26

76.3K 2.2K 275
                                    

Bölümü yazmaya başlamadan yazarın kendine yazdığı ufak bir not: Gelecekteki bölümler için şimdi sevimli bir bölüm yaz.

Saçlarımdaki eller ve kulağımdaki şömineden gelen çıtırtı sesleriyle huzurlu uykumdan sıyrılırken gözlerimi açtığım gibi Yağız'ın bakışlarıyla karşılaştım.

"Günaydın."

"Günaydın güzelim."

"Saat kaç oldu? Çok mu uyuduk acaba." diyerek yattığım yerden doğrulurken o gözlerini ovuşturup bana bakmaya devam etti.

Kafamı cama çevirip dışarıya bakarken Yağız telefonuna bakıp saatin öğlene geldiğini söylemişti.

"Kahvaltı yapalım o zaman ama önce yüzümü yıkamam lazım." diyerek koltuktan kalkarken dönen başımı tuttum. Genelde çok yattıktan sonra kalktığımda başım dönerdi zaten.

"İyi misin?" kolumu tutup anında yattığı yerden kalkan sevgilime dönüp gülümsedim iyiyim anlamında. Bir anlığına dünyam kararmıştı ama şu an gayet iyiydim.

"İyiyim bir anda kalkınca oldu. Hadi şuraları toparlayalım, geliyorum şimdi." diyerek banyoya geçtim. Elimi yüzümü yıkayıp ihtiyaçlarımı hallettiğimde eşyalarımızın olduğu odaya girip valizden beyaz boğazlı örgü kazağımı aldım. 

Boğazlı kazak sevmezdim ama bu düşük yakaydı yani boğmuyordu. Siyah taytımı da giyip ayağıma çoraplarımı geçirdiğimde hazırdım. Saçlarımı örüp mutfağa geçtiğimde Yağız'da üstünü değiştirmiş vaziyette yanıma geldi.

"Evet ne yapıyoruz şimdi?"

"Krep ya da omlet belki patates kızartması da olabilir bilemedim."

Yağız tezgaha yaslanıp beni izlerken karar vermeye çalışıyordum. Hiç aç değildim aslında.

"Müzik açayım mı?"

"Harika olur." diyerek onu onayladığımda spotify hesabından ortak kararla bir liste açmıştık. 

İnce ince doğradığım patatesleri kızgın yağa atıp kapağını hafifçe kapayınca mutlulukla gülümsedim. Bir kez daha yanmadan başarabilmiştim şu işi. Patates ne kullanışlı yiyecekti ya. Kızartması güzeldi, salatası güzeldi, kumpiri, püresi, sulu yemeği her türlü gideri vardı yani.

"Bir sonraki şarkı sana gelsin." diyerek ona döndüğümde elindeki kahve bardağını bırakıp gülümsedi. Çok yakışıklıydı ya insan gerçek olduğuna inanamıyordu.

Sezen Aksu'dan Kaçın Kurası çalınca kahkaha attım. Belime sarılan kolların sahibi kafasını boynuma gömüp dudaklarının değdiği yere öpücük bıraktı. Of alışık değildim böyle şeylere.

Emir'le sevgili olduğumuz dönemde de çok yalnız kaldığımız söylenemezdi mesela, dosttuk her şeyden önce. Şimdi çok farklı bir durumun içindeydim. Yağız çok farklıydı bana göre.

Şarkıya eşlik ederken domatesleri de ince ince dilimlemiştim. Baya yetenekliymişim he patates kızartabiliyordum yumurta da yapabilirdim. Annem yeteneği konusunda bana da bir şeyler öğretmeye çalışsa da temel şeyler hariç çok bilgim yoktu.

Allah'ım, şu romantik anda düşündüğüm şeye bak ya. Gerçekten yemek bilgim miydi önemli olan?

Omzuma konan öpücükler duraksamadan devam ederken derin bir nefes alıp bedenimi ona döndürdüm. "Yağız dikkatim dağılıyor."

"Biliyorum, onun için yapıyorum zaten." kıkırtısı kulağıma dolduğunda eğdiğim başımı kaldırdım. Utanmaza bakın ya.

Tencereye göz atıp ona döndüğümde kollarımı boynuna sardım. Utanmazdı falan ama benim sevgilimdi canım sonuçta. Çalan şarkıyla gülümserken biraz geri çekilip "Bu dansı bana lütfeder misiniz hanımefendi?" demez mi.

BÖĞÜRTLENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin