42

43K 2K 259
                                    

Bölüm Şarkısı: Emre Aydın- Hoşçakal

_*_*_*_*_*_*_*_*_*_*_*_*_*_*_*_*_

EcrinMertoğlu

Sabahın ilk ışıklarıyla gece yarısı uyuduğumu sanıp yanımdan giden annem ve babamın yalnız bıraktığı odamdan çıktım. Üstümdeki hırkaya sıkıca sarılıp evdeki herkesin uyuduğundan emin olunca spor ayakkabılarımı alıp evden usulca çıkmıştım.

Merdivenleri ağır ağır inip binadan çıktığımda soğuk hava tenime çarpıp kendime gelmemi sağladı. Elimdeki istifa mektubu ve düğün davetiyesini yan koltuğa bırakırken saçımı kulağımın arkasına sıkıştırıp arabayı çalıştırdım. 

Bir müzik kanalı açıp dururken çokta fazla ona odaklanmadım sadece ses olsun da biraz düşüncelerimden kaçayım istiyordum. 

Davetiyede yazan adrese yaklaşırken burada olmadığını bilsem bile nerede evleneceğini uzaktan görmek istiyordum. Nasıl bir yeri beğenmişlerdi, Yağız'ın istediği gibi bir yer miydi? Merak ediyordum.

Denizin dibindeki yalı uzaktan güzel gözükse de hiç de bizim lisede düşündüğümüz gibi bir yer değildi. Kapısında hazırlık yapan çalışanları görünce bu saatten başlamış olmalarına içerledim. 

Acele etmesenize ya, ne gerek vardı sanki.

Daha fazla durmayıp sahil boyunca sürdüm arabamı. Tanıdık mekanın önünden geçecekken yavaşlayıp arabayı uygun bir yere park ettim. Davetiyenin üstünde yazan adıma bakarken bunu onun yazdığına emindim. Yazısını çok iyi biliyordum, elleriyle yazmıştı bunu. 

Neden gerek görmüştü bunu, niye gözüme sokuyordu bilmiyordum. Arkama yaslanıp doğum gününde kaçtığımız yere baktım. Birbirimize söz verdiğimiz yere, ona hiç gitmeyeceğimi söylediğim yere. 

Onu bıraktığım yere.

Bizim için önemliydi burası, başlangıcımız da sonumuz da burası olmuştu. Gözümden düşen yaşı hızlıca silerken hırkamın cebindeki yüzüğü çıkardım. Lisede yüzük takan çiftlerden değildik sadece bir hediyeydi biliyordum ama çok değerliydi benim için. 

Londra'da hiç çıkarmamıştım parmağımdan. Ama bugün başka biriyle evleniyordu o başka birine ait yüzük takıyordu. 

Kendimi arabadan hızla atarken kapıyı kilitleyip boş caddede karşıya geçtim. Derin bir nefes alırken rüzgardan saçlarım yüzüme gelip önümü kapatıyordu.

Banka otururken öylece oturdum. Nasıl benden sonra birini sevebilmişti?

Ben niye yapamıyordum bunu, neden sevemiyordum birini? Aklımın ucundan bile geçmemişti ki bu düşünce. O olmayacaksa kimse olmasındı, istemiyordum.

Elimdeki yüzükle oynarken kendi halime acır gibi güldüm. Ne hale gelmiştim, Londra'dan ne diye dönmüştüm ki sanki? 

Bile bile canımın yanmasına müsaade etmiştim. Başıma gelenleri gerçekten hak etmiş miydim ya ben?


YağızTuna

Önümdeki kravatlardan siyah olanı aldım. Hangi renk olduğu çok önemli değildi de olması gerekliydi işte.

"Yağız." 

Odamın kapısı çalınınca oraya döndüm. Barkın abi dimdik bir şekilde odaya girdiğinde yüzüme bakmadan elimdeki kravatı aldı.

"Elis seninle konuşmak için geliyor. Karımı üzecek bir şey dersen seni gebertirim Yağız. Anladın mı beni?"

"Enişte benim onu üzdüğümü nerede gördün?"

BÖĞÜRTLENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin