Uçmak için kuş olmak gerekmiyor. Küçük sevinçler olsun yeter.
"Lan atsana topu!" Arın'a şaşkınca bakarken gözlerimi ovuşturup baktım tekrar, çocuğun içinden ne çıkmıştı ya?
"Abi delireceğim ya delireceğim, atsana lan adam orada duruyor!" alnımı kaşıyıp dudağımı ısırarak ona bakarken koltuktan kalkmış olan kardeşime bakıyordum.
Bir küfür savurup "Gerizekalı, al kart gördü işte." dedi. Cidden şu an sinirlendikleri şeyin tuttukları takımın 11 tane futbolcusu olması dışında sorun yoktu. Arkamdaki yastığı kucağıma çekerken burnumu peçeteye silip Yağız'a baktım. Elleri gerginlikten bembeyaz olmuş maça öyle bir odaklanmıştı ki, şaka gibiydi.
"Beyler bir sakin ya." sesim Kerem ve Arın tarafından asla duyulmazken Yağız hayallerinden sıyrılmış gibi bana döndü hemen. "Bir şey mi oldu, ağrın mı var?"
Ona gözlerimi kırpıştırarak bakmayı kesip kafamı iki yana salladım, ay gerçekten delirmişlerdi.
"Hadi koçum hadi aslanım bak sağda adam hadi bak at topu ona, aynen öyle at şimdi." Arın maç spikeri maçı anlatırken bu hallerine gülümsedim. Kerem televizyonun önüne dizleri üstünde çökmüş pozisyonu takip ediyordu.
"Lan adamı pazara gönderdi." Kerem kahkaha atarken top anladığım kadarıyla ceza sahasının içine girmeden önce bir oyuncu tarafından yavaşlatıldı ve şut çekti. Çektiği şut kalenin dibindeki forvet oyuncusuna ulaşırken o yükselerek topu kaleye gönderdi.
Evde yüksek bir "GOL" sesi yankılanırken kulaklarımı tıkayıp yüzümü buruşturarak onlara baktım, futbolu biliyordum ama hiçbir zaman fanatik olacak kadar bir takıma odaklanmamıştım.
Keremse babam gibiydi, maç akşamları genelde böyle geçiyordu sanırım. Ben genelde yazın burada olduğum için ligin bitişine denk geliyordum ama babamın Beşiktaş stadında loca satın aldığı için bir kere gitme fırsatım olmuştu. Çok garip ama aşırı keyif veren bir ortama sahipti, yani maçı izleyeceksem statta izlemeye tercih ederdim.
"Kaç kaç şimdi bu maç?" hafiften miyop olduğum için ekrana gözlerimi kısarak baktım. "2-1 öndeyiz." diyen Yağız yerinden kalkarken kızaran yanaklarını fark ettim. "Dur bakayım, yaklaşsana."
Kaşlarını çatsa da isteğimi yerine getirerek suratını bana yaklaştırdı. Hemen dibimdeki suratı nefesinin dudaklarıma çarpmasına neden olsa da sakince elimi yanaklarına sonra da alnına koydum. "Ateşin var."
Resmen fısıldayarak söylediğim şeyle kaşları daha çatılırken elimin üstüne elini kapattı ve "Seninkiler çok soğuk, maçın heyecanından ter bastı beni." dedi.
"Emin misin Yağız, seni de şuraya yatıralım istersen." Arın yarım ağız sırıtarak bize bakınca onu ayıplar bir şekilde bakıp gülümsedim. "İyisin değil mi, bak kendimi suçlarım diye demiyorsan eğer valla üzülürüm."
"İyiyim gerçekten." alnındaki elimin üstüne koyduğu elini çekerken benimkini de çekmiş dizimin üstüne bırakmıştı. "Git yukardan tişört falan al üstüne." diyen Kerem çatık kaşlarla bana bakarken gözlerimi belertip sırtımı koltuğa yasladım.
Yağız üstündeki kazağı çekiştirip gözden kaybolurken maça odaklandım. Beşiktaş öndeydi, bizimkilerin de keyfi yerindeydi.
"Acıktım." ortaya maç hariç ses olsun diye bir laf atarken Kerem telefonunu uzattı. "Şurada Dürümcü diye kayıtlı bir numara var arayıp bir şeyler sipariş etsene."
"Annemler yokken hep dışarıdan mı yiyeceğiz?"
"Bugünlük böyle olsun." omuz silkerken ne sipariş edeceğimi düşünüyordum, dürümcüden ne sipariş edebilirdim ki yani?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÖĞÜRTLEN
ChickLitBöğürtlen dikenler arasında yetişen nadide bir meyvedir. Dikenler arasından türlü zorluklarla sahip olursunuz onun lezzetine. İnsan umut ettikçe yaşardı. Ecrin'in tek dayanağı umuduydu. Ama öyle bir gün geldi ki... "Herkes benden umudu kestiğinde b...