47.Bölüm: Karmaşa

67 4 10
                                    

Cenk bir köşede içkisini yudumlarken bir el ona dokundu. Dönüp baktığında karşında Başak vardı:
- Merhaba.
- Sen...
- Beklemiyordun. Ben burda olacağından emindim oysa.

Cenk ne demek istediğini kurcalamadı:
- Evet, eğlence benden sorulur. Sen nerelerdeydin?
- Amerikadaydım, yeni döndüm. Bu kutlamayı kaçıramazdım.

Boş kadehini bırakıp, masadan  dolusunu alıp içti. Durup dururken kahkaha attı:
- Çok komik.
- Nedir komik olan?

Kadehiyle pistte dans eden Onur ile  Kardeleni göstersterdi:
- Onlar. Onları deli gibi seven iki insanı bırakıp birbirlerine bağlandılar.
- Neler söylüyorsun? İçkiyi fazla kaçırdın galiba.
- Olabilir, ama benimki dürüst bir çare. Senin gibi mutluluk oyunu oynamadan, kimseyi kandırmadan acımı alkolün içinde boğmaya çalışıyorum.
- Saçmalıyorsun. İçmeyi bıraksan iyi olur.
- Öyle mi diyorsun? Derdini mi deştim.
- Hiçbir derdim yok benim!
- Adım gibi eminim. Ben Onuru nasıl seviyorsam sende Kardelene öyle aşıksın. Karenin sevmedi mi seni? İstemedi mi?
- Yeter bu kadar!

Elindeki içkisini aldı:
- Kendini iyice kaybetmeden eve mi gitsen? Sana taksi çağırayım.
- Nişanlıları tebrik etmeden, onlara mutluluk dilemeden...

Cenk'i geriye itip dans pistine doğru yürüdü:
- Onur!

Sesi duymasıyla genç adam cin çarpmış gibi oldu:
- Başak. Döndüğünü bilmiyordum.
- Sana sürpriz yaptım. Nasılsın?

Onuru tutup yanaklarından öptükten sonra Kardelene sarıldı:
- Aşk olsun! Nişanlanacağını haber vermez mi insan? Davetsiz misafir gibi oldum böyle.

Genç adam istemsizce:
- Gelmene sevindim.
- Gerçekten mi? Ya sen Kardelen?

Genç kız başını sallayıp nişanlısına:
- Otursak mı Onur?
- Tabi.

Arkadaşlarından biri Onuru yanına çekti. Eli Onurun elinde olan Kardelen o tarafa sürüklenirken Başak araya girip ellerini ayırdı:
- Nişanlın kaçmıyor Onur. Kardelenle biraz sohbet etmek istiyorum.

Genç kızı alıp bir köşeye geçti:
- Sonunda muradına erdin ha Kardelen? Ne yalan söyleyeyim, bir daha bir araya gelmezsiniz sanıyordum.
- Neden?
- Siz ayrılmıştınız. Biliyorsun, ben ordaydım. Sen yokken Onuru teselli etmek bana düştü... Biz ikimiz o sıralar çok yakın olduk birbirimize... tahmin edemeyeceğin kadar yakın...

Kardelen Başak'ın lafı nereye getireceğini biliyordu. Ama ona geçit vermeye hiç niyeti yoktu:
- Olabilir, dünler yaşanır ve biter. Konuşmaya değmez. Önemli olan bugün. O şimdi benimle, benim yanımda.

Başak Kardelenin geri adım atmayacağını anlamıştı, diğer kozunu oynayacaktı:
- O mektup olmasa Onur sana döner miydi sanıyorsun?
- Mektup?
- Mektuplar mı demeliyim. İkincisi  çok ilginçti doğrusu. Onurun etkilenmesini anlıyorum. Bravo! Aşkına kulak vermeyince çok güzel  vicdanına oynadın. Bir suçlu gibi hissetmesini sağlayıp kendine geri döndürdün.
- Sen neden bahsediyorsun? O mektupta yazanlar...
- Okudum.

Elini çantasına atıp bir zarf çıkardı. Bayağı yıpranmıştı. Yırtılarak açılmıştı. İçindeki mektubu çekip çıkardı:
- Yüksek sesle okumamı ister misin?

Kardelenin nefesi kesiliyordu. Cılız bir sesle:
- Saçmala... ver onu bana... bunu yapmaya hakkın yok.

Başak güldü:
- Acaba sana haksızlık mı ettim diyordum... Ama hayır! Böyle birşeyi kendini acındırmak için kullanmış olman...

Cam kırıkları - KardelenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin