu. Saçlarını okşadı:
- Hep böyle sakin, uslu bir kız olsan keşke. Gerçek olsan. Öylesine saf ve masum. Utanma, sıkılma. Kabul et, sen busun. Oynadığın her oyunda kendi canını nasıl acıttığını görmüyor musun?

Yana düşmüş elini tuttu. Avcunu açıp içindeki çizgilere dokundu:
- Acaba hayat çizgin ne söylüyor? Bende varmıyım? Tek bildiğim seni asla unutmayacağım.

Genç adam gülümsedi. Parmağıyla kendi dudağına dokundu:
- Tam burda duruyor.

Dudaklarını genç kızın avucuna götürüp öptü. Kardelen kımıldadı, gıdıklanıyordu galiba. Elini bırakıp yüzüne yöneldi. Gülüşü hala ordaydı, dudağının kenarında. Sanki birşey bekliyordu. Genç adamın dudaklarından sözler kendiliğinden döküldü:
- Dudakları güle benzer, bir yağmur damlasıyla açmayı bekleyen. O yağmur damlası ben olayım mı? Erittiğin o Buzdan deryalar ın suyundan içmek istemez misin?

Cam kırıkları - KardelenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin