20.Bölüm: İncinen Gurur

86 9 6
                                    

Başak samimi arkadaşlarından olan Nilüferle kantinde oturuyordu. Nilüfer arkadaşını süzdü:
- Hep böyle iki karış suratla mı oturacaksın?
- Canım sıkılıyor.
- Valla benim sevgilim böyle yapmış olsa uykularım kaçardı.
- Kimse lafını esirgemiyor zaten bir sen eksik kalmıştın.
- Hiç alınma. Bu kadar sakin kalabilmene şaşıyorum. Sevgilinin sırtında başka bir kıza ait bir dövme var!
- Sakin olduğumu kim söyledi?
- Hiç belli etmiyorsun o zaman. Böyle birşey ayrılık sebebi olur.
- O kadar da değil! Ben Cenkten kolay kolay ayrılmam. Birşey yapmam lazım.
- Tam araları açılmışken onları birbirinden tamamen koparmalısın. Bence bu kıza fazla yüz verdin.
- Aptallık etmişim. İşin buralara geleceğini tahmin edemedim.
- Sen hala bunların arkadaş olduğuna inanıyor musun?

Başak Cenk ve Kardelenin birbiriyle olan samimiyetini gözünün önüne getirdi. Emrenin çıkardığı dedikoduyu düşündü:
- Her ne olursa olsun. Kardeleni artık etrafımda istemiyorum.

Cenkle aralarında eskisi gibi kıvılcımlar çıkmasada uyumlu bir çifttiler. O Başağın kafasındaki ideal erkekti: yakışıklı, zeki, zengin ve geleceği parlak. Ama şu son birkaç aydır onu tanıyamıyordu. Şimdi bile olanları defalarca sorduğu halde ona hiçbir açıklama yapma gereği duymamıştı. Normalde onu küstürmekten çekinen adamın şimdilerde umrunda değildi. Çoğu arkadaşının ima ettiği gibi Cenk ve Kardelenin arasında arkadaşlıktan daha fazlası mı vardı?

****

Onur ve Kardelen başbaşa ders çalışıyordu. Genç kız sevgilisinin anlattığı şeyleri dinler gibi görünsede kulağını tamamen ona veremiyordu. Cenk'i düşünüyordu. Günlerdir ne yüzüne bakıyor nede onunla konuşuyordu. O yokmuş gibi davranıyordu. Kazara rast gelseler başını çeviriyordu. Ne kadar zoruna gidiyordu bu durum. Önceleri genç kız ona ne kadar kızgın olsada, onu kovsada aralarında bir iletişim vardı. Şimdi büsbütün kopmuşlardı birbirlerinden. Onsuz kendini eksik hissediyordu, bir yanı tutmuyordu sanki. Elinde bir el hissetti. Onur ona bakıyordu:
- Sen beni dinlemiyorsun. Ne düşünüyorsun?
- Cenk'i.
- Bu konu kapanmamış mıydı?

Kardelen dediğine şaşırarak:
- Anlamadım? Ne kapandı?
- Son takışmanızdan sonra... Bitti gitti, düşünme bu kadar.

Genç kızın gözleri uzaklara daldı:
- Yol arkadaşlığı yapıyorsan her ne kadar yolun değişsede aynı yere çıkarsın. Bir şekilde biz birbirimizi yine buluruz.
- Bu arkadaşlığa fazla anlam yüklemiyor musun?
- Bilmediğin için böyle diyorsun, o kadar çok şey paylaştık ki biz onunla.
- Ona saplanıp kalmışsın. Ondan başka herkese, bana bile içini açmıyorsun. Seni tanımamıza fırsat vermiyorsun. O adam senin gücün değil, zayıflığın Kardelen. Aç gözünü! Senin ona ihtiyacın yok!

Onurun bu sözleri Kardelenin kalbini yaralıyordu:
- Onu hiç tanımıyorsun. Söyler misin ben bir aynanın içine hapsolsaydım ne yapardın?
- Aynayı kırıp seni dışarı çıkarırdım.
- Cenk ne yapardı biliyor musun? Benim zarar görmemem için onu herkesten korurdu.
- Yani kendini kahraman ilan edip seni aynaya tutsak ederdi. Bu tamda Cenk.

Kardelen başını salladı:
- Ayna kırılırsa bende kırılırım. Cenk benim o aynanın bir parçası olduğumu bilir.
- O bilir, ya ben? Seni hiç tanımıyorum. Senin için ben neyim? Benimle ne zaman birşeyler paylaşacaksın? Duygularımız karşılıklı değilse...

Genç kız yüzünü sevgilisinin yüzüne yaklaştırdı:
- Karşılıklı... Emin ol. Ben sadece keşf etme aşamasındayım... aşkı...

Son kelimeyi fısıldamıştı. Bu kelimeyi kendi ağzından duymak garipti. Herşey Cenk'i tanımakla başladı. Adına "alışkanlık" dediği şeyin aslında sevgi olduğunu öğrendi ondan. Alışkanlıklar geçerdi, bu geçmeyecek kadar derin, vazgeçilmeyecek kadar güzel bir duyguydu.
Ve şimdi Onurdan aşkı öğreniyordu. Ama daha yolun başındaydı. Genç adam bu konuda tecrübeli olduğu için biraz aceleciydi. Onun sevgi gösterilerine, dokunuşlarına yanlış cevap verebiliyordu bazen. Çoğu zaman yakınlaşmalarını başlatan Onurdu, bitirinde hep Kardelen oluyordu. Cenk'in yanında davranışlarını hoyratca sergileyen, kendini frenlemeyen genç kız, Onurla sessiz, sakin sular gibi oluyordu. Onun Kardelenin üstünde dinlendirici bir etkisi vardı. Şimdi gözlerinin içine bakıyordu. Kardelen bir şeyleri tamir etmek istercesine onu kendine yaklaştırdı:
- Sana karşı kendimi tam ifade edemiyorum, bunun için beni ayıplama.
- Asla! Ama Cenk'e verdiğin yersiz değer canımı sıkıyor.
- Beni ondan kıskandığını söyleme!

Cam kırıkları - KardelenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin