53. Bölüm: Hesaplaşma

40 4 2
                                    

Çıkarken yerdeki fayanslar dikkatini çekti. Üstüne diş macunuyla yazılmıştı:

Hoşçakal

Altına da bir kardelen çizilmişti.

Bu neydi şimdi? Gitmiş miydi? Öyle bir uğramış gibi. Sinirle ayağını yazının üzerine koyup silmeye çalışırken kayıp düştü. Arkasını küvete yaslayıp elini taşa vurdu. Neden hiçbir şey olması gerektiği değildi? Sevdiğini bayram havasıyla kaşılayıp şenlik yapmak yerine ondan hesap sormuştu. Ona olan kırgınlığını bir kenara bırakmak istesede bir yerden sonra tutamamıştı kendini. Dünkü ruh hali gözünün önüne geldi. Kardelenin ona çektirdiklerinin öcünü alırcasına onu altında inim inim inletmişti. Tüm bedenini depreme tutulmuş gibi sarsarak, derinlerine dalıp çıkarak, bırakmasına, yorulmasına izin vermeden zevkten öldürerek. İçine işlerken genç kız bir yandan ona teslim oluyor diğer yandan can çekişerek geri çekilmek istiyordu.
Vucudunu geriye alırken buna rağmen bacaklarını saran bacakları, onu bırakmayan elleri. Onu vahşice öperken aynı tutkuyla karşılık verişi onu tıpkı onun gibi çok özleyişindendi. Dün ona tutunurken yer yer tırnaklarıyla yaptığı izler ne güzel sızlamıştı. İçinde patlarken doğru noktaya bastığını belirten o çığlık ve inlemeyle karışık çıkardığı mükemmel ses. Bunu ondan tekrar tekrar duymak için nasıl da dayanma gücünü zorlamıştı. Öyle bir ateş almıştı ki, kendini fazla kaptırmıştı.
Kardelen onu durdurmasa daha sabaha kadar böyle devam edebilirdi. Kısa bir moladan sonra sanki açmış gibi yine aynı iştah ve arzuyla aşk sofrasına oturdu. Bu sefer hırs yoktu. Genç kızın istekleri doğrultusunda, ona tabi olarak hareket etti.

Bedeninin açlığını bir nevi doyurmuştu. Ya ayrı takılan ruhu? Onu nasıl yatıştıracaktı? Zihni binbir soruyla boğuşuyordu. Kalbi cevap verme cüretinde bulunsa onu susturuyordu. Dün geceden beri içinden çıkılmaz bir ikilemdeydi.
Duşu açıp altına girdi. Su üstünden akıp giderken onunla boğulma isteği. Kardelenin sesi:
- Bana inanmıyorsun. Belkide yine kapıldığın için pişmansın.

Sesini duymanın verdiği sevinçle:
- Seni seviyorum Karen! Seviyorum!

Dediği şeyi idrak ederek başını eğdi:
- İnanmak istiyorum!

Bu konuşan o muydu? Sesi yabancı geldi. Dün gözlerinin içine bakan, onunla sevişen kadın Karen'di. Neden başka biriymiş gibi davranıyordu?
Başını kaldırıp bağırdı:
- Benim Karenim!

Ona nasıl inanmazdı? Kızsa da, arada nefrette etse, onunla yaşadığı hiçbir şey için pişman değildi:
- Pişman değilim!

Su akılını başına getirmişti. Çıkıp Kardeleni aramalıydı. Duştan çıkıp hemen giyindi. Islak saçlarla odasından çıkarken aşağıdan ses duydu. Bahçeye bakan kapıya vuruluyordu. Aşağı inmek için acele ederken neredeyse merdivenlerden düşüyordu. Kenan bey ve Sedef hanım kapıdaydı. Açar açmaz Kenan bey Cenkin üzerine yürüdü:
- Kızım nerde?

Sedef onu tutmaya çalışarak:
- Kenan sakin ol! Kardelen buraya kendi isteğiyle geldi diyorum.
- O zaman gelip bana kendi söylesin. Kardelen!

Cenk sıkıntıyla parmaklarını dişliyordu:
- Burda değil. Bende onu aramaya çıkıyordum.

Bu sefer Sedef önüne atıldı:
- Nasıl değil! Gamze bana sana kaçtığını söyledi. Telefonunu yanına almayı unutmuş. Dünden beri...
- Burdaydı... sabah gitmiş. Uyandığımda onu...

Kenan bey Cenk'in omuzlarından tuttu:
- Bak benim sabrımı zorlama! Seni bulmak için atla karayı seçtim! Dedene gitmek zorunda kaldım. Saklayacak birşey yok, ilişkinizi biliyorum. Nerde Kardelen?
- Bilmiyorum. Bende sizi arayacaktım.
- Yalan söyleme! Seni defalarca aradım!

Cam kırıkları - KardelenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin