46.Bölüm: Hatıram olsun

63 3 6
                                    

Yaklaşık bir ay önce...

Genç adam gece yarısı anahtarıyla eve girerken kapıyı istemeyerek çarptı. Evin içindeki sesleri dinledi, kimseyi uyandırmamıştı. Işıkları yakmadan oturma odasına geçti. Kulaklarını yukarı dikmiş olan köpeği karanlıkta ışıldayan boncuk gözleriyle ona bakıyordu. Onu kucağına alıp oturdu:
- Uyandırdım seni. Madem uyandın, o zaman bana katlanıp beni dinleyeceksin. Biliyor musun ben nerdeydim? Karenin yanında. Sana selam söyledi. Beni de... şutladı.

Gözleri dalarken köpeği koltuğa bıraktı. Gözlerinin önüne arabadaki sevişmeleri geliyordu. Etkisi hala geçmemişti. Başını geriye alarak yutkundu.

Yusuf bey aşağıdaki kapı sesine uyanmış, bakmak için usulca aşağı inmişti. Torununun başını koltukta görünce durdu. Kendi kendine konuşuyordu:
- Onu o kadar çok seviyorum ki. Bu sondu diyorum hep, ama olmuyor. Her ayrılık sonrası daha da bağlanıyorum. Bu nasıl birşey? Sihir mi büyü mü? Anlamadım. İstesemde kurtulamıyorum. Bir bakışı, tek bir bakışı yetti ruhumu teslim almaya. Yeşil gözlerinin seve seve kölesi oldum yine. Elleri avuçlarımda kaldı sanki, teninin sıcaklığı beni hala sarhoş ediyor. Eminim oda aynı halde. Kollarıma gelir miydi yoksa? Onu bu derece hisseder miydim? Bırakmadı, bırakamadı... seviyor...

Yusuf bey duyduklarına daha fazla dayanamayarak merdivenlerden yukarı çıktı. Bu kız! Çok tehlikeliydi. Ona ilişkilerinin bittiğini söylemişti, ama hala sürüyordu. Ve duyduklarına göre de torununu gün geçtikçe daha da avcunun içine alıyordu. Kardelene yumuşamıştı biraz, ama Kenan beyin geçmişini araştırdıktan sonra bu birlikteliğe kattiyen onay vermiyordu. Rahatsız bir şekilde yatağına uzandı.
Aşağıda Cenk lambayı açmış, kendine içki almıştı:
- Babasını benden çok seviyor. İnanabiliyor musun? Onun sevgisi benim aşkıma ağır basıyor, dedemi haklı çıkarıyor... Bununla nasıl mücadele edebilirim? Bir meçhule doğru sürüklenip gidiyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum artık.

Gözlerinden yaşlar boşalarak kadehleri peşe peşe sıralayıp içti. Sabah içkiden zom olmuş bir halde annesi onu koltuktan kaldırdı:
- Ne zaman geldin? Nedir bu halin? Şu gözlerine bak! Bütün gece içtin mi? Şarhoşsun sen!

Cenk yalpalıyor, salak salak sırıtıyordu:
- Evet, aşk sarhoşu. Hayatımın en güzel gecelerinden birini geçirdim, buna içilmez mi? 

Annesi onu omzundan destekleyip merdivene doğru itti:
- Leş gibi kokuyorsun. Haydi duşa!

Kayın pederi aşağı iniyordu. Cenk elini başına götürerek dedesini komik bir şekilde selamladı:
- O Yusuf Altay Arman bey. Sabah şerifler hayır olsun.

Kahkaha tufanına tutuldu. Dedesi sakinliğini koruyordu:
- Bu halin ne? Ayakta duramıyorsun?

Genç adam parmağını kaldırdı:
- Hayır! Kabul etmiyorum! Yıkılmadım, ayaktayım! Vazgeçmedim! Başardım! Bana geldi, benimle oldu... Beni seviyor duydun mu?

Torunu kahkahalarla yukarı çıkarken yaşlı adam başını sallayıp yemek masasına geçti. Cenkin yenilgisini hazmedemediği için böyle konuştuğunu bilmiyordu. Torununun kahkahalarında adeta o kızın zafer çığlıklarını duyuyordu. Telefonunun ekranına baktı:
- Konuşmak şart oldu Kenan.

****
Kardelen de Cenk gibi gece geç saatte eve gelmiş, yatağına uzanıp saatlerce düşünüp ağlamış sonra uyuya kalmıştı. Baş ağrısıyla uyandı. Duşa girerken sevdiği adamla geçirdiği ateşli dakikalar gözünün öne geliyordu. Onu bu kadar çok severken, ondan ayrı kalmak zorunda olsa bile Onurla yapamazdı. Zaten dün gece Cenkle birlikte olarak ona ihanet etmişti. Onura açık açık bu ilişkinin yürümeyeceğini söyleyecekti. Bunu bütün gün erteledi. Odasından çıkmak istemiyordu. Hazırlanıp aşağı indiğinde öğlen olmuştu. Babasıyla sohbet ederken dışarı çıkacağını söyledi. Sedef ona kaş göz yapıp yerinden kaldırıp bir kenara aldı:
- Birazdan Yusuf Altay Arman gelecek. Düşündüğüm şeyse kalsan iyi olacak. Gidip daha şık birşeyler giysen?

Cam kırıkları - KardelenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin