1

230K 4.7K 1K
                                    

Güncellenme Tarihi: 31 Mayıs 2020

"Allah der ki;

Kimi benden çok seversen onu senden alırım.

Ve ekler;

Onsuz yaşayamam deme, seni onsuz da yaşatırım.

Ve mevsim geçer, gölge veren ağaçların dalları kurur,

Sabır taşar,

Canından saydığın yar bile bir gün el olur.

Aklın şaşar, dostun düşmana dönüşür.

Düşman kalkar dostun olur.

Öyle garip bir dünya,

Olmaz dediğin ne varsa olur.

Düşmem dersin düşersin.

Şaşmam dersin şaşarsın.

En garibi de budur ya;

Öldüm der durur yine de yaşarsın..."

*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-

Bütün ışıkları kapatmış camdan dışarıyı seyrederken endişeyle sokağı gözetliyordum. Ama ne bir insan ne de kedi köpek geçiyordu. Saat o kadar geç olmuştu ki bu çok normaldi. Üstümdeki hırkaya sıkıca sarılıp akan burnumu peçeteye sildim.

Alerjim yetmiyormuş gibi bir de bu mevsimde hastalanmıştım ama gelin görün ki en yakın arkadaşım beni evde bir başıma bırakmış sabahtan beri bir kez olsun aramamıştı. Cidden derdi neydi anlamıyordum.

Salondan çıkıp odasına yöneldim. Defne genelde odasından çok çıkmazdı, ama son zamanlarda o kadar kötüydü ki yani benim şu hasta halimden bile kötü olmasına akıl sır erdiremiyordum. Odasının girişindeki panoya baktım kısaca. Birkaç yazı ve fotoğraftan başka bir şey yoktu.

Buraya girdiğimi görse eminim çok kızardı ama biraz kontrol etmemin sakıncası yoktu senelerdir birlikteydik ve onun iyiliğini istiyordum.

Dağınık yatağı gözüme o kadar karışık geldi ki yani insan nasıl bu kadar dağınık yatabilir anlam vermek imkansızdı. Bir iyilik yapıp nevresimlerini değiştirmeye karar verdim. Dağınık yatağın içindeki bilgisayarı alıp masanın üstüne koyarken gerçekten bu kadar dağınık olması beni yormuştu.

Gözlerim yorulmuştu resmen dağınıklıktan.

Kirli nevresimleri söküp sepete attım, en son ne zaman değiştirmişti bunları acaba? Dolaba yönelip yeni bir takım nevresim çıkaracakken elime gelen şeyle kaşlarım çatıldı. Ne olduğunu görmek için nevresimleri kaldırdığımda şeffaf poşetin içinde küçük küçük haplarla karşılaştım.

Bu kız kafayı mı yemişti? Uyuşturucu kullanıyor olamazdı değil mi, olabilirdi. Son zamanlarda kafayı yemiş gibi davranmıyor muydu zaten? Ben o kadar iyimserdim ki bunu asla aklıma getirmemiştim. Çarşafları iyice karıştırıp dolabın içindeki tüm hap ve tozları buldum yani umarım hepsi bu kadardır.

Nasıl da saklamış bunları şüphelenmemiştim bile.

Yeni nevresimlerini takıp odasını havalandırdım. Hapları da alıp pijamamın cebine attım, bunları yeni arkadaşları sayesinde edindiğine o kadar emindim ki. Şimdi bulduğumu öğrenince hayatıma karışamazsın tarzında uzunca bir konuşma yapacağına emindim ama hayır! Anne babası yoktu tek başınaydı ve hayatını çürütmesine bu şekilde yok olup gitmesine asla izin veremezdim.

BÖĞÜRTLENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin