Batuhan arabayı sürerken karanlığı izliyordum. Ankara'nın dışına çıkmıştık ve ben tedirgin olmaya başlıyordum. Batuhan'ın yanında oturan Mert de sessizliğini korurken bana gerçekten iyi davrandığını düşündüm. Batuhan ve Efe'nin aksine o bana daha çok korumacı ve anlayışlı yaklaşıyordu.
Karanlığın ucunda renkli ışıklandırmaları görünce gözlerimi kıstım. Sonunda neredeyse düz denebilecek bir yola girdiğimiz için seviniyordum.
Işığa ne kadar yaklaşırsan hareketli müzik o kadar çoğalıyordu. Sonunda ışığın içine daldığımızda yutkunmak zorunda kaldım. Allah'ım! Burası hiçte bana göre bir yer değildi. Ne işlere bulaşmıştım ben?
Üstlerinde sadece südyen ile dolaşan kızların rahatlığına şaşırırken altlarına şort diye adlandırdıkları kumaş parçasına bakıyordum. Şimdi anlıyorum, Mert'lerin neden bana bu kısa şeyleri giydirdiklerini.
Batuhan arabadan çıktığı gibi Mert de ikinci olarak kendini atmıştı dışarıya. Derin bir nefes alarak cesaretimi topladım. ''Bunu yapabilirm. Yapabilirim.''
Kendime verdiğim güvenle arabadan çıktım. Çıkmamla bir çok göz üzerime dikildi. Verdiğim güven kaybolurken yerine eziklemeye bırakınca dikleştirdiğim omuzlarım düştü.
Kolumdaki baskıydan sonra çekiştirildiğimi hissettim. Bunun kim olduğunu bakınca Batuhan'ı görmemle yüzümü buruşturdum.
Kolumu bırakınca acıyan yeri ovuşturarak mırıldanmaya başladım. ''Ne yapıyorsun? Canımı acıtmayı bırak.''
Bana sert bakışlarını yollarken titredim. Beni böcek gibi bir yere otunca popom acıdı. Burasının bir araba içi olduğunu anlamam pek zamanımı almadı. Yan koltuğa -sürücü koltuğuna- Batuhan oyurunca ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordum.
Arabayı çalıştırdı ve yarış pistine girince gözlerim şaşkınlıkla büyüdü. Hayır! Bunu yapamam. Ben hızdan çok korkarım.
Endişeyle yutkunarak ifadesizce karşıya bakan Batuhan'a döndüm. ''Ben... Ben yapamam. Batuhan, lütfen!''
Batuhan kaşlarını çattı. Bana bakmadan konuştu. ''Korkak olmayı kes. Bu daha hiçbir şey. Bundan korkuyorsan hiç bir işe yaramazsın. Şimdi o lanet çeneni kapat.''
Haklıydı ama elimde değildi. Karşımıza neredeyse çıplak olan bir kadın geçip çığnediği sakızı patlattı. Elindeki bezi havaya kaldırıp hepimize birer bakış attı. Batuhan'a göz kırpınca kaşlarım çatıldı. Cidden, Batuhan'ın onun gibi bir sürtüğe bakacağına mı sanıyor?
Kadın elindeki bez parçasını bıraktığı gibi harekete geçtik. Birden hızlanmasıyla koltuğun kenarına sıkıca tutunup gözlerimi kapadım. Burada olmadığımı, sadece bir rüya olduğunu inandırmaya çalıştım kendimi ama hiçbir işe yaramıyordu.
Batuhan'ın sert sesiyle gözlerimi daha sıkı yumdum. ''Aç şu siktiğimin gözlerini ve bana yolu tarif et. Yoksa kaza yapacağız.''
Gözlerim yavaşça açılırken hızdan dolayı koltuğa daha çok gömülürken derin bir nefes aldım. Allah'ım nelere bulaşmıştım ben?
Karanlıkta yol alırken yanımızdan bir araba geçince Batuhan direksiyonu sıkmaya başladı. Yenilmekten hoşlanmadığı belliydi.
Gözlerim kısılırken burasının tanıdık gelmesi garibime gitmişti. Karanlıkta arabanın farlarıyla zar zor gördüğüm yola ve çevreme daha dikkatli bakınca burasının bir yıl önce sınıfça geldiğimiz piknik yeri olduğunu fark ettim.
İleride bir kestirmenin olduğunu biliyordum. Buse sayesinde burayı çok turlamıştık. Her yeri ezberlemiştim. O zamanlar bu yolun burada neden bulunduğunu bilmesem de şimdi gayet iyi anlamıştım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE KADIN
Teen FictionKoruma iç güdüsü yüzünden bir yalan söylemek insanın hayatını ne kadar değiştirebilirdi ki? Hikayenin kapağını hazırlayan @lorderme 'ye çok teşekkür ederim. © Tüm hakları saklıdır.