16. Bölüm: Gizli Aşk

96 12 2
                                    

Onur yatağına uzanmış bu geceki doğum günü partisini düşünüyordu. Cenk yine ona altın tepsilerde sunulan yemeği bekleyen bir prens edasındaydı. Acaba onun sahip olduklarını kıskanıyor muydu? Onun yerinde olmayı ister miydi? Bu sorulara ne evet nede hayır diyebiliyordu. Ama Kardeleni Cenkten kıskandığını kendine itiraf etti. Şu an genç kız ona daha yakındı. Ama bu çok yakında değişecekti, öyle ummak istiyordu. Kardelen onu öperek bunun sinyalini vermemiş miydi? Genç kızın kendiside buna şaşmış olmalıydı, çünkü dudakları ona değer değmez geri çekilmek istemişti. Ama Onur onun dudaklarının sarhoş edici tadını aldıktan sonra bırakmamıştı. Birbirini bıraktıklarında başları dönmüştü. Onurun gözünün önüne Kardelenin kızarmış yüzü geldi. Onun yüzüne bakamamıştı, utanmıştı:
- Sen git, ben biraz hava alacağım.

Onur başını sallamıştı. Onunda kendine gelmesi lazımdı, içi içine sığmıyordu çünkü. Bir öpücüğün ona bu kadar etki edeceğini oda tahmin etmemişti.
Bir yarım saat sonra Kardelen yanına gelmeyince yukarı çıktığında yüzü hala gülüyordu. Genç kızı Cenk'e sarılmış gördüğü anda gerilmişti. Ama Cenkin sırılsıklam haline rağmen Kardelen onunla içeri gelince içine su serpildi. Güvertede ne olduğunu sormadı. Kardelen onu tercih ettiğine, onun yanında olmak istediğine göre bunun önemi yoktu. Ama şımarık Cin prens rahat durmuyordu. Üstünü değiştirip onlara katıldı. Yeniden şampanyalar patlatıldı:
- Parti bu gece bitmeyecek! Yarın evimde havuzda hep beraber yazın keyfini çıkaralım.

Islıklar, alkışlar. Cenk omuzlara alınıp
müzik ve eğlencenin dozu biraz daha arttırıldı. Kardelen gülerek onları seyrediyordu. Onur sordu:
- Sen gidecek misin?

Genç kız tebessüm etti:
- Elim mahkum, ben gitmezsem Cin zorla götürür.

- Siz... ikiniz ne zamandan beri tanışıyorsunuz?
- Birbucuk iki seneye yakın.
- Ben sizi çocukluk arkadaşı filan zannetmiştim. Birbirinize olan yakınlığınız...

Genç kız onun yüzüne baktı:
- O bana en yakın insan.
- En yakın? Bir kardeş, bir arkadaş gibi mi?
- Herkesten yakın! Gölgem misali hep yanımda. Bir nevi yol arkadaşı. Benim kahrımı ondan başkası çekmez.

Kardelen keskin bakışlarıyla sanki ona göz dağı veriyordu. Gözünü gözünden ayırmadan adeta "Bu hep böyle kalacak! " diyordu.

******

Saat geçenin ikisiydi. Kardelen arabasını evin garajına doğru sürerken içerde yanan ışıklar dikkatini çekti. Babası bu saatlerde genelde uyumuş olurdu. Garaja girdiğinde anladı bunun ne manaya geldiğini. Sedef geri dönmüştü. Aracı sanki hiç yerinden kıpırdamamış gibi her zamanki yerine park edilmişti. Tekerine bir tekme attı. Açık ayakkabıları yüzünden ayağı ağırdığında sinirle yere çöktü. Yine herşey eskisi gibi olacaktı. Babasının Sedef le onun arasını yapma çalışmaları tekrarlayacaktı: Yeni bir mutlu aile tablosu denemesiyle yüzyüze gelecekti. Işıklar yandığına göre bu geceden "kaynak" çalışmalarından nasibini almadan yatamayacaktı. Arabasına binip gerisin geriye gitti. Müsait bir yerde durup Cenk'i aradı:
- Hala yatta mısın?
- Evet, ne oldu?
- Bu gece...
- Kardelen mi?

Başağın sesi geldi arkadan. Genç kız bir an suskunlaştı:
- Neyse boşver, iyi geceler diyecektim.
- Karen...

Kardelen telefonu kapattı. Görünüşe göre Cenk geceyi Başakla geçirecekti. Orda kalamazdı. Aklına başka yer geldi. Bu saatte olur muydu? Olmazsa orda bir kenarda kıvrılıp uyurdu. Babasına mesaj çekti:
Parti uzadı, Gamzelerde kalacağım. Merak etmeyin!

Son kelimenin ekini sildi: Merak etme!

Neden birşeyde olduğu gibi kalamıyordu? Mutlaka bozulması mı lazımdı? Mutluluk elle tutulmaz birşeydi, senin olduğunu sandığın anda uçup gidiyordu. Ama ona kıyıdan kenardan dokunmak bile bir tebessüm bırakıyordu insanın yüzünde. Bunu kaybetmemeye çalışacaktı, kendini acıtarak yormak kadar kolay değildi nasılsa. Bu sefer ucunda ceza değil ödül olacaktı.

Cam kırıkları - KardelenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin