15

77.8K 2.7K 412
                                    

İstanbul'a gece en güzel şekilde, denize kıyısı olan semtlere çökerdi. Önce güneş batar, sonra ay yavaş yavaş semaya süzülürdü. Ay göğe tam anlamıyla yükseldiğinde ise hele bir de dalgalı deniz varsa, sudaki şavkı görülmeye bile değil saatler boyunca izlenmeye değerdi!

Fakat ben bunu izlemek yerine Kerem tarafından sürüklendiğim hastanede ağır adımlarla doktorun odasına ilerliyordum. Telefonu çaldığı için arkamızda kalan Yağız'a gözlerimi devirsem de topuklu ayakkabılarımın üstünde biraz daha dayanacaktım. 

Kerem'in koluna tutunurken "Yani ne gerek vardı, alırdım bir tane soğuk algınlığı ilacı tamam işte." dedim.

"Ecrin, sürekli beni geçiştirmeye çalışıyorsun yemezler. Gidelim baksın ciğerin düşecek gibi öksürüyorsun." dudağımı bükerken geldiğimiz kapının önünde duraksadık. Kerem kapıyı çalıp içeri girerken üstümdeki ceketin önünü açıp içeri girdim. 

Kapıyı kapatacakken yüzü oldukça gergin olan Yağız elini uzatarak kapatmamı engelledi. "Geç güzelim sen." 

Kafamı sallayıp odaya girdiğimde kır saçlı bir adamla karşılaştık, gülümsüyordu. "Hoş geldiniz, Ecrin bu güzelliğine o baygın bakışlar yakışmıyor. Serum işe yaramadı mı hiç?"

"Ciğeri düşecek bence Orhan amca, sen bir bak yarın da kampa gideceğiz. Kötüyse gitmeyiz." ona kötü kötü bakıp adının Orhan olduğunu öğrendiğim doktora dönüp sevimlice gülümsedim.

"Bence iyiyim ama Kerem'in gönlü olsun." beni onaylayıp muayene tarafına yönlendirince perdenin arkasına geçtim. Sırtım açık olduğu için sorun yaşamayacaktım, deri ceketimi çıkardım hızlıca. 

Hızlı bir muayene sonrası o odadan çıktı ben de tahta çubuk sokulan boğazımdan özür dileyerek ceketimi giymeye başladım.

"Evet, nasıl?"

"Gribal değil, ancak feci üşütmüşsün. Yani sağanak altında mı kaldın diyeceğim ama dilim varmıyor demeye." deyince bakışlarımı kaçırdım.

"İlaç yeterli olmayacaksa, iğne falan ne varsa ver Orhan amca."

"Ya sen benim düşmanım mısın?" diyerek Kerem'e dönerken o sırıtıp kafasını iki yana salladı. "Sen kendini düşünmüyorsun ben niye düşüneyim?" 

İğne yaptıramazdım, bugüne kadar sadece serum yemiştim. Kalçamda o acıyı hissetmeye hiç mi hiç hazır değildim kimse kusura bakmasın.

Sevgili doktorum Orhan amca bir sürü ilaç verince göz devirsem de yapacak bir şeyim yoktu. "Bu kadar değil mi?"

"Evet düzenli kullanımda işe yarayacaktır, öksürüğün çok artarsa hava desteği alabilirsin." kafamı sallayarak onu onayladıktan sonra küçük çantamı düzeltip ayağa kalktım. 

Çocuklar da peşimden çıkarken ellerimi deri ceketimin küçük ceplerine sokmuş asansöre doğru ilerliyordum. Sessizliği asansörden indikten sonra kardeşim bozdu.

"Siz ilerleyin ben şu reçeteyi sisteme onaylatıp kodunu alayım." Kerem saçlarıma öpücük bırakıp danışma masasına ilerlerken kapıdan çıktık. 

Yanımda sessizce dikilen Yağız'a dikkatimi verirken çatık kaşlarla önündeki olmayan taşı tekmeleyip derin bir nefes aldı. Elimi koluna uzatırken çekingendim, bu akşam güzel vakit geçirmiştik canını neyin sıktığını merak ediyordum.

BÖĞÜRTLENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin