4. Bölüm

1.3K 78 9
                                    

Eve girdiğim gibi anneme gözükmeden odama girdim. İçimde atamadığım korkuya lanet edip derin bir nefes aldım.

Kendimi yatağıma bırakıp gözlerimi kapadım. Allah'ım bunların hepsi rüya olsun, lütfen. Gözlerimi açınca hiçbir şeyin değişmediğini fark ettim.

Sinirle tısladım ve yataktan doğruldum. Bu sırada çantamın içinde telefonumun titrediğini duydum. Okuldayken telefonumu titreşime alıyordum ve çıkarmayı her seferinde unutuyordum.

Alt dudağıma işkence ettirmekten vazgeçip çantama doğru uzandım. Ön gözünden titreyen telefonumu alıp kimin aradığına baktım. Bu dünkü numaraydı.

Korku bütün bedenimi ele geçirirken titredim. Allah'ım ölmek için daha çok gencim ben? Tamam saçmaydı bu. Yani telefonla beni nasıl öldürebilirdi ki?

Titreyen ellerimle telefonu açtım ve kulağıma yaklaştırdım. ''A... Alo.''

Sesimin titremesine engeleyemezken telefonun diğer ucunda hissiz bir kıkırdama duydum. ''Gece Kadın korkmuş mu?'' Kahkahası kulaklarımı doldururken damarlarımda akan kan hızlanmıştı. ''Gizli kimliğin ortaya çıkınca savunmasız kaldın tabi. ''

Derin bir nefes alarak bütün cesaretimi topladım. ''Bak... Ben Gece Kadın değilim. Araştırmadan Timuçin'e güvenmişsiniz. Aptal mısınız? Hiç mi düşünemediniz bu salak nereden buldu Gece Kadın'ı diye?''

Allah'ım sanırım kendim kaşınıyorum ama onlarda aptallıktı. Hiç mi araştırmamışlardı beni?Timuçin'e güven olmayacağını bilmiyorlar mıydı?

Telefonun diğer ucundan tıslama sesi duyuldu. ''Çok cesursun Gece Kadın. Bakalım kardeşin elimdeyken de bunu söyleyebilecek misin?''

Kaşlarım öfkeyle çatıldı. ''Ona dokunursan buna sana pişman ederim piç kurusu. Duydun mu beni? Ona dokunmayacaksınız.''

Yine kahkaha atarken tüylerim diken diken oldu. ''Şuan tam karşımda Gece Kadın. Eğer onu almak istiyorsan sana mesaj atacağım adrese gel.''

Ardından telefonun kapandığını belirten ses... Sesli bir şekilde yutkunup telefonun ekranına baktım. Kardeşim onların elindeydi ama yalanda söylemiş olabilirlerdi. Evet... Büyük ihtimalle beni tuzağa çekmek için yapmışlardı.

Şuan kardeşim dersehanedeydi. Emin olmak için onu görmem şarttı.

Hızla formamın üzerine ceketimi geçirip annemin yanına doğru gitmeye başladım. Salona girip onu televizyon izlerken görünce kaşlarım çatıldı. Daha dün televizyon için babama bağrırken şimdi ise oldukça mutlu görünüyordu.

Annemin yanında durduğumda bana bakmaya tenezzül etmeden televizyon izlemeye devam etti. ''Anne ben Melis'i dersehaneden almaya gideceğim. Beni merak etme.''

Annem televizyondan gözlerini çekip bana bakmaya başladı. ''Geç kalma.''

Başımı sallayıp odadan çıktım. Telefonumu ceketimin cebine attığım gibi evden çıktım. Durağa doğru yürürken derin bir nefes alıp durdum. Otobüse binmek istemiyordum. Zaten moralim berbattı. Birde oradaki insanları çekemezdim.

O an yanımda geçmekte olan bir taksiyi durdurdum ve içine bindim. Taksiciye yolu tarif ettikten sonra kendimi koltuğa rahatlıkla bıraktım ama içimde kötü bir his vardı ve bu hisse göre hiç iyi şeyler olmayacaktı.

Taksici durduğunda parayı hızla adama uzattım ve taksiden indim. Dersehanenin büyük camdan yapılmış kapısını açmamla suratıma sıcak hava üflenmesi bir oldu. Dışarısının bu kadar soğuk olduğunu fark etmemiştim bile.

Danışmandaki kadın ağzındaki sakızı çiğneyip manikürlü tırnaklarına bakmakla meşgüldu. Ah! Tam bir... Onunla uğraşamazdım. Sadece kardeşimin iyi olup olmadığını merak ediyordum.

Kadının önünde durunca lens olduğu belli olan mavi gözlerini bana dikti. Ya hemen ne istediğini söyle ya da defol dermiş gibi bakınca konuşmaya başladım. ''Melis Aykaç hangi sınıfta acaba?''

Kadın kaşlarını çattı. ''Bir saat önce kuzeniniz olduğunu söyleyen bir çocuk aldı onu.''

Gözlerim korkuyla büyürken kadına hiçbir şey söylemeden arkama döndüm ve çıkışa doğru ilerledim. Sesler rüzgar ile birlikte kulağımda karışırken hiçbir şey anlayamıyordum. Yapmıştılar... Kardeşim şuan onların elindeydi. Benim yüzümden!

Dersehaneden çıktığım gibi cebimde olan telefonu çıkardım. Çoktan mesaj attığı adresi okuyup telefonumu cebime koyacakken titrediğini fark ettim. Tekrar telefonumun ekranına bakınca şarjının bittiğini fark etmemle ''Siktir!'' diye fısıldadım.

Bir bu eksikti. Her şey üst üste mi gelecekti? Gözlerimi çevremde dolaştırıken yumruklarımı sıktım. Taksiye verecek param kalmamıştı. Bu yüzden durağa doğru yürümeye başladım.

Durağa vardığımda birkaç kişinin olduğunu görmemle sıkıntıyla nefesimi dışarıya verdim. Kardeşimin kılına zarar verdiyseler bunu onlara fena ödetirdim. Dövüşmeyi bilmeyen kızlardan değildim. Küçük bir kızken halam bana dövüşmeyi öğretmişti. O harika dövüşürdü. Hareketleri öyle sert ve hızlıydı ki hemen yere yığılırdınız.

En son halamla iki yıl önce konuşmuştuk. Onu eniştemi aldattığını anlamadan önce...

Düşüncelerim otobüsün durması ile dağıldı. Otobüse bindim ve kalabalık olmamasına şükrederek yaşlı bir amcanın yanına oturdum. Gözlerimi yumdum ve bir nefes aldım.

Oraya gittiğim gibi beni öldüreceklerdi ama en azından kardeşimi kuratabilirdim. O daha çocuktu ve onun hiçbir suçu yoktu.

Otobüs durunca ayağa kalktım ve otobüsten indim. Etrafıma baktığımda ıssız bir yer olduğunu anlamam uzun zamanımı almadı. Otobüsten gelen ışık kaybolurken tedirginlikle yürümeye başladım.

Çok karanlık olmamasına rağmen etrafteki rahatsız edici sessizlik sinir bozucuydu. Ankara'da böyle sessiz yerler var mıydı?

Sonunda adresin olduğu yere varınca büyük villa dikkatimi çekti. Vay canına! İşte, bunu beklemiyordum. Daha çok ıssız bir fabrika falan hayal etmiştim.

Derin bir nefes alırken demir kapıya doğru yürüdüm. Hava karardığı için daha soğuk olmuştu ve ben formalarımla üşüyordum.

Demir kapığa vardığımda kapının önünde iki dev gibi adam beni durdu. ''Bırakın beni piç herifler. Kardeşimi almaya geldim.''

Adamlar kendi aralarında bakıştıktan sonra beni bıraktılar. Kapı gürültülü bir şekilde açılınca derin bir nefes aldım ve adımlarımı villaya doğru çevirdim.

Villanın kapısı başka bir adam tarafından açılınca içeriye girdim. Etrafı göz gezdirince yanıma doğru bir kadın yaklaştığını gördüm. Onu kaşlarım çatık bir şekilde izledim. Siyah küt saçları ile mini hizmetçi elbisesiyle çok sexydi.

Başımı iki yana sallarken o çoktan yanıma gelmişti. ''Patron sizi salonda bekliyor efendim.''

Kadın ilerlemeye başlamışken onu taki etmeye başladım. Tamam, kesinlikle bunu beklemiyordum. Direk olarak kafamı silah dayayacaklarını ve beni öldürmelerini bekliyorken beni salonlarına çağırmıştılar. Şaşırtıcıydı ve fazla merak uyandırıcı.

Salona girdiğim gibi hizmetçi arkamdan kapıyı kapatıp çıktı. Bunu yapmasıyla beş adamın odak noktası ben olmuştum. Yüzleşme vaktiydi sanırım...

GECE KADINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin