37.Bölüm: Küçük hesaplar

43 3 9
                                    

Akşam olmuştu. Kardelen evde annesi (?) Sedef ve babası Kenan beyle  birlikte yemek yiyordu. Kenan beyin canı bir meseleye sıkılıyordu:
- Gel sen beni dinle kızım. Ne tıkılıyorsun öyle küçük yere. İstediğin yerde büyük bir galeri açalım sana. Ona yakın birde ev alırız.

Genç kız kadehini masaya bıraktı:
- İstemiyorum, atölye bana yetiyor. Evde neredeyse tamam. Bavulumu hazırladım. Çok yakında benden kurtuluyorsunuz. 

Sedef hanım yüzünü buruşturdu:
- Babanın sunduğu imkanları tepince ne olacak? Sana rahat mı batıyor?
- Hayır siz batıyorsunuz.
- Kolay zannediyorsun değil mi? Ucuz romanlardaki gibi birşey sanıyorsun. Okurken çok sevimli durabilir, ama gerçekte öyle değil, bilmiyorsun. Daha 22 yaşındasın hayatın zorluklarının farkında değilsin.
- Sevgili ablam, pardon "annem" beni düşünüyor. Gözlerim yaşardı.
- Uzun bir hayat var önünde. Gez toz eğlen. Neden kendini boşyere yıpratıyorsun? Oyalanmak için bir sürü meşkuliyet bulabilirsin, yorulmak niye?  

Durakladıktan sonra:
- Bu günleri çok ararsın sonra. Güzelsin, zeki de sayılırsın. İstikbalin parlak. İleride...

Kardelen sandalyesine yaslandı:
- Hiçbir işe yaramadan, benim gibi bol keseden para harcayıp bir asalak gibi yaşa diyorsun. O parlak istikbalin nasıl göründüğünü tahmin etmek zor değil.
- Küstahlık etme! Biraz beni örnek al.  Sende gençliğimi görüyorum...

Genç kız bir hışımla sandalyesini çekip doğruldu:
- Sakın! Ben hiçbir şekilde sana benzemiyorum! Senin gibi evli bir adamın metresi olmakta...

Sözünü bitiremeden ondan tokatı yedi. Sedef bununla da kalmadı:
- Sana karşı çok alttan aldım, ama yeter! Bana ahlak dersi vereceğine önce kendine bak! Sevgilin varken Cenki ayartıp Başaktan ayırdın!

Masadan uzaklaşıp yukarı çıktı. Babası Kardelene doğru bakıyordu. Şüphe dolu, sorgulayan bakışları onu tedirgin etti. Kendini aklama gereği duydu:
- Sedefin söylediği doğru değil!

Bunu söylerken gözünün önüne  yatakta Cenkle öpüştükleri geldi. Babası buna tanık olmuş gibi gözlerini ondan kaçırdı. Kenan bey bundan kızının ona karşı tamamen dürüst olmadığını çıkardı. Genç kız bunu sezmiş gibi:
- Bana inanmıyor musun?
- Umarım. Beni büyük hayal kırıklığına uğratırsın. Bu hala senin  umurundaysa tabi.

Yukarı çıkmadan önce bir kez daha kızına döndü:
- Sedefe bir özür borçlusun.

Kardelen içinden isyan ediyordu:
- Hayır değilim! Söylediğim doğruydu!

Ama evet, biraz ağır olmuştu. Ya onun söylediği?
Kardelen masada tek başına kalmıştı. Babasının dışarı çıktığını duyduğunda yukarı koşup Sedefin odasının kapısını tıkladı. Söylediği hala kulağında çınlıyordu:
- Sevgilin varken Cenki ayartıp Başaktan ayırdın!

Yutkunup kendine hakim olarak alçak bir sesle:
- Konuşmak istiyorum.
- Gir!

Ablası aynanın karşısında en şık ve güzel haliyle yine göz kamaştırıyordu. Nasıl başarıyordu bunu? Bir an ona hayran kaldı. Kendini düzelterek  söze girdi:
- Aşağıda söylediğin şey... yalan!
- Ne?
- Başakla Cenki... ayırdığım.
- Öyle mi? Peki... Bunu söylemek için mi geldin?
- Babamın kafasına saçma sapan...
- Hani umurunda değildi? Bizi istemiyordun? Ne oldu?

Birşey diyemiyordu, kapıya doğru yürüdü. Bu kadınla konuşmak hataydı. Sedef yerinden kalkıp onu kolundan tuttu. Kulağına doğru yaklaşıp gülerek fısıldadı:
- Doğru değil mi? Onur zeki ve yakışıklı olabilir, ama Cenk zengin de.

Cam kırıkları - KardelenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin