55. Bölüm: Benimle yan

51 0 0
                                    

Aradan bir hafta geçmişti. Kardelenin yaraları hızla iyleşiyordu. Doktor ona şimdilik ayağa kalkamayacağını, tekrar yürüyebilmesinin biraz uzun sürebileceğini söyledi. Genç kız bunu önce sakinlikle karşılasa da, yavaş yavaş hayatının nasıl bir hal alacağını düşününce sinir harbi yaşıyordu. Cenk dahil hiç kimseyi yanında istemiyor, onları davranış ve sözleriyle itiyordu. Dedesi bile dinletemiyordu:
- İyleşeceksin, bu sana bağlı. Sen güçlü olursan...
- Hiç yorulma dede, masal dinleme yaşını çoktan geçtim. Bir asalak gibi babam ve Sedef olmadan bir yere kıpırdayamayacağım. Onlara hep ihtiyacım olacak.
- Ne var bunda? Hem bende varım...
- Bu yaşında birde sana yük olayım öyle mi?
- Ne varmış yaşımda? Benim senin için yapabileceklerini küçümsüyor musun? Bu söylediğini hastalığına veriyorum, yoksa çok kötü bozuşuruz.
- Dikkatimi başka yere çekip beni oyalayamazsın. Kendi başıma kalkamayacak, yürüyemeyecek kadar aciz...
- Yeter! Sus artık! Kendine acımayı bırak!
- Hayır, gerçekçiyim! Yine birilerinin başına kaldım! Böyle olmasından sa...
- Sakın! Sana sert yüzümü hiç göstermedim, ama bir an önce kendine gelmezsen...

Yaşlı adamın sinirleri zıplamıştı. Kardelen onun kötü olduğunu görünce dudağını ısırdı:
- Özür dilerim! Ben böyleyim işte! Nankörün biriyim!

Genç kız kolunu yüzünün önüne almış gözyaşlarını akıtmamak için direniyordu. Dedesine arkasını dönüp yorganı başına kadar çekti. O dışarı çıkınca yorganın altında katıla katıla ağladı.

Cenk kapının önünde Dündar dedeyi bekliyordu:
- Nasıl?
- Çok karamsar. Ailesi de olsa birilerine bağlı olarak yaşamak zoruna gidiyor. Kendini çaresiz, köşeye sıkışmış hissediyor.
- Ne kadar hassas olduğunu, İçinde bulunduğu durumu gururuna yediremediğini benden daha iyi kimse bilemez. Üni de elinden az çekmedim. Üstesinden geleceğiz dede.

****

Onur ailesiyle birlikte dayısının yatağının başındaydı. Tarık bey ölüm döşeğindeydi. Sayıklıyordu. Ara ara kendine gelip birşey diyordu:
- Suna Bağları...

Onur dayısının elini tutmuştu:
- Bizim dayı, alamayacaklar. Kazandık! Parayı götürüp Yusuf Altay Armanın gözüne sokacağım.

Tarık bey gözlerini açtı. Gülümseyerek:
- Yüzünün halini... görmek isterdim.

Boştaki elininin parmağını havaya kaldırdı:
- Ordan seyredeceğim, canlı yayın.

Sesli güldü. Bu sırada göğsünü yerinden çıkaran bir öksürüğe tutuldu. Yiğeni birşey yapamamanın acısıyla ağlıyordu. Tarık bey nefesini birkaç kez içeri çekerek öksürüğüne hakim oldu:
- Buna mecbur... olmadığın halde... verdiğin tüm... sözleri tuttun. Seni nasıl sevsem... Nasıl övsem bilemiyorum.
- Konuşmasan artık...
- Bırak... bunlar benim... son cümlelerim. Aklımı kurca...layan tek birşey var: Mutlu... musun?

Genç adam yüzüne bir gülümseme yerleştirerek:
- Çokkk. Evimdeyim, siz yanımdasınız.

Annesine, babasına ve kızkardeşine tebessüm etti:
- Daha ne isterim.

Tarık bey başını salladı:
- Beni anladın... Karın... Bana doğruyu... söyle? Onu seviyor musun?

Fazla aceleyle atladı:
- Seviyorum, hemde çok. Hayal ettiğim hayat ve başarı ayaklarımın altında.
- Başarı... evlilikte aşk... önemlidir. Sen Kardeleni...
- Dayı ne olur! Ondan bahsetme!
- Sesinde kötü birşey seziyorum. Neden? O kız seni... sevmekten başka...
- Senin bildiğin gibi değil. Benim bildiğim gibi de değilmiş. Boşver.
- Senden... son birşey... istesem?
- Söyle.
- Kardeşin... Yusuf beyin... aranızı açmasına... müsade etmeyeceksin, ona hiçbir... zaman sırtını... dönmeyeceksin.

Cam kırıkları - KardelenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin