Onur Kardelen ve Cenkten ayrıldıktan sonra hastaneye gelmişti. Koşa koşa koridorlardan geçip aradığı kata geldi. Uzaktan patronu Aziz beyi görünce yavaşladı. Söyleyeceklerinden korkuyordu. Yanına gidince acılı baba ona tokat attı. Sonra ona birşey söylemeden yerine oturdu. Onur ayakta ona bakakaldı. Ne diyeceğini, ne yapacağını bilmiyordu. Başak'ın böyle birşey yapabileceğini tahmin edememişti:
- Onun intihar edebileceğini düşünmemiştim. Başak öyle bir kız değil.Aziz bey sinirle ayağa fırladı:
- Nasıl bir kız söylesene! Seni uyarmama rağmen onunla ilişkini sürdürdün. Evlilik haberini soğukkanlılıkla karşılaşmasını mı bekliyordun?
- Aziz bey inanın benim bir suçum yok. Ben ona anlatmaya çalıştım. Başak beni dinlemedi.
- Yalan söyleme Onur! Seninle yaptığım konuşmayı onunlada yaptım, onu uyardım. Bana söz verdi. Ve dün yanıma gelip ne dedi biliyor musun?- Onu çok seviyorum baba, aklımdan çıkaramıyorum. O da beni seviyor. Bundan eminim. Ama elini kolunu bağlayan birşey var, o kız... Onunla kendi isteğiyle birlikte değil...
- Seni sevdiğinden nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?
- Çünkü daha dün beni kollarının arasına alıp severken....Genç kız yüzüne sert bir tokat yedi:
- Ne olursa olsun ondan vazgeçmeyeceğim!Aziz bey Onura döndü:
- Sen ne yapmaya çalışıyorsun? Neden ikili oynuyorsun? Kızımdan ne istiyorsun?
- Birşey istemiyorum.
- Seni çalışkan, aklı başında, dürüst bir genç olarak tanıdım. Çok yazık... Sende servet avcılığı...
- Hayır! Öyle olsa sizden borç istemezdim!
- Hı, borç...Yerinden kalktı:
- O parayı unut Onur! Sana borç vermeyeceğim gibi koza holdingle bütün bağlarını koparıyorum. Bunun ne manaya geldiğini biliyor musun?
- Yapmayın! Beni bir dinleyin! Ben mecbur kaldım! Kızınız beni...
- Seni uyarmıştım. Benimle kimse oyun oynayamaz!Doktor yanlarına geldi. Genç kızın durumunun iyi olduğunu söyledi:
- Onur diye birinden bahsediyor. Onu görmek istiyor.Aziz bey başını salladı:
- Tamam. Onur hadi kızımın...Genç adamın az önce tüm umutları sönmüştü. Tek düşündüğü şey çiftlik ve dayısıydı, ona verdiği söz. Ellerinden kayıp gidecekti. Dünya yansa umurunda değildi şimdi:
- Üzgünüm. Ben gelmiyorum. Hatırlarsanız az önce benim sizinle hiçbir bağımın kalmadığını söylediniz.
- Ne? Bu farklı birşey. Ölümden dönmüş bir kızın...
- Benimde bir ölüden farkım kalmadığına göre... Ona bir faydam dokunmaz.
- Ne diyorsun Onur?
- Beni öldürdünüz diyorum! Kızınızın uğruna hayallerimi yıktınız! Onun saplantılı aşkına benim tüm hayatımı kurban ettiniz!Doktor Onuru teskin etmeye çalıştı:
- Sakin ol genç adam! Meselenin ne olduğunu bilmiyorum, ama içerdeki kızın şimdi size çok ihtiyacı var. Bileklerini kesmiş. Çok kan kaybetti. Ciddi piskolojik bir travma geçiriyor. Sizin sevginize, alakanınıza muhtaç. Bu tür hastalarda önlem alınmazsa böyle vakkalar çok sık tekrarlar.
- Bunları bana değil, Aziz beye anlatın! Ben birşey yapamam.Gitmeye yeltenince patronu onu tuttu:
- Onur dur! Konuşalım.
- Konuşacak birşey kaldı mı?Aziz bey nefesini bıraktı:
- Söz konusu kızım benim! Onun için olmazı oldururum!
- Bırakın beni!Patronu onu çenesinden sertçe tuttu:
- Yanına gidip onu tekrar hayata döndüreceksin! Ondan sonra ne istersen konuşalım! Tamam mı?!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cam kırıkları - Kardelen
RomanceKardelen: İncinmekten korkarak kendini gizleyen narın çiçek. Ama karların ortasında açacak kadar cesaretli. Ya da güneşe yüzünü dönmek için acele eden, verdiği sözleri tutamayan hercai bir çiçek. Sen karar ver ne olduğuna... (2016)