22.Bölüm: Yanmalar

81 6 2
                                    

Sabahın körüydü. Cenk saatin kaç olduğunun farkında değildi. Hiç durmadan araba sürmüştü. Yakıtı bitmek üzereydi, mecburi bir mola vermek için durdu. İhtiyaçlarını da giderdikten sonra telefonundaki istikamete baktı. Gideceği yere beş dakika kalmıştı. Ya onu orda bulamazsa?

Dündar dedenin söylediklerinden sonra hemen Kenan beyi aramıştı:
- Şimdi polisi arıyordum. Kardelen arabasını almamış. Tüm kredi kartlarını da bırakmış. Parasız pulsuz ne yapar benim kızım?
- Sakin olun! Kardeleni buldum galiba. Annesinin mezarının nerde olduğunu söyler misiniz?
- Mezar mı?

Kenan bey kızıyla dünkü konuşmalarını hatırladı:
- Bende geliyorum.
- Siz yanımda olursanız geri dönmeye razı olmaz, onu ikna edemem. Sizin için çok zor biliyorum, ama bana güvenin. Onu size getireceğim, söz veriyorum.
- Tamam, beni merakta bırakma. Kızımın durumundan haberdar et.

Cenk gideceği yere yaklaştıkca Kardelenin durumu için daha da endişeleniyordu. Düşünmemeye çalışarak gaza bastı. Arabayı mezarlığın girişinin yanına park etti. Korkak adımlarla tüm mezarlığı gezdi. Onu burda bulmak istediğinden emin değildi. Ne halde olacağı....

Nefesi kesilerek durdu. Ordaydı. Uzun Siyah elbisesinin pembe fırfırları bir örtü gibi mezarın üstünü kaplamıştı. Kardelen yüzü koyun yatmış, başı mezar taşına değiyordu. Kolları iki yandan toprağı kucaklamıştı. Bir an için onunda öldüğünü sandı, toprakla öyle bir bütün olmuştu ki. Deli gibi yanına koştu:
- Kardelen?

Olduğunca çabuk onu oradan kaldırmaya çabaladı. Kardeleni hemen oradan almazsa toprak onu her an elinden alıp yutacaktı sanki. Vucudu taş kesilmiş gibi kaskatı ve soğuktu. Ona dokunduğunda kendine gelir gibi oldu. Gözleri zar zor açıldığında sadece adını duyabildi:
- Cenk.

Genç adam derin bir nefes alıp rahatladı. Sevinçle onu kucağına aldı. Elleri saçlarında, yüzünde gezdi:
- Karen. Başımın belası.

Genç kız gülümsemeye çalıştı:
- Huysuz ve... tatlı. Şarkılar... öyle diyor.
- Huysuz ve tatlı kadınım.

Cenk mırıldanmaya başladı:
- Şarkılar seni söyler, dillerde nağme adın, aşk gibi sevda gibi huysuz ve tatlı kadın. En güzel günlerini demek bensiz yaşadın...
("Huysuz ve tatlı kadın" şarkısından alıntı)

Kardelen zorlanarak:
- En güzel... günlerimi... seninle... yaşadım...

Gülümserken gözleri kapandı ve başı geriye düştü. Bayılmıştı. Cenk onu kollarıyla sarıp kaldırdı. Kucağında genç kızla arabaya koşturdu. Onu yanına, ön koltuğa oturttu. Direksiyon başına geçerken genç adam titredi. Sakin olmalıydı. Kardelenin ona ihtiyacı vardı. Yaşlar gözlerinden süzülüp aşağı inerken Kardeleni bulduğu için Allah'a şükretti. Hastaneye geldiklerinde genç kızı odaya alıp serum verdiler ve vücut ısısını düzenlediler. Gece boyunca soğukta kalmıştı. Kardelen uyurken Cenk dışarı çıkıp ona temiz kıyafetler aldı, elbisesi toz toprak içindeydi. Genç kız kendine geldiğinde hastanede kalmak istemedi. Cenk onu alıp bir otele götürdü. Duş alıp giyindikten sonra yatağına yattı. Cenk iyi olduğundan emin olduktan sonra dışarı çıkacakken Kardelen onu geri çağırdı:
- Gitme.

Genç adam yatağın üstüne oturdu. Kardelen yanındaki yastığı işaret etti:
- Yanıma uzanabilirsin.
- Sonra bana kızma.
- Kızmam.

Cenk'e kedi gibi sokuldu:
- Söz veriyorum.

Genç adamın kolunu kendine sardı. Cenk onun gözlerinin içine baktı:
- Peki o zaman.

Onu kendine doğru çekti. Boştaki elini başının altına koydu. Kardelenin bakışları hareketlerini takip ediyordu ve onun üstünde durdu. Cenk meydan okuyarak:
- Sen istedin.

Cam kırıkları - KardelenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin