5.Bölüm: Oyun

107 9 3
                                    

Son ders zilinin çalmasına daha bir saat vardı. Kardelen beden eğitiminden sonra eve gidebilecekti. Diğer derslere isteksizce girmiş hatta bir iki dersi atlamıştı. Ama okulda spor her zaman en sevdiği ders olmuştu, hem kafasını boşaltmak açısından hemde bir gayeye yöneltiği için. Başarıyı önemsemezdi ama kendine hedef belirlemeyi severdi. Bu kendi kendiyle hesaplaşması gibi birşeydi, bir tür ceza yada ödül. Ruhen ve bedenen sınırlarını zorlayan bir iç savaş. Silahlar hep kendine çeviriliydi. Şimdiki gibi. Aslında bu dersi kaytarması gerekiyordu, sırtındaki morluklar yüzünden herkesin içinde soyunması olanaksızdı. Ama bu derse girmeyi kafasına koymuştu bir kere. Diğer kızlar giyinirken onlara çaktırmadan tuvalette şort ve tişörtünü giydi. Elbiselerini spor çantasının içine koyup şifreli çelik dolabına bıraktı. Ders bitiminde herkes duşlara dağıldı. Oda çantasını alıp duş kabinlerinin olduğu yerde lavabonun oraya çantasını bıraktı. Yanına iki havlu alarak duşa girdi. Havlular ıslanmasın diye kabinin duvarından aşağı sarkıttı. Duştan sonra birini bedenine diğerinide sırtını gizlemek için omzunun üstüne atacak, elbiselerini alıp duşta giyinecekti. Çıkardığı kirli spor kıyafetlerini kabinin diğer duvarının üstüne koydu. Suyu orta sıcaklıkta ayarlayıp suyun altına girdi. Sırtı feci sızlıyordu, suyun ayarını düşürdü. Bu daha iyi geldi. Başını şampuanlayıp durularken kabinin duvarındaki kıyafetlerinin yerinde olmadığını gördü. İki havludan büyüğüde öteki tarafa çekiliyordu. Elini atıp tutamadan gitti:
- Hey! Ne yapıyorsunuz? Benim o havlu!

Her kimse cevap vermedi. İyice durulanıp duşu kapattığında garip birşey fark etti. Hiç su sesi gelmiyordu. Sanki duşta olan bir tek oydu. Saçının suyunu iyice sıkıp kolundaki lastikle sıkı bir topuz yaptı. Küçük havlusunu alıp kendine sardı. Duş kabininin kapısını aralayıp dışarı baktı. Hiç bir ses seda yoktu. Lavabonun üstüne bıraktığı çantasını aradı, yoktu. Temkinli adımlarla soyunma odasına yürüdü. Bomboş banklar ve giyinme dolapları onu karşıladı. Neler oluyordu? Etrafını aradı taradı ama giyebileceği hiçbir şey yoktu. Kafasını kapıdan çıkarıp spor salonuna göz gezdirdi. İşine yarayacak birşey var mıydı? Tüm malzeme dolapları kilitliydi. Hatta yangın kapısı bile. Bunda bir iş vardı, sanki herşey kasten yapılmıştı. Dönüp soyunma odasına girdi ve çıkış kapısına yaklaştı. Dışardan sesler geliyordu. Çok net olmasada birileri fısıldaşıyor gülüşüyordu. Tabi ya, bu bir tuzaktı. Bunun kimin yaptığını biliyordu: Cenk. Rezil olmak pahasınada olsa bu şekilde dışarı çıkardı ama ya sırtındaki yaralar? Saçıyla kapatsa. Peki ya yüzünü ne yapacaktı? Asıl makyajsız çıplak gibi hissediyordu. İlk günden herkese yutturduğu gamsız kız imajını nasıl yerlebir ederdi? Çaresiz onlar gidene kadar bekleyecekti. Ama odaya dalış yaparlarsa onu kimse kurtaramazdı. Bu ihtimale karşı hasarı nasıl en aza indirgeyebileceğini düşündü. İyi bir espiri yada Cenki alaşağı edecek bir gönderme işine yarayabilirdi. Düşünmeye koyuldu.

***

Cenk'in etrafındaki kalabalık yavaş yavaş dağılıyordu. Kendi arkadaş gurubundan kimse kalmayınca onlardan biri:
- Korkarım planın tutmadı Cin. Bir saat oldu. Bu kızın burdan çıkmaya niyeti yok.

Bir başkası:
- Biraz daha burda oyalanırsak hocalara yakalanacağız.

Bir diğeri:
- Çetin ceviz çıktı.

Cenk pes etmedi:
- Ben o cevizi kırmasını bilirim. Hadi siz gidin.

Arkadaşları gülüşünce kendini açıklama gereği duydu:
- Cıvımayın oğlum, düşündüğünüz gibi değil. Her oyunun bir kuralı vardır. Siz benim hiç bunun dışına çıktığımı gördünüz mü?
- Namuslu adamsın vesselam. Yanlız yarın sabah olayın nasıl sonuçlandığını anlatacaksın tamam mı?

Omzuna vurup uzaklaştılar. Cenk çenesini kaşıdı. Şimdi bu kız niye dışarı çıkmıyordu? Kapıyı tıklatıp içeri girdi. Kardelen havluya sarılmış bankta oturuyordu. Önce onun olduğuna inanamadı genç adam. Makyajsız haliyle sanki bambaşka biriydi. Süt gibi bembeyaz bir yüz, abartısız kaşlar ve rimelsiz kirpiklerin altında iri yeşil gözler. Saçlarını sıkı bir topuz yapmıştı. Gözleri istemsizce vucut hatlarına kaydı. Havlu omuzlarını ve bacaklarını açıkta bıraktığından berrak teni gözüne çarptı. Bu haliyle melekleri kıskandıracak kadar güzeldi. İlk defa yanıldığını içinden itiraf etti, bu kız tam bir kardelendi.

Genç kız Cenk'in bakışları altında sıkılarak yerinden kalkıp sırtını duvara verdi:
- Sen mi aldın elbiselerimi? Çabuk geri ver!

Cenk şaşkınlığını üstünden atarak:
- Vermessem?

Kardelen köşeye sıkışmış bir av olduğunun farkındaydı:
- Vermessen akşama kadar burdan çıkmam.
- Neden? Tüm okulun seni havluyla görmesi bu kadar mı kötü? Senin gibi özgüveni yerinde olan bir kız böyle şeyleri önemsemez bile.

Genç kız cevap vermedi. Bir eliyle havluyu tutarken diğer eliyle saçındaki lastiği açmaya uğraşıyordu. Telaş yaptığı için saçı dolaşmıştı. Cenk onu burdan çıkarmak için korkutmayı düşündü. Üstüne üstüne yürüdü. Kardelen sırtını gizleyerek geri geri gidiyordu. Sanki arkasında birşey saklıyordu:
- Git burdan yoksa avazım çıktığı kadar bağırırım.

Cenk ellerini kalırdı ve flörtöz bir edayla:
- Tamam canım, şaka yaptım.

Arkasını ona döndü ve gider gibi yaptı. Genç kızın beklemediği bir anda onu kendine doğru çekip çevirdi. Gördüğü şeyle ona dokunması ve bırakması bir oldu. Kardelenin sırtı mor izlerle doluydu. Cenk bir iki saniye tepkisiz kaldı. Dün geceyi düşündü:
- Baban mı yaptı?

Kardelen sinirlendi:
- Bana acımaya kalkarsan anlını karışlarım!

Genç adam onun bu başkaldırışını anlayabiliyordu, bu onun kendini savunma meganizmasıydı. Çaresizliğindendi. Gözlerindeki ürkek bakışlardan seziyordu bunu. Ne yaptığını düşünmeden onu çekip sardı. Kardelen itiraz edip onu itekledi:
- Bırak beni! Dokunma!

Cenk ona dahada sarıldı:
- Bırakmayacağım!

Genç kız kurtulamayacağını bildiğinden yada birine ilk defa böyle dayanmanın, sarılmanın verdiği duygusal sarsıntıyla katıla katıla ağladı. Genç adam kollarını yavaş yavaş gevşetti ama Kardelenin artık onlardan kurtulmak gibi bir çabası yoktu. Her zaman olduğu gibi maskesini takıp güçlü görünmek için bir bahanesi yoktu. Yaralarını göstermişti bir kere. Bir süre sonra kendini geriye çekerken ikisininde beklemediği birşey oldu, üstündeki havlu yere düştü. Çırılçıplak kalmıştı. Yüzü hızla kızarırken bakışlarını karşısındaki yabancıya dikti. Onun başka yerlere bakacağından korkarak dikkatini yüzünde toplamaya çalıştı. Kardelenin yüzünde öyle masum ve günahsız bir ifade vardı ki Cenk çekinmese alnından öpecekti. Ona gülümseyerek gözlerini kapatıp arkasını döndü. Genç kız hemen havluyu yerden alıp bedenine sardı. Cenk Kardelene dönmeden kapıya doğru yürüdü. Eli tokmağa giderken konuştu:
- Elbiselerini şimdi getireceğim. Bu olanları hiç yaşanmamış sayalım olur mu?

Dışarı çıktığında az önce birinin hızla uzaklaştığını görmedi. Cenkin onlara gidin demesine aldırmadan o içeri girer girmez kapının ardından içeriyi dinlemişti. Duyduklarından çok başka bir anlam çıkarmıştı:
- Bravo! Vahşi kısrakları ehlileştirmeyi Cin'den öğrenmek lazım.  

  

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Cam kırıkları - KardelenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin