30. Bölüm

938 44 6
                                    

Bağırışmalarla gözlerimi açtım. Mırıldanıp sesleri duymamaya çalıştım ve uykuma geri dönmek istedim. Ama inadına sesler çoğalmış ve uykum çoktan kaçmıştı.

Sinirle oflayıp üzerimdeki örtüyü sol tarafıma attım. Gözlerimi ovalayıp yataktan kalktım. Dolaba doğru ilerledim. Bana nasıl kıyafetler alındığını bilmiyorum. Açıkçası dün akşam bakmadım. Çok yorulmuştum ve hemen üzerimdeki yırtık ve kirli olan kıyafetlerle uyumuştum.

Dolabın kapağını açtım. Hmm... Bir tarafta tişört ve kazaklar, bir tarafta şort ve pantolonlar, bir tarafta elbise ve etekler bulunuyordu. Gayet düzenli bir şekilde yerleştirilmişlerdi.

Aşağıdaki bağırış sesleri birden artınca korkuyla yerimden sıçradım. Ne oluyordu?

Derin bir nefes alıp üzerime bir pantolon ile tişör geçirdim. Saçlarımı gelişi güzel toplayıp odamdan çıktım. Merdivenlerden inerken sesler daha çok netleşiyordu. ''Sakin olun lütfen.''

Bu ses Ege'ye aitti. Bağırmıyor ve sakince birisini ikna etmeye çalışıyordu. ''Ne demek sakin olayım? Kızımı almaya geldim ben. Onu bu şekilde burada tutamazsınız. Birazdan polislerde burada olur.''

Babamın sesiyle son basamakta durdum. Babam buradaydı. Babam! Korkuyla yutkundum. Gözlerim doldu. Titremeye başladım.

Korkuyordum. Babamın yüz ifadesinden, söyleyeceklerinden, yapacaklarından korkuyordum. Salona giremezdim. Onunla yüzleşemezdim.

Çağatay bağırmadan ama sert bir sesle konuşunca düşüncelerimden ayrılıp onları dinlemeye başladım. ''Polisler hiçbir şey yapamazlar Murat Bey.''

Babam kendinden emin şekilde konuşurken Batuhan'ın burada olmaması diledim. Her şey daha kötü olabilirdi. ''Kendinize çok güveniyorsunuz. Siz sadece bir avuç çocuksunuz. Kızımı burada zorla tuttuğunuzu öğrendiklerinde hepiniz hapisi boylayacaksınız.''

Efe'nin buz gibi çıkan sesi kulaklarıma vardı. ''Hiç kimseyi burada zorla tutmuyoruz. Kızınız on sekiz yaşında ve kendi kararlarını verebilir.''

Birkaç sert ve kararlı çıkan adım seslerinden sonra karşımda babamı beklemiyordum. Salondan çıkarken merdivenlerde beni görmüştü. Birkaç saniye şaşırsa da hemen toparlandı. ''Bunlar doğru mu Elif? Sen burada isteyerek mi beş serseriyle kalıyorsun?''

Nutkum tutuldu. Bir şey söyleyemedim. Ağzımı açmamla sol yanağımda sert ve keskin bir acı duymam bir oldu.

Tiz çığlığım evde yankılandı ve ben sağa doğru düşüp başımı duvara vurdum. Sesler uğultu olarak geliyordu. Ama babamın sesini seçebiliyordum. ''Sen de aynen halan gibisin. Orospu...''

Hıçkırdım ve ağlamaya başladım. Yanağımdaki acı artıyordu. Küçüklüğümdn beri halama benzetilirdim. Her şeyim, her hareketim ona bezermiş. Halamı, eniştemi aldatırken gördükten sonra artık o benzetmeyi kabul edemedim. Her bana ''Halana çok benziyorsun.'' diyenlere cevabım ''Ben o değilim.'' oluyordu.

Şimdi ise kendi öz babam, bana bu yakıştırmayı yapmıştı. Kolumda bir acı ile doğruldum. Şaşkınca babamın kızgınlıktan kırmızıya dönen yüzüne baktım. ''Kalk, eve gidiyoruz!''

Hıçkırarak ağlamaya devam ettim. Eve gitmek istemiyordum. Eğer eve gidersem çok kötü şeylerin olacağını biliyordum.

''O hiçbir yere gitmiyor.'' Mert'in sesiyle içimde bir umut belirdi. Babam arkasına dönerken beni de savurdu. 

Mert merdivenlerden iniyordu ve bir bana bir de babama bakıyordu. Babam alayla güldü. ''Hepsiyle yattın değil mi?''

Ağlamam şiddetlendi. Bana, öz kızına nasıl böyle bir şey söylerdi ki? ''Baba...''

GECE KADINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin