O bensizliği göze aldıysa, ben onsuzluktan bir şey kaybetmem.''
- Nazım Hikmet
Annemin sesiyle kafamı yumuşak yastığıma daha fazla bastırdığımda sanki sesi daha da yaklaşmıştı.
"Ecrin uyan artık kızım."
"Ya anne saat kaç ki daha?"
"Saat altı annecim."
"Akşam altı mı?" gözlerimi ağır ağır açıp ona bakarken o çoktan perdelerimi açmış ellerini beline yaslamış bana bakıyordu.
"Hayır canım sabah 6."
"Ders kaçta başlıyor?" sorumla birlikte kolundaki saate dikti gözlerini, sabah sabah bu kadar güzel olması ayıp değil miydi?
"2 saatin var, Kerem hazırlanıyordu çıkacakmış birazdan. Ayrı ayrı mı gideceksiniz?" o askıdaki kıyafetlerimi yatağın üstüne bırakırken saçlarımı karıştırıp yatakta yan döndüm. Yastık yüzümün bir kısmını kapatırken "Konuşmadık ama o çıksın ben giderim." dedim.
"Günaydın." Kerem kollarını kapımın iki kenarına koyup içeri kafasını uzatırken oldukça enerjikti, benim aksime.
"Gün aydı mı sahiden?" gülerek içeri girdi. Yatağımın üstüne yan şekilde uzanırken burnumu da sıkmıştı.
"Akşam erken yattın sen nasıl hala uykun olabilir?" uyumuş muydum diye sorsaydı keşke. Bütün gece ağlayıp, yatakta dönmekten sabaha karşı gözlerim kıpkırmızı şekilde uyuyabilmiştim. Yani nereden baksak bir iki saat anca uyumuş olmalıydım. Kerem de bunu fark etmiş olacak ki elini çenemin altına koyup yüzümü kendine çevirdi.
Nefesini üflerken bir şey demek yerine dudaklarımı iki yanından tutup gülümsetti beni.
"Makyajla kurtarabilecek misin meraktayım." sessizce bunu derken annem odadan çıkmış çıkmadan da "Hazırlanın hadi çabuk." demişti.
Onlarda şirkete gidecekti bugün sanırım.
"OFFF." Yataktan kalkarken Kerem yastığı kafasının altına çekip telefonuyla ilgilenmeye başladı. Kıyafetlerimle birlikte giyinme odasına girerken kapıyı da kapattım arkamdan.
Banyom giyinme odasının içinde olduğu için kısaca duş almaya karar vermiştim, vaktim vardı hem biraz toparlardım belki. Annemin fark etmediğini sanmıyordum, konuyu açmamıştı bilerek herhalde.
Yaseminli şampuanımla saçlarımı köpürtüp yıkanırken annemin kokusunun çevremi sarmasıyla mutlulukla gülümsedim. Gece her ne kadar Defne'nin yokluğuna ağlasam da gündüzleri mutlu taklidi yapmam gerekiyordu.
Kafamda havluyla giyinme odasına geçip hızlıca iç çamaşırlarımı üstüme geçirdim. Gömlek giyersem kravat takmam gerekeceği için tişörtten yana kullandım seçimimi, kravat bağlamaktan da nefret ederdim. Hiçbir zaman gömlek giyeceğimi düşünmüyordum yani. Beyaz yakalarında yeşil çizgisi olan okul armalı tişörtü giyip eteğe yöneldim.
Siyah şortlu eteği giyip tişörtü de güzel bir şekilde içine katarken üstüme ceket olarak ne alacağımı düşünüyordum. Havalar güzeldi, ılık ılık esiyordu. Kot ceketimi aldım arabada durmasından zarar gelmezdi.
Giyinme odasından çıktığımda Kerem yoktu, çoktan gitmiş olmalıydı. Kafamdaki havluyla saçımın ıslaklığını tamamen alıp nemli halde bırakarak makyaj masama oturdum. Saçlarımı tamamen kurutunca düzleştirici fırçayla kabarıklığını aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÖĞÜRTLEN
ChickLitBöğürtlen dikenler arasında yetişen nadide bir meyvedir. Dikenler arasından türlü zorluklarla sahip olursunuz onun lezzetine. İnsan umut ettikçe yaşardı. Ecrin'in tek dayanağı umuduydu. Ama öyle bir gün geldi ki... "Herkes benden umudu kestiğinde b...